Hayatta herkesin bir “vazgeçme” hikâyesi vardır. Kimi bir insandan, kimi bir hayalden, kimi de kendisinden vazgeçer. Oysa vazgeçmek çoğu zaman kaybetmektir; çünkü insan, mücadeleyi bırakınca sadece hedefine değil, inancına da veda eder.
Ama aslında esas kaybetmek, vazgeçmektir.
Bir şeyi yarım bırakmanın bahanesi çoktur: “Zamanı değil”, “Artık gücüm kalmadı”, “Nasıl olsa olmaz”. Oysa bütün başarı hikâyeleri, bu bahaneleri reddeden insanların elinden çıkar. Vazgeçmeyenlerin dünyasında, imkânsızlık bile bir adım geriye çekilir.
Vazgeçmek bazen en kolay, bazen de en acı karardır. Çünkü içinde umut da vardır, kırgınlık da. Ancak insan şunu unutmamalı: Hayat, inatla devam edebilenlerin yanında olur. Her düşüş bir başlangıcın habercisidir, her gecikme bir olgunlaşmadır. Önemli olan, yolda kalmayı göze alabilmektir.
Bugün çevremizde, bir zamanlar umut dolu olan ama şimdi köşesine çekilmiş, hayata küsmüş birçok insan var. Ne yazık ki zorlukların büyüklüğü, içimizdeki gücün farkına varmamıza engel oluyor. Oysa hayat, yılmadan, yeniden denemeyi bilenlerin elinde şekilleniyor.
Bazen bir hayali sürdürmek delilik gibi görünür. Ama unutmayalım, dünyayı değiştirenler hep o “deli” denilen inatçılardır. Vazgeçmeyen bir yürek, kaybetse bile onurludur; çünkü denemiştir.
Vazgeçtiğinde ise sadece hayalini değil, kendini de yitirirsin. O yüzden insan bazen en çok kendine borçludur: Devam etmeye, direnmeye, inanmaya.
Sonunda kazansan da kaybetsen de önemli olan şudur: Pes etmemiş olmak. Çünkü vazgeçmek, kaybetmenin diğer adıdır.
Elbette ki bu mücadele kolay değil. Bazen etrafımızda anlayan kimse olmaz, destek beklerken sessizlikle karşılaşırız. Ama unutma: Bir insanın kendine inancı varsa, en karanlık tünelin sonunda bile ışığı görebilir.
Bugün zor geçebilir. Yarın da kolay olmayabilir. Ama pes ettiğimiz anda, o ışığın bize ulaşma ihtimalini ortadan kaldırmış oluruz. Hayat sadece güçlü olanlara değil, dirençli olanlara da şans verir.
Unutma dostum, fırtına ne kadar şiddetli olursa olsun, denize tutunmayı bilen her gemi, bir gün muhakkak limana varır. Kaybetmek, düşmek değil; kalkmaktan vazgeçmektir.
Ayağın taşa takıldı diye, yürümekten vazgeçme.
Mustafa Kemal Atatürk eğer vazgeçseydi ne olurdu acaba?
Laik demokratik Türkiye Cumhuriyetinin 102 yılı kutlu olsun.




