Köyde elektriklerin olmadığı yıllarda gaz ocağı ve gaz lambası temel ihtiyaçlarımızdan birini karşılıyordu. Yemekler kışın gaz ocağında, yazında evin önüne yapılan ocakta odun ateşiyle tencerede pişerdi. Aydınlanmamız ise akşamları gaz lambasıyla olur derse de onun ışığında çalışırdık. Yaşamın zor yıllarıydı ama mutluluk ve huzur vardı. Bugünkü gibi taşımalı eğitim ve otomobil otobüsler pek yoktu. Açık kamyonun üzeri brandadan kapalıydı. onun içinde tıklım tıklım şehirdeki okula gider gelirdik. Genelde köy sakinleri kendi işlerini kendileri yapardı.
Kışın kar çok yağardı. Çocuklar dam boyu yağan karları oyup oda haline getirerek birlikte evcilik oynarlardı. Büyüklerde donmuş buz üzerinde kayak kayardı.
İlkokul öğretmenimin söylediği şiirinden aklımda kalan ise;
Soğuk olur hava kuyunun suları
Gür akar çarşambanın pınarı
Bahar gelince canlanır harman yerleri
Çiçek açar kör kuyunun yolları
Kışları da güzeldi, yazları da güzeldi benim köyümde
Köyde o yıllarda merhum kara dayının ve manav Osman emminin kahvehaneleri tıklım tıklım dolu olurdu. Gaz ocağında demlenen tavşan kanı çaylar soğuk kış günlerde zevkle içilirdi.
Yazın hasat zamanında kahvehaneler kapalı olurdu. Çünkü herkes hububatını kaldırır Düvenlerle sürerdi. Reşberlikte insan gücüne dayalı ve zahmetliydi. Zahreler ortaya çıkmaya başlayınca herkesin yüzleri gülerdi.
Yine öğretmenimiz o günleri yansıtan şiirinde;
Bir yılın sonunda hasat çıkmıştı ortaya
Yorgun bedenler uykuya yatardı odada
Harmanda hasat bekleyenlerde yatmıştı orada
Akşamlar güzeldi benim köyümde
O tarihte at araba çoktu. Bunun yanı sıra öküz ve kağnılarda vardı. Köy sakinleri genelde kaçakçılardan silah alırlardı. Herhalde şikâyet olsa gerek. Jandarmalar bastı köy baskın olacak evler çevirdiler biz oyun oynarken jandarmanın arasında kaldık. Korkudan şaşırmıştık. Jandarma beni kucağına aldı kenardaki ablalarımdan birine vermişti.
Köyde yaşlı kafaları sarıklı bir sürü insanlar vardı herkes jandarmanın ne yaptığına bakıyordu.
Yaşlı köy sakini büyüklerden biri titrek sesle başçavuşum tabanca çıktı mı evde?
Kimse de ses yoktu. Jandarma da tabanca mermi bulamamıştı.
Hafız Mehmet’in ezan okumasıyla da jandarma köyden gitmişti. Geriye sohbeti edilecek tatlı anısı kalmıştı. Biz çocuklarda nasıl korktuğumuzu anlatacaz derken dilimiz dolaşıyordu. Şimdi köy yaşamında ne harman yerleri kaldı ne hayvan ne de doğru dürüst çiftçi kaldı! Sadece geriye 'Gün ola harman ola' 'Çiftçinin çok gelecek yılları olur' sözleri kaldı.
Yaşadığım çocukluk anımdan: 1965