Şehri yöneten sayın yetkililer vatandaşlarımız sizlerin bisiklete binmenizi istiyor! Belki o zaman bu şehrin trafik karmaşasını basit bir sorunu çözemediğinizi görürsünüz. Binlerce insanın canını yakan, hastanelerin dolup taşmasına neden olan kazaların önüne de belki geçilmiş olur. Bu karmaşa sorununa kazalara Allahtan geliyor diyorsanız bu halk sizi yargılar. O kamunun arabalarından inin ilçeyi şöyle yaya bir gezin ve ya bisiklete binin gezin. O zaman bu halkın ne demek istediğini anlarsınız! Zira bu yollarda trafik karmaşasını polisiye önlemlerle önleyemeyeceğinizi görürsünüz. Kaldırımlarda yaya yollarında hızla motosiklet kullanan insanlar var! Çünkü bunlar yola inip bisiklet veya motosiklete korkudan binemiyorlar. Güvensiz şehirde yaşıyoruz. Seydişehir’de binlerce bisiklet var. Ama binecek yol yok. Şehrin caddelerinde topluca bisiklet kullanan kadın ve çocuk sayısının çok olması gösteriyor ki, şehir merkezine açılacak bisiklet yolları iş yapar. Belki o zaman cadde kaldırımlar da rahatlar. Cadde ve kaldırımlarda bisiklet ve motosiklet kullanmak yasak ama yol korkusundan çocuklar buraları kullanıyorlar. Yaptığım söyleşilerden anlıyorum ki kadın ve çocuklar, gençler  gezinti için değil bilhassa günlük ihtiyaç için bisikletten yararlanmak istiyor. Tıpkı gelişmiş ülkelerdeki gibi. Alışverişe giderken de, çocuklarını okula götürürken de sağlıklı, pratik, ekonomik ve ilçenin doğasına uygun bu araçtan istifade etmek istiyorlar. İnsanlarımız sonuna kadar haklılar. Fakat şimdi bazılarımız diyecek ki; "Efendim yollarımız zaten dar. Bir de bisiklet için ayırırsak arabalar nereden gidecek?" Tamam, işte ben de diyorum ki; Arabalar zaten şehir içine girmesin beyler. Zaten bu bisiklet yolları o nedenle açılmalı. Pis egzoz dumanları ile şehri kirleten, insanların fazladan yağ bağlayıp hasta olmasına neden olan, yakıt israfı ile de ülkemize döviz kaybettiren özel araçlar mümkün oluğunca şehrin içinde kullanılmasın. İnsanlar toplu taşımaya yönlendirilsin. Yolların daralması,  birkaç kilometrelik mesafeler için şehir içinde özel araç kullanımına karşı caydırıcı olsun. Ha ille de her noktaya özel araçla gidecekseler o zaman trafik yoğunluğuna kazalara katlanmayı göze alsınlar. Atatürk Caddesi’ni bile tam olarak yayalaştırmaya bir türlü karar veremeyip bunu henüz hazmedemeyenler için tabi ki bu fikrim aykırı gelecektir. Kıymetli yöneticilerimiz işin aslı şu: İdare ettiğiniz şehirde hiç olmasa her haftanın bir günü. Yarım saat sıradan bir vatandaş gibi yaşamaya başlayın! Parkında, kaldırımında, çarşısında pazarında siz de diğer insancıklar gibi olun yeter. Havasını soluyun, kaldırımında yürüyün, parkında oturun! Çok mu fazla bir şey istiyoruz acaba? Bir yerlerden başlamak gerek. Çünkü büyük işler adım adım başarılır. Eğer yolları para kesme makinesine çevirip ticaret yapmaya kalkarsanız bu şehirde kalıcı önlem alamazsınız. Yasakçı şehir zihniyetiyle karmaşa devam eder. Bisikletler de evlerin bodrumlarında kıyıda kenarda paslanır. Hastanelerimiz de hastalarla dolup taşar..