Şehirler sadece binalar, yollar, meydanlar ve bu yapıların içinde yaşayan insanlardan ibaret değildir. Aynen evlerimizin dört duvardan ibaret olmaması gibi; şehirler de içinde yaşayan bizlerle birlikte soluk alıp verirler. Topraklar; üzerinde yaşayan medeniyetlerin enerjileri ile dolup taşar. O kadar ki; hafızalarını sürekli korumaya özen gösterdiğiniz bazı coğrafyalara seyahat ettiğinizde, ya da güçlendirme çalışması yapılsa bile orijinalini korumak için özel özen harcanmış binalara girdiğinizde size canlıymış hissi verir. Bu bize şehirlerimizin hafızaları olduğunun kanıtı değil midir?
Şehir hafızaları aynı zamanda o şehrin gelmiş geçmiş tüm yaşanmışlıklarına dair büyük bilgi kaynaklarıdır. Asla bir taş yığınından ibaret olmayan, bizlerle ve diğer tüm canlılarla birlikte soluk alıp veren şehirler; ana caddelerinden ara sokaklarına, çarşı pazarına, ibadethanelerinden sanat yapılarına uzanan rengarenk yapılarıyla muazzam hazinelerdir.
Semtlerin eski isimleri unutuluyor, şehir hızla geçmişinden koparılıyor. Oysa şehirler de insanlar gibidir, geçmişlerini unuturlarsa, tarihlerinden koparılırlarsa kişiliklerinden de koparılırlar. Hiçbir özellikleri kalmaz. Birbirine benzeyen, sıradan insanlar gibi olurlar.
Kalabalıklaşan şehirlerde geçmişi bulmak giderek zorlaşmakta… Öyle ki; küçücük bir arka sokağın, her köşe başının, kaldırımların, ağaç diplerinin, ev kapılarının hafızaları varken; devasa dikilen görkemli, şıkır şıkır binaların pek de hafızası olduğunu söyleyemeyiz.
Hafızalarıyla oynadığımız ve kimliklerini yok ettiğimiz şehirlerimizde yaşarken; bizlerin anılarımızı korumamız, kimliğimize sahip çıkmamız ve kendimizi o şehre ait hissetmemiz ne kadar mümkün olabilir ki? Belki de mutsuzluğumuz bu kayıptandır. Kim bilir? …
Şehrin hafızasını koruyabiliyor muyuz?
Şehirler sadece binalar, yollar, meydanlar ve bu yapıların içinde yaşayan insanlardan ibaret değildir. Aynen evlerimizin dört duvardan ibaret olmaması gibi; şehirler de içinde yaşayan bizlerle birlikte soluk alıp verirler. Topraklar; üzerinde yaşayan medeniyetlerin enerjileri ile dolup taşar. O kadar ki; hafızalarını sürekli korumaya özen gösterdiğiniz bazı coğrafyalara seyahat ettiğinizde, ya da güçlendirme çalışması yapılsa bile orijinalini korumak için özel özen harcanmış binalara girdiğinizde size canlıymış hissi verir. Bu bize şehirlerimizin hafızaları olduğunun kanıtı değil midir?
Şehir hafızaları aynı zamanda o şehrin gelmiş geçmiş tüm yaşanmışlıklarına dair büyük bilgi kaynaklarıdır. Asla bir taş yığınından ibaret olmayan, bizlerle ve diğer tüm canlılarla birlikte soluk alıp veren şehirler; ana caddelerinden ara sokaklarına, çarşı pazarına, ibadethanelerinden sanat yapılarına uzanan rengarenk yapılarıyla muazzam hazinelerdir.
Semtlerin eski isimleri unutuluyor, şehir hızla geçmişinden koparılıyor. Oysa şehirler de insanlar gibidir, geçmişlerini unuturlarsa, tarihlerinden koparılırlarsa kişiliklerinden de koparılırlar. Hiçbir özellikleri kalmaz. Birbirine benzeyen, sıradan insanlar gibi olurlar.
Kalabalıklaşan şehirlerde geçmişi bulmak giderek zorlaşmakta… Öyle ki; küçücük bir arka sokağın, her köşe başının, kaldırımların, ağaç diplerinin, ev kapılarının hafızaları varken; devasa dikilen görkemli, şıkır şıkır binaların pek de hafızası olduğunu söyleyemeyiz.
Hafızalarıyla oynadığımız ve kimliklerini yok ettiğimiz şehirlerimizde yaşarken; bizlerin anılarımızı korumamız, kimliğimize sahip çıkmamız ve kendimizi o şehre ait hissetmemiz ne kadar mümkün olabilir ki? Belki de mutsuzluğumuz bu kayıptandır. Kim bilir? …
Ekleme
Tarihi: 01 November 2020 - Sunday
Şehrin hafızasını koruyabiliyor muyuz?
Yazıya ifade bırak !
Bu yazıya hiç ifade kullanılmamış ilk ifadeyi siz kullanın.
Okuyucu Yorumları
(0)
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.