whatsapp
Tuba Dalar
Köşe Yazarı
Tuba Dalar
-
 

Sessizliğin gölgesinde: düşünce özgürlüğü

Bir toplumun aynası, meydanlarda yükselen seslerden çok, susturulmuş fısıltılarda gizlidir. O fısıltılar ki, bazen bir şiir olur kitap kenarına düşer, bazen bir tweet olur saniyeler içinde silinir, bazen de bir yazarın kaleminde yargı salonlarının soğuk taşlarına savrulur. Bugün, ülkenin gündemine baktığımızda, düşünce özgürlüğü tam da bu ince çizgide sınanıyor: Konuşma cesareti ile susma mecburiyeti arasında. Geçtiğimiz günlerde açıklanan Basın Özgürlüğü Endeksi’nde Türkiye’nin 159. sıraya gerilemesi, aslında tek bir sayıya indirgenmiş koca bir hikâyeyi anlatıyor. Bu rakam, gazetecinin kalemine düşen sansürü, öğrencinin sosyal medyada yazdığı satırdan doğan korkuyu, akademisyenin sınıfta kendini sansürlemesini fısıldıyor. Düşünce özgürlüğü, yalnızca yazmak yahut konuşmak değildir; aynı zamanda korkmadan yazabilmek, korkmadan konuşabilmektir. Eğer her kelimenin ucunda bir tehdit asılıysa, o kelime daha kâğıda düşmeden boğulur. Sessizlik işte o an başlar ve sessizlik, hiçbir barut kokusunun başaramayacağı kadar derin bir yıkımı beraberinde getirir. Biliyoruz ki hiçbir özgürlük sınırsız değildir. Fakat özgürlüğün sınırlarını çizmek, onu toprağa gömmek için bir bahane olmamalıdır. Şiddeti, nefreti, hakareti ayıklamak mümkündür; ama düşünceyi topyekûn susturmak, güneşi gökyüzünden silmeye çalışmak gibidir. Bugün bir gazetecinin yazısı dava konusu olduğunda, yarın bir öğretmenin dersinde söylediği cümle sorgulanır; öbür gün bir gencin sosyal medyadaki paylaşımı soruşturulur. Böylece toplumun nefesi yavaş yavaş daralır, düşünceler en dar hücreye hapsedilir: insanın kendi içine. Oysa fikir dediğimiz şey, tıpkı su gibidir: Engellenirse yolunu bulur, taşar, gözeneklerden sızar. Onu durdurmaya çalışmak beyhude; ama onu özgür bırakmak, toprağı beslemek demektir. Unutmayalım, düşünce özgürlüğü yalnızca bir anayasa maddesi değildir; o, demokrasinin kalp atışı, toplumun nefesidir. Eğer bu nefesi kesersek, geriye kalan yalnızca sessizliğin ağır gölgesi olur. Ve hiçbir millet, gölgede uzun süre yaşayamaz.
Ekleme Tarihi: 06 Ekim 2025 -Pazartesi

Sessizliğin gölgesinde: düşünce özgürlüğü

Bir toplumun aynası, meydanlarda yükselen seslerden çok, susturulmuş fısıltılarda gizlidir. O fısıltılar ki, bazen bir şiir olur kitap kenarına düşer, bazen bir tweet olur saniyeler içinde silinir, bazen de bir yazarın kaleminde yargı salonlarının soğuk taşlarına savrulur. Bugün, ülkenin gündemine baktığımızda, düşünce özgürlüğü tam da bu ince çizgide sınanıyor: Konuşma cesareti ile susma mecburiyeti arasında.

Geçtiğimiz günlerde açıklanan Basın Özgürlüğü Endeksi’nde Türkiye’nin 159. sıraya gerilemesi, aslında tek bir sayıya indirgenmiş koca bir hikâyeyi anlatıyor. Bu rakam, gazetecinin kalemine düşen sansürü, öğrencinin sosyal medyada yazdığı satırdan doğan korkuyu, akademisyenin sınıfta kendini sansürlemesini fısıldıyor.

Düşünce özgürlüğü, yalnızca yazmak yahut konuşmak değildir; aynı zamanda korkmadan yazabilmek, korkmadan konuşabilmektir. Eğer her kelimenin ucunda bir tehdit asılıysa, o kelime daha kâğıda düşmeden boğulur. Sessizlik işte o an başlar ve sessizlik, hiçbir barut kokusunun başaramayacağı kadar derin bir yıkımı beraberinde getirir.

Biliyoruz ki hiçbir özgürlük sınırsız değildir. Fakat özgürlüğün sınırlarını çizmek, onu toprağa gömmek için bir bahane olmamalıdır. Şiddeti, nefreti, hakareti ayıklamak mümkündür; ama düşünceyi topyekûn susturmak, güneşi gökyüzünden silmeye çalışmak gibidir.

Bugün bir gazetecinin yazısı dava konusu olduğunda, yarın bir öğretmenin dersinde söylediği cümle sorgulanır; öbür gün bir gencin sosyal medyadaki paylaşımı soruşturulur. Böylece toplumun nefesi yavaş yavaş daralır, düşünceler en dar hücreye hapsedilir: insanın kendi içine.

Oysa fikir dediğimiz şey, tıpkı su gibidir: Engellenirse yolunu bulur, taşar, gözeneklerden sızar. Onu durdurmaya çalışmak beyhude; ama onu özgür bırakmak, toprağı beslemek demektir.

Unutmayalım, düşünce özgürlüğü yalnızca bir anayasa maddesi değildir; o, demokrasinin kalp atışı, toplumun nefesidir. Eğer bu nefesi kesersek, geriye kalan yalnızca sessizliğin ağır gölgesi olur. Ve hiçbir millet, gölgede uzun süre yaşayamaz.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve seydisehirgundem.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.