whatsapp
Aydın Mutlu Dinçoğul
Köşe Yazarı
Aydın Mutlu Dinçoğul
-
 

Sözcükler, tüm insanlığın ortak duygularının farklı bir ifadesidir

Bir sözcüğün ilk oluştuğu zamandaki anlamından çıkarak başka anlamlara evrimleşmesi gibidir hayat. Hayatın yapısal farklılaşmaları, tıpkı sözcüklerin köklerini korusalar bile anlamlarının ve söylenme tarzlarının farklılaşması ve dolayısıyla bir sözcüğün yeni dallarda çiçek açması, sözcüklerin yeni varyantlara ayrılması, hayatın anlamının da çeşitlenerek çoğullaşması gibidir. Ancak sözcüklerin bazılarının parıldaması tatlı ve güzel olsa da, bazılarının giderek sönmesi acı ve kederli bir hatıra olmaktadır. Elbette hayat gibi, hiçbir dil de aynı ve sabit bir zamanda kalamaz, dilin ve hayatın değişimi sonsuzdur. Hayat ve sözcükler, doğal bir iletişim içinde birlikte değişmekte ve sözcükler, farklı toplumların kültürlerinde yeni anlam ve işlevler kazanmaktadır. Dilin evrensel bir ışık gibi her karanlığı dağıtan güçlü ve faydalı bir kaynak ve kanatları genişleyen özgür bir kuş olarak kalması söz konusu olmalıdır. Duygulanma yeteneği, ifade ediliş biçimi farklı olsa da, ayrımsız her toplumun mayasında vardır. Hayatı ifade eden sözcüklerin farklı toplumlarla karşılaştıkça bir evrim geçirmesi ve hiç durmadan değişime açılması doğaldır. İnsanların konuştuğu onca dil ailesi içinde çok eski çağlarda ortak kökleri olan bazı kelimelerin bugün de korunup varlığını sürdürmesi güzeldir. Dilin evcilleştirilemeyen bir at gibi hiç sınır tanımadan ve en doğal şekilde dünyayı dörtnala dolaştığı günler, ne yazık ki her devletin kendi dilini başat, güçlü ve en gelişmiş dil olarak gösterme hırsıyla çok gerilerde kaldı ve hiyerarşik egemenlik, devletin güçlenmek için dile müdahalesi ve onu sabitlemesiyle başladı. İlk olarak İngilizler kendi sözcük hazinelerini açığa çıkardırlar. Bunun için yayınlanan tüm edebi, dini ve ilmi kitapları taradılar ve sözcüklerin tarihsel köklerine inebildikleri kadar indiler. İngiliz kralının otoritesi altındaki tüm ulusların köleleştirilmesi, ingiliz dilinin diğer “ilkel” dillerden çok daha üstün bir imlâ ve telaffuz kurallarına sahip kılınması, onun daha nitelikli, daha başat ve geçmişten bugüne kadar gelen tüm uygarlıklar içinde en gelişmiş ve en zengin tek dil olduğu iddiasıyla güçlendirildi. (414.000 kelimenin yer aldığı 12 ciltlik sözlük, 70 yılda tamamlandı ve sözlüğün yeni kelimelerle sürekli güncellenmesi devam etmektedir.) İngilizler küçük bir ulusken, 18.yüzyıldan itibaren dilleri dünyanın dörtte birinde konuşulan bir dile dönüştürüldü ve dolayısıyla bu krallık, dünya üzerinde ekonomik, politik ve kültürel bir hegemonya ağı kurabildi. Onlar, insanları köleleştirmenin sadece mermiler ve süngülerle değil, sözcükler ve algılar üzerinden de kurulabileceğini biliyorlardı. Dünya tarihi, Hunlardan Perslere, Helenlerden, Romalılara ve Bizanslılara, Moğollardan Selçuklu ve Osmanlılara kadar üç kıtaya yayılan birçok imparatorluk gördü. Ancak en nihayetinde Anglo-Saxson egemenliği, bugün hala en güçlü imparatorluk olarak tüm kıtalarda ekonomik, politik ve kültürel gücünü korumaya devam ediyor. Bu zaferi, dili bir egemenlik aracına dönüştürme ve bu aracı koruyup güçlendirme atağında önde olmalarına borçlular.
Ekleme Tarihi: 17 Eylül 2025 -Çarşamba

Sözcükler, tüm insanlığın ortak duygularının farklı bir ifadesidir

Bir sözcüğün ilk oluştuğu zamandaki anlamından çıkarak başka anlamlara evrimleşmesi gibidir hayat. Hayatın yapısal farklılaşmaları, tıpkı sözcüklerin köklerini korusalar bile anlamlarının ve söylenme tarzlarının farklılaşması ve dolayısıyla bir sözcüğün yeni dallarda çiçek açması, sözcüklerin yeni varyantlara ayrılması, hayatın anlamının da çeşitlenerek çoğullaşması gibidir. Ancak sözcüklerin bazılarının parıldaması tatlı ve güzel olsa da, bazılarının giderek sönmesi acı ve kederli bir hatıra olmaktadır. Elbette hayat gibi, hiçbir dil de aynı ve sabit bir zamanda kalamaz, dilin ve hayatın değişimi sonsuzdur. Hayat ve sözcükler, doğal bir iletişim içinde birlikte değişmekte ve sözcükler, farklı toplumların kültürlerinde yeni anlam ve işlevler kazanmaktadır. Dilin evrensel bir ışık gibi her karanlığı dağıtan güçlü ve faydalı bir kaynak ve kanatları genişleyen özgür bir kuş olarak kalması söz konusu olmalıdır. Duygulanma yeteneği, ifade ediliş biçimi farklı olsa da, ayrımsız her toplumun mayasında vardır. Hayatı ifade eden sözcüklerin farklı toplumlarla karşılaştıkça bir evrim geçirmesi ve hiç durmadan değişime açılması doğaldır. İnsanların konuştuğu onca dil ailesi içinde çok eski çağlarda ortak kökleri olan bazı kelimelerin bugün de korunup varlığını sürdürmesi güzeldir. Dilin evcilleştirilemeyen bir at gibi hiç sınır tanımadan ve en doğal şekilde dünyayı dörtnala dolaştığı günler, ne yazık ki her devletin kendi dilini başat, güçlü ve en gelişmiş dil olarak gösterme hırsıyla çok gerilerde kaldı ve hiyerarşik egemenlik, devletin güçlenmek için dile müdahalesi ve onu sabitlemesiyle başladı. İlk olarak İngilizler kendi sözcük hazinelerini açığa çıkardırlar. Bunun için yayınlanan tüm edebi, dini ve ilmi kitapları taradılar ve sözcüklerin tarihsel köklerine inebildikleri kadar indiler. İngiliz kralının otoritesi altındaki tüm ulusların köleleştirilmesi, ingiliz dilinin diğer “ilkel” dillerden çok daha üstün bir imlâ ve telaffuz kurallarına sahip kılınması, onun daha nitelikli, daha başat ve geçmişten bugüne kadar gelen tüm uygarlıklar içinde en gelişmiş ve en zengin tek dil olduğu iddiasıyla güçlendirildi. (414.000 kelimenin yer aldığı 12 ciltlik sözlük, 70 yılda tamamlandı ve sözlüğün yeni kelimelerle sürekli güncellenmesi devam etmektedir.) İngilizler küçük bir ulusken, 18.yüzyıldan itibaren dilleri dünyanın dörtte birinde konuşulan bir dile dönüştürüldü ve dolayısıyla bu krallık, dünya üzerinde ekonomik, politik ve kültürel bir hegemonya ağı kurabildi. Onlar, insanları köleleştirmenin sadece mermiler ve süngülerle değil, sözcükler ve algılar üzerinden de kurulabileceğini biliyorlardı. Dünya tarihi, Hunlardan Perslere, Helenlerden, Romalılara ve Bizanslılara, Moğollardan Selçuklu ve Osmanlılara kadar üç kıtaya yayılan birçok imparatorluk gördü. Ancak en nihayetinde Anglo-Saxson egemenliği, bugün hala en güçlü imparatorluk olarak tüm kıtalarda ekonomik, politik ve kültürel gücünü korumaya devam ediyor. Bu zaferi, dili bir egemenlik aracına dönüştürme ve bu aracı koruyup güçlendirme atağında önde olmalarına borçlular.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve seydisehirgundem.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.