whatsapp
Enver Haykır
Köşe Yazarı
Enver Haykır
 

Bir halk pazarı hikâyemden!

Evlendikten sonra genelde eşim ile beraber çıkarız Perşembe günleri halk pazarına. Ben Pazar arabasını sürerken eşim sebze ve meyve seçimini yapar parasını öder. Kısaca patron eşimdir. Pazarda gezmeyi gerçekten çok seviyorum. Pazar yerinde bağırmak yasaklanacak falan söylentileri oldu ama ben bu haliyle seviyorum, ilçenin perşembe pazarlarını. Pazarcıların bağırmaları etrafa mutluluk dağıtır, renk katar. Hele o Pazar tezgâhlarındaki bağırmalar; “- Portakala gel! Balkonda sık ama evi su basar.” “-Bu eşofmanlar masal okuyoo giy yat masal okusunnn.”  “-Kilosu 5 idi, 3 oldu! Sarma yapmayan kalmasın…” Pazarcıların karşılıklı atışma şeklindeki bağırmaları da çok hoş olur. “ -Herkese ayrı poşet mi vericez toplayın elle. Kucaklayın sevgi ile.” En önemlisi de Pazar yeri insanların buluşma noktasıdır. Tezgâh başında ayaküstü sohbete tutuşan kadınların muhabbeti bitmez. Ve sende ilerleyemezsin. Bir neşe vardır, hayat vardır pazarda. Hatta tezgâhtan tezgâha siyasi atışmalar bile olur. Gerçi son yıllarda pazarcıların çoğunluğu iktidarı desteklediği için bağırmalarda ona göre oluyor. Sebze ve meyve pazarına girdiğim anda o kadar çok kişi ile konuşur, muhabbet ederim ki bazen eşim almış başını ilerlere gitmiş olur, bir kaş çatık elinde poşet bana bakar. Evvelden Pazar yeri gezim sohbet ve selamlar dâhil bir saat olurken şimdi ise iki saati geçer oldu. Dertli insan çok… Omuzumda fotoğraf makinemi de gördüklerinde ise ‘Bizim halleri de yaz gazeteci’  bu sözü sık sık duyar olduk gayri! Artık, bakıyorum Pazar yerinde ne tezgâhta duran esnafın neşesi var. Nede de alış veriş yapan ahalinin. Bağıran pazarcı esnafı da yok! Tek tük oda neşesiz cılız ses çıkıyor. Eskiden Pazar alanı canlı olurdu. Tezgâhlar dolar taşardı, bereket vardı. Şimdi ise çeşit çok az ve pazarcı mutsuz satış yok. Alıcı mutsuz tezgâhtaki balık pahalı, sebze meyve pahalı, millet alamadan tezgâhtan uzaklaşıyor. Eskiden bir pazarda malı bitiren pazarcı esnafı şimdi bir iki farklı Pazarı gezdirdiği malı satıyor. Genelde de satamadığını çöpe atıyor. Gerçi oda fazla helak olmuyor. Akşam saati pazardan atılan malı toplayıp yemek yapan çoğaldı. Kilo kilo alan insan kalmadı. 1 kereviz, yarım karnabahar, çeyrek lahana satılıyor. Durum çok vahim, yetkililer farkında değil. Tezgâh başlarındaki muhabbetler yüksek sesle bela okumaya kadar ilerlemiş durumda. Pazarcısı, kadını, erkeği hayat pahalılığını konuşup duruyor. Ya! Elbise tezgâhlarına ne demeli. İnsanlar giysi almaktan vazgeçti. Ucuz dönem bitmiş. Eskiden kapanın elinde kalan mallar olduğu gibi duruyor. Pazardan çıkıyoruz, emekli olduğumuz için vaktimiz de bol. Eşim Durdane hanımın sayesinde eve gidene kadar yol üstünde ne kadar Market varsa giriyoruz. Elbet hiçbir şey almadan çıkıyoruz ateş pahası. Markete girip eline sepet alan yok. Aynı bizim gibi 10 kuruş ucuzunu hangi markette bulursa almaya çalışıyor. Allah’ın bildiğini kuldan mı saklayacağım. Bizleri bu hale getirenler bin beter olsun! Demek içimden geçiyor. Siz ne düşünüyorsunuz? Öyle değil mi?
Ekleme Tarihi: 08 Şubat 2022 - Salı

Bir halk pazarı hikâyemden!

