Cumhuriyet sadece bir yönetim biçimi değildir; o, bir aydınlanma yürüyüşüdür. Bir milletin karanlıktan çıkıp kendi kaderini eline almasının adıdır. Ve bu yürüyüşün öncüsü, rehberi, ışığı Mustafa Kemal Atatürk’tür.
Bir ulus düşünün; savaşlardan yorgun, kaynakları tükenmiş, umudu sönmüş... O milletin içinden bir lider çıkar. Elinde silah değil, bir meşale vardır. O meşale aklın, bilimin ve özgürlüğün meşalesidir. Cumhuriyet işte o meşalenin ışığıyla doğmuştur.
Bugün hâlâ bu ışığa ihtiyaç duyuyoruz. Çünkü karanlık sadece geçmişte değil, zaman zaman geleceğin gölgesinde de beliriyor. Karanlık Cehalet, ayrımcılık, umutsuzluk ve teslimiyeti çağrıştırır. Atatürk’ün gençleri o meşalenin sönmemesi için meşale ışığı olmaktadırlar.
Karanlığın ışığı olmak, sadece sözle değil; çalışmakla, üretmekle, sorgulamakla, okumakla mümkündür. Atatürk’ün “Benim manevi mirasım bilim ve akıldır” sözü, bu çağın da en güçlü yol haritasıdır. Işığıdır!
Cumhuriyet, kadınların, gençlerin, işçilerin, köylülerin; kısacası halkın sesidir. Her bireyin eşit yurttaş olduğu bir düzenin simgesidir. Cumhuriyet ışığı gençlerin omuzlarındaki sorumluluktur. Bugün karanlığa karşı tek bir kıvılcım bile umut yaratır. Tıpkı 1923’te olduğu gibi... O kıvılcım, kalemimizde, yüreğimizde, inancımızda yaşamalıdır. Çünkü Atatürk’ün ışığı bir kez yandı mı, bir daha sönmez. Çünkü ışık dışarıdan değil bu neslin içinden doğar.
Cumhuriyetimizin 102. yılında yine ve yeniden haykırıyoruz: İnsanı aydınlatan güneş değil, umuttur. Bilim ve akıldır. Çağdaşlıktır! Karanlık seni korkutmak için değil, içindeki ışığı bulman için var. Ve o ışık yandığında, artık hiçbir gece seni esir alamaz.
Karanlığın karşısında bir ışık olabilmek, Atatürk’ün en büyük mirasını yaşatmaktır.
Yaşasın Laik Demokratik Cumhuriyet! Yaşasın Atatürk düşüncesi!

