whatsapp
Enver Haykır
Köşe Yazarı
Enver Haykır
 

Kentin tarihi, belleği katlediliyor

Seydişehir’de son 30 yılda karşılaştığım manzara gittikçe korkutuyor beni… Neden derseniz, belki abartılı bir benzetme olacak ama bir “soykırım” yaşanıyor Seydişehir’de! Kentin tarihi, belleği katlediliyor. Seyyid Harun Bulvarı sonundan sizi karşılayan eski garajın yerinde o beton yapıyı hatırlatsam size? Sadi Irmak, Atatürk’ün yurt dışına gönderdiği bilim adamlarından. Devlette önemli görevde bulundu ülke temeline ilk harç koyanlardandı! Alüminyum fabrikasının doğduğu ilçeye kurulmasında onun emeği, onun imzası vardır. Seydişehir çarşı meydanında olan büstünü 1990 lı yılda cumhuriyet düşmanları kırdı. Sonra yerine bir büst yaptırıp koyan olmadı! Atatürk büstlü bir tören alanımız veya meydanımız hala yok! Düşündürücü! Biz hafızamızı biraz daha zorlayalım, endüstriyel miras sayılabilecek kentimizdeki fabrikadan bahsedelim mesela… Yani ülke ekonomisinin o tarihlerde bel kemiğini oluşturan stratejik öneme sahip Alüminyum tesisinden bahsedelim. Bir çırpıda “Ekonomik ömrünü tamamladı” diye satılan, halkın bildiği adı ile topraktan Alüminyum elde edilen Fabrikadan bahsedelim yani! Ya da, Suğla gölünün baraj olmadan o eski halinden. Seydişehir o gölü kullanabilecek söz sahibi bile değil. Biraz daha eskiye gidelim gelin. Yaşı yaşıma denk olanlar kolaylıkla hatırlayacaktır, şehrin göbeğinde yer alan muhteşem güzellikteki tarihi kafesli evleri. Şimdi sorarım beton yığını haline gelen ilçeye turist gelir mi? Daha diyebileceğimi çok değerlerimiz kayboldu! Seydişehir’i eskiden bakınca yani uzaktan bakınca insan bu değişimi çok daha rahat görebiliyor. Çünkü yok edilen aslında binalardan çok bizim anılarımız, çocukluğumuz, gençliğimiz oluyor. Kim istemez ki yıllar sonra “Bak burası benim ilkokulum, burası çocukken oynadığım park, bu gölde gezerdik biz gençken” ırmaklarından kana kana su içer çimerdik! Diye çocuklarına anlatmayı, gösterebilmeyi? Oysa bir bir yok olunca bunlar, gösterecek bir şey de kalmıyor elde düne dair… Bu anılar, ortak paydamız olarak bizi birbirimize karşı daha saygılı, daha hoşgörülü, daha bağlı kılar. Bu kentte hep birlikte omuz omuza verdiğimiz hak mücadelesi vardır. Toplumsal belleğin böylesine hoyratça yok edilmesi düşündürüyor. Seydişehir yıllar yılı rant uğruna, oy uğruna peşkeş çekilmiş bir kent. Düzenli olarak çeşitli vaatlerle işçi göçü almış bir kentin kültür varlıkları, sosyoekonomik değerleri dışardan gelenler için bir şey ifade etmez olmuş, sahip çıkılması gereken öncelikler olmamış. Artık hepinizin bildiği konulara girmeyeceğim. “Neydik ne olduk? Nereden nereye geldik?” değil meselem. Ben bundan sonrasına bakma taraftarıyım… Kentler yaşayan organizmalardır ve her canlı gibi büyürler, gelişirler, değişirler. Değişim kaçınılmazdır. Ve hatta zorunludur. Alüminyuma dayalı bir ekonominin var ettiği kentin, üretimden hizmet sektörüne dayalı bir ekonomiye geçişinde değişim kaçınılmaz olacaktır. Olmalıdır da. Kentler; meydanları, caddeleri, sokakları, köprüleri, okulları, kıraathaneleri, ibadethaneleri, mahalleleriyle var olurlar. Bunları değiştirip dönüştürdüğünüzde kent o kent değildir artık. Çünkü kentler de aynı insanlar gibi farklı özellikteki yapıları, doğal güzellikleri ve kültürleriyle birbirlerinden ayrılmaktadır. Kentin dokusuna sahip çıkmak o kentin insanının zorunluluğudur. Şehri yönetenlerin görevidir. Gelecek kuşaklara borcudur! Zaman içinde eskimiş ve yıpranmış kent unsurlarının, günün sosyal ve ekonomik şartlarına uygun olarak değiştirilmesi, yenilenmesi tabii ki gerekmektedir. Buna kimse karşı gelmez. Ancak kentsel dönüşüm denilince, zamanın gerisinde kalan bu yapıların tamamen ortadan kaldırılıp, yerlerine tekdüze apartman konmasına da gönül razı olmamaktadır. Aksine kente özgü olan, diğer yapı tarzlarından ayrışan, o kentin kimliğini taşıyan unsurlar revize edilerek, çağımızın modern inşa teknikleriyle tekrar o kente kazandırılmalıdır.
Ekleme Tarihi: 19 Haziran 2020 - Cuma

Kentin tarihi, belleği katlediliyor

Seydişehir’de son 30 yılda karşılaştığım manzara gittikçe korkutuyor beni… Neden derseniz, belki abartılı bir benzetme olacak ama bir “soykırım” yaşanıyor Seydişehir’de! Kentin tarihi, belleği katlediliyor.