Evlendikten sonra genelde eşim ile beraber çıkarız Perşembe günleri halk pazarına. Ben Pazar arabasını sürerken eşim sebze ve meyve seçimini yapar parasını öder. Kısaca patron eşimdir.

Pazarda gezmeyi gerçekten çok seviyorum. Pazar yerinde bağırmak yasaklanacak falan söylentileri oldu ama ben bu haliyle seviyorum, ilçenin perşembe pazarlarını. Pazarcıların bağırmaları etrafa mutluluk dağıtır, renk katar.

Hele o Pazar tezgâhlarındaki bağırmalar;

“- Portakala gel! Balkonda sık ama evi su basar.”

“-Bu eşofmanlar masal okuyoo giy yat masal okusunnn.”

 “-Kilosu 5 idi, 3 oldu! Sarma yapmayan kalmasın…”

Pazarcıların karşılıklı atışma şeklindeki bağırmaları da çok hoş olur.

“ -Herkese ayrı poşet mi vericez toplayın elle. Kucaklayın sevgi ile.”

En önemlisi de Pazar yeri insanların buluşma noktasıdır. Tezgâh başında ayaküstü sohbete tutuşan kadınların muhabbeti bitmez. Ve sende ilerleyemezsin. Bir neşe vardır, hayat vardır pazarda.

Hatta tezgâhtan tezgâha siyasi atışmalar bile olur. Gerçi son yıllarda pazarcıların çoğunluğu iktidarı desteklediği için bağırmalarda ona göre oluyor.

Sebze ve meyve pazarına girdiğim anda o kadar çok kişi ile konuşur, muhabbet ederim ki bazen eşim almış başını ilerlere gitmiş olur, bir kaş çatık elinde poşet bana bakar.

Evvelden Pazar yeri gezim sohbet ve selamlar dâhil bir saat olurken şimdi ise iki saati geçer oldu. Dertli insan çok…

Omuzumda fotoğraf makinemi de gördüklerinde ise ‘Bizim halleri de yaz gazeteci’  bu sözü sık sık duyar olduk gayri!

Artık, bakıyorum Pazar yerinde ne tezgâhta duran esnafın neşesi var. Nede de alış veriş yapan ahalinin. Bağıran pazarcı esnafı da yok! Tek tük oda neşesiz cılız ses çıkıyor.

Eskiden Pazar alanı canlı olurdu. Tezgâhlar dolar taşardı, bereket vardı. Şimdi ise çeşit çok az ve pazarcı mutsuz satış yok. Alıcı mutsuz tezgâhtaki balık pahalı, sebze meyve pahalı, millet alamadan tezgâhtan uzaklaşıyor.

Eskiden bir pazarda malı bitiren pazarcı esnafı şimdi bir iki farklı Pazarı gezdirdiği malı satıyor. Genelde de satamadığını çöpe atıyor. Gerçi oda fazla helak olmuyor. Akşam saati pazardan atılan malı toplayıp yemek yapan çoğaldı.

Kilo kilo alan insan kalmadı. 1 kereviz, yarım karnabahar, çeyrek lahana satılıyor.

Durum çok vahim, yetkililer farkında değil. Tezgâh başlarındaki muhabbetler yüksek sesle bela okumaya kadar ilerlemiş durumda. Pazarcısı, kadını, erkeği hayat pahalılığını konuşup duruyor.

Ya! Elbise tezgâhlarına ne demeli. İnsanlar giysi almaktan vazgeçti. Ucuz dönem bitmiş. Eskiden kapanın elinde kalan mallar olduğu gibi duruyor.

Pazardan çıkıyoruz, emekli olduğumuz için vaktimiz de bol. Eşim Durdane hanımın sayesinde eve gidene kadar yol üstünde ne kadar Market varsa giriyoruz.

Elbet hiçbir şey almadan çıkıyoruz ateş pahası. Markete girip eline sepet alan yok. Aynı bizim gibi 10 kuruş ucuzunu hangi markette bulursa almaya çalışıyor.

Allah’ın bildiğini kuldan mı saklayacağım. Bizleri bu hale getirenler bin beter olsun! Demek içimden geçiyor. Siz ne düşünüyorsunuz? Öyle değil mi?

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve seydisehirgundem.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.