whatsapp
Havva Dilek
Köşe Yazarı
Havva Dilek
 

Yuh bize!

Aynı kelimelerin etrafında dönenip duruyoruz. “insan,  Sevmek, acı, gözyaşı, Vicdan, Adalet, gökyüzü, gitmek, kalmak, samimiyet, hayaller ve çocuklar... Ve gelecek…” Emek! Kanlı emek. Yoksulluk edebiyatı sarmalının içinde, yoksunluk krizlerimizi geçiştirme çabası bu. Kelimelerle yaptığımız hazzı hayal bir mastürbasyon. İndiğimiz, bindirğimiz kapitalist insanın argümanı.  Pezevenklere asistanlık ediyoruz  gülümsemeyi mutluluktan sayarak. Bağıra çağıra borusunu öttürüyoruz, yüzümüzde utancı ile. Geçiştirmeye,  gelecek yakıştırması bu. Üff... Çüş demeyi yakıştırmak gelmiyor içimizden bir türlü. Dur demek intihar oluyor makineleşmenin egosunda. Hayır demek cesaret işi. Yuh işte! Gece yarılarına masalar kuruyoruz devrik sandalye hikâyelerimizden. Aşk için sıkılan yumrukları tutuklatıyoruz. Yuh bize! Afilli pankartlarda dantelli iç çamaşırlarımızla, sevişmelerimiz bilbortlar da nefes nefese kalıyor. Beğeniler… Sivri burun, ökçeli, platform ayakkabılarımız geçiyor Bileklerimizin kırılmasına kahkahalar atıyoruz. Alkışlar… Sonra ütülü şiirler asıyoruz kırışık hayatlarımıza. Sonra gökdelenlerden gökyüzümüzü kiralıyoruz, Ödeyebildiğimiz kadarıyla. Sonra  kuşların kanatlarını belgeselleştiriyoruz, Geçip karşısına izlemenin en saf hali avuntusuyla. Sonra gün bitiyor geceye sarılıyoruz ağız dolusu küfredemeyerek, parasını ödemeye yetmiyor cüzdanlarımız, en tabi. Ve sonra  susmayı gelenekleştiriyoruz sığıntılı sebeplerle, Gerekçesi yaşamak oluyor. Gerekçeli yaşamak… Üff işte. Yuh bize!
Ekleme Tarihi: 06 Nisan 2017 - Perşembe

Yuh bize!

Aynı kelimelerin etrafında dönenip duruyoruz.
“insan, 

Sevmek,
acı,
gözyaşı,

Vicdan,

Adalet,
gökyüzü,
gitmek,
kalmak,
samimiyet,
hayaller
ve çocuklar...

Ve gelecek…”

Emek!

Kanlı emek.
Yoksulluk edebiyatı sarmalının içinde, yoksunluk krizlerimizi geçiştirme çabası bu.
Kelimelerle yaptığımız hazzı hayal bir mastürbasyon.
İndiğimiz, bindirğimiz kapitalist insanın argümanı. 
Pezevenklere asistanlık ediyoruz  gülümsemeyi mutluluktan sayarak.
Bağıra çağıra borusunu öttürüyoruz, yüzümüzde utancı ile.
Geçiştirmeye,  gelecek yakıştırması bu.
Üff...
Çüş demeyi yakıştırmak gelmiyor içimizden bir türlü.
Dur demek intihar oluyor makineleşmenin egosunda.
Hayır demek cesaret işi.

Yuh işte!
Gece yarılarına masalar kuruyoruz devrik sandalye hikâyelerimizden.
Aşk için sıkılan yumrukları tutuklatıyoruz.

Yuh bize!
Afilli pankartlarda dantelli iç çamaşırlarımızla,
sevişmelerimiz bilbortlar da nefes nefese kalıyor.
Beğeniler…
Sivri burun, ökçeli, platform ayakkabılarımız geçiyor

Bileklerimizin kırılmasına kahkahalar atıyoruz.

Alkışlar…

Sonra
ütülü şiirler asıyoruz kırışık hayatlarımıza.

Sonra
gökdelenlerden gökyüzümