Herkesin yaşanmış bir bayram günleri sevinci vardı. İşte o çocukluğumuzdaki bayramlar bambaşkaydı. Bir nevi geleneğin yani manevi duygunun bir haliydi. O çocukluk zamanlarımızda aile bireyleri akrabalar hep hayatta idi. Onların varlığıyla bayramın güzelliği çok daha iyiydi. Babalarımızın aldığı ayakkabılar, elbiseleri bayram günü giyilecek olmasının sevinci evin havasını değiştiriyordu. Sabah erken kalkılır bizim zamanımızda ütülenecek elbiseler kömürlü ütüyle yapılırdı. Babam sabah erken tıraş olurdu. Ben ise ayna karşısında saçlarımı düzeltirdim. Esas bayram sabah namazında camiye gidilmesiyle başlardı. Mahallede herkes mutlu, herkes birbirinin ne giydiğine bakıyor. İşte o zamanlar, bayram hem gelenekti hem görenek. Hem birlik hem de hürmet vardı. Ama bir bayram sabahı aile kabristanları okunduktan sonra kurbanların kesimi belleğimizde kalan en güzel andı. Şimdi o koçları alabilmek mesele! Kurban telaşı daha bir başkaydı. Etleri parçalamak ayrı bir tatlı uğraştı.
Sonra kurban etlerinin bir bölümü pay edilir fakirlere verilirdi. Genelde verilecek yerlere küçükler götürüydü. Şimdi bayramlar bizim kuşağa göre değişim gösterdi. O gelenek oldukça azaldı. Hadda tatil günlerine döndü. Bizim çocukluğumuzda paylaşmak vardı. Komşunun çocuğu aç mı diye düşünmek…İki tabak fazla koymak ayıp değil, görevdi. Ama ne olduysa oldu…Gelenekler sustu, görenekler gömüldü. Bayram, artık tatil, pay ise formalite. Biz unuttuk vicdanı. Unuttuk insan olmayı. İşte bu yüzden yazıyorum. Unutulmasın diye. Çünkü kaybettiğimiz şey sadece adetler değil, vicdanlardır. Kurban Bayramı mübarektir! Ama gerçek mübarek olan, nasıl davranacağındır. İşte bu yüzden, hatırlayın. Bayram, sadece hatırlamak değil, hatırlatmak için vardır. İşte bu gelenek, görenek örf ve adetlerimiz yaşatmak için yaşanmışlıkları geleceğe yaşatmak için böyle etkinlikler var olmalı diyorum.
Mutluluğu sevdiklerinizle doyasıya paylaştığınız bir sevinç yaşamanızı diler Kurban Bayramınızı kutlarım…