Düşünmenin, sorgulamanın ve dolayısıyla kitap okumanın suç olduğu bir dönemden geçtik. Özellikle komünizmin yasak olduğu yıllarda herhangi bir kitap okumak mümkün olmazdı. Benimde bir yığın kitaplarıma el kondu. Uzun süre mahkeme kapılarını yol ettim. Yasaklar kalktı berat ettik. Kitaplarımı almaya vardım maalesef yakılmış. Evinde kitap bulundurup düşünen insanların yok edildiği bu toplumda, kurulu düzeni korumak kolay olmadı tabi. Her şey serbest olunca o beyin yıkayıcı yasa koyucu yöneticilerin televizyonlarda söyledikleri yalanlar hep ortaya çıktı. Demek ki o dönemde komünizm serbest olsaydı bu ülke yine bölünmeyecekti. Söyledikleri gibi Sovyet sosyalist cumhuriyetler birliği tarafından da işgal edilmeyecekti. İtalya’nın faşist mussolin yönetiminin iktidar olduğu dönemde yazılmış bir kitapta okumuştum. Kitabın adı (kitap kâğıtlarının yanarak tutuştuğu sıcaklık derecesi olan Fahrenheit 451’i simgelemektedir) 1950’lerde yazılan kitabın bugün dünyanın içinde yaşadığı şartları da ortaya koyuyor. Romanın ana kahramanı Guy Montag işini yapmaktan ve hayatından memnun gibi görünen bir itfaiye memurudur. Sürdürdüğü yaşam tarzı, eşiyle ilişkisi ve mesleği dâhil hiçbir şeyi sorgulamaksızın yaşayan, hayatla ilgili hiçbir görüşü olmayan bir sistem insanıdır. İdeolojik olarak nasıl bir sistemin içinde yaşadığını bilmemektedir. Romanın ana kahramanı Guy Montag, düşünen, sorgulayan, doğanın tadını çıkartmaya bayılan, kendine verilenle yetinmeyen ve itiraz eden, etrafındaki yaşayan insanların aksine çok farklıdır. İnatçıdır! Bu insanın hayatı gördüğü bir olay üzerine değişiyor!  Olay şudur Roma emniyet güçleri bir evde yasak kitap bulunduğu ihbarını alırlar. Kitaplarının yakılmasına karşı direnen yaşlı kadının onlarla birlikte yanmayı seçmesine şahit olan bu itfaiye eri kendi kendini sorgulamaya başlar. Olay kahramanı Guy Montag, kitapları uğrunda ölecek kadını anlamak için sonucunun ne olduğunu bildiği suçu işlemeye karar verir. Kendi evinde bilinçsizce depoladığı kitapları çıkarıp okumaya başlar. Montag’ın totaliter İtalya devletinin, toplumsal statükoyu ihlal eden uyumsuz ve toplum dışı kullandığı şiddete maruz kalır. Onun bu hayatı gelecek için bir uyarıdır. Yazar, karanlık dehlizlerde ışık tutacak meşalenin nasıl tutuşturulacağını anlatmıştır romanda. Romanın kurgusu kronolojik ve sürükleyici, dili sade akıcıdır. Bu Roman 1966 yılında François Truffaut yönetmenliğinde beyazperdeye uyarlanır. Dünya sinemalarında oynatılmaya başlar.