Seyyid Harun Bulvarı sonundan sizi karşılayan eski garajın yerinde o beton yapıyı hatırlatsam size? Sadi Irmak, Atatürk’ün yurt dışına gönderdiği bilim adamlarından. Devlette önemli görevde bulundu ülke temeline ilk harç koyanlardandı! Alüminyum fabrikasının doğduğu ilçeye kurulmasında onun emeği, onun imzası vardır. Seydişehir çarşı meydanında olan büstünü 1990 lı yılda cumhuriyet düşmanları kırdı. Sonra yerine bir büst yaptırıp koyan olmadı! Atatürk büstlü bir tören alanımız veya meydanımız hala yok! Düşündürücü!

Biz hafızamızı biraz daha zorlayalım, endüstriyel miras sayılabilecek kentimizdeki fabrikadan bahsedelim mesela… Yani ülke ekonomisinin o tarihlerde bel kemiğini oluşturan stratejik öneme sahip Alüminyum tesisinden bahsedelim. Bir çırpıda “Ekonomik ömrünü tamamladı” diye satılan, halkın bildiği adı ile topraktan Alüminyum elde edilen Fabrikadan bahsedelim yani!

Ya da, Suğla gölünün baraj olmadan o eski halinden. Seydişehir o gölü kullanabilecek söz sahibi bile değil.

Biraz daha eskiye gidelim gelin. Yaşı yaşıma denk olanlar kolaylıkla hatırlayacaktır, şehrin göbeğinde yer alan muhteşem güzellikteki tarihi kafesli evleri. Şimdi sorarım beton yığını haline gelen ilçeye turist gelir mi? Daha diyebileceğimi çok değerlerimiz kayboldu!

Seydişehir’i eskiden bakınca yani uzaktan bakınca insan bu değişimi çok daha rahat görebiliyor.

Çünkü yok edilen aslında binalardan çok bizim anılarımız, çocukluğumuz, gençliğimiz oluyor. Kim istemez ki yıllar sonra “Bak burası benim ilkokulum, burası çocukken oynadığım park, bu gölde gezerdik biz gençken” ırmaklarından kana kana su içer çimerdik! Diye çocuklarına anlatmayı, gösterebilmeyi? Oysa bir bir yok olunca bunlar, gösterecek bir şey de kalmıyor elde düne dair…

Bu anılar, ortak paydamız olarak bizi birbirimize karşı daha saygılı, daha hoşgörülü, daha bağlı kılar. Bu kentte hep birlikte omuz omuza verdiğimiz hak mücadelesi vardır. Toplumsal belleğin böylesine hoyratça yok edilmesi düşündürüyor.

Seydişehir yıllar yılı rant uğruna, oy uğruna peşkeş çekilmiş bir kent. Düzenli olarak çeşitli vaatlerle işçi göçü almış bir kentin kültür varlıkları, sosyoekonomik değerleri dışardan gelenler için bir şey ifade etmez olmuş, sahip çıkılması gereken öncelikler olmamış. Artık hepinizin bildiği konulara girmeyeceğim. “Neydik ne olduk? Nereden nereye geldik?” değil meselem. Ben bundan sonrasına bakma taraftarıyım…

Kentler yaşayan organizmalardır ve her canlı gibi büyürler, gelişirler, değişirler. Değişim kaçınılmazdır. Ve hatta zorunludur. Alüminyuma dayalı bir ekonominin var ettiği kentin, üretimden hizmet sektörüne dayalı bir ekonomiye geçişinde değişim kaçınılmaz olacaktır. Olmalıdır da.

Kentler; meydanları, caddeleri, sokakları, köprüleri, okulları, kıraathaneleri, ibadethaneleri, mahalleleriyle var olurlar. Bunları değiştirip dönüştürdüğünüzde kent o kent değildir artık. Çünkü kentler de aynı insanlar gibi farklı özellikteki yapıları, doğal güzellikleri ve kültürleriyle birbirlerinden ayrılmaktadır.

Kentin dokusuna sahip çıkmak o kentin insanının zorunluluğudur. Şehri yönetenlerin görevidir. Gelecek kuşaklara borcudur!

Zaman içinde eskimiş ve yıpranmış kent unsurlarının, günün sosyal ve ekonomik şartlarına uygun olarak değiştirilmesi, yenilenmesi tabii ki gerekmektedir. Buna kimse karşı gelmez. Ancak kentsel dönüşüm denilince, zamanın gerisinde kalan bu yapıların tamamen ortadan kaldırılıp, yerlerine tekdüze apartman konmasına da gönül razı olmamaktadır. Aksine kente özgü olan, diğer yapı tarzlarından ayrışan, o kentin kimliğini taşıyan unsurlar revize edilerek, çağımızın modern inşa teknikleriyle tekrar o kente kazandırılmalıdır.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve seydisehirgundem.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.