Toplumun tek haber kaynağı gazetecilerdir. Oturarak haber yapanların sahada koşanlara minnet borçludur. Ben büyüklerimden çok şeyler öğrendim. Bunlardan birisi de sahada koşmakla, çaba harcamakla iyi gazeteci olunmaz; kalemin iyi olmadıktan sonra derlerdi!
Bu cümleyi mesleğin duayenleri hep söylerdi. İşin özü, sadece kalemle ya da sadece ayakta durmakla, sokaklarda koşturmakla değil; bu mesleği ne kadar çok sevdiğinle ilgilidir. Gazetecilik aşkla yapılan meslektir. Sahada gördüklerini, duyduklarını istişare ettiklerini kalemle aynı terazide tartabilmek denge isteyen bir iştir. Ama bu dengeyi sağlayan şey; tutkudur, aşktır, inançtır.
Kalem, evet, güçlü olmalı. Sözcükler okuyucunun yüreğine dokunmalı, gerçeği çıplak ama zarif bir şekilde sunmalı. Ama kalem sadece yazı yazmakla gelişmez. Kalemin beslendiği yer, hayatın içidir. Çamurlu sokaklardan, tozlu merdivenlerden, sabaha karşı uyanılan nöbetlerden geçerek şekillenir kalem. Sahaya ayak bastığında, bir annenin gözlerindeki çaresizliği gördüğünde ya da bir çocuğun gülüşündeki umudu fark ettiğinde, kaleminin ucu daha sivrilir. Çünkü gördüğünü anlatma ihtiyacı içten gelir; gerçek, kalpten geçerek kâğıda dökülür.
Bu mesleği gerçekten seven biri için ne zorluk yorucudur ne de eleştiri caydırıcı. Yağmurda saatlerce beklemek, sıcakta ekipman taşımak, risk almak ya da gecenin bir vakti habere yetişmek… Bunların hiçbiri fedakârlık gibi gelmez. Çünkü bu işte olmak, her an hayata tanıklık etmektir. Bir olayın ilk tanığı, bir gerçeğin ilk anlatıcısı olmanın heyecanı, zamanla sadece sahayı değil, kalemi de büyütür.
Gazeteci, sevdiği sürece gelişir. Sevgiyle yaptığı her haber, zamanla bir iz bırakır. Başlarda acemi gelen cümleler, zamanla ustalık eseri olur. Sadece yazdığın değil, hissettirdiğin değer kazanır.
İyi bir gazeteci olmak için sadece “iyi yazmak” ya da “çok koşmak” yetmez; mesele, her ikisini de içten gelen bir aşkla yapabilmektir. İşte o zaman, kalemin de sahadaki duruşun da seni ileriye taşır. Çünkü bu meslek, gönül koymadan yapılmaz.
Ve en önemlisi; aşkla yapılan her iş, bir gün kendi yolunu açar. Kalem de sahadaki adımlar da içten gelen sesle birleştiğinde; gerçek gazetecilik orada doğar. Sosyal medyada boy göstermekle değil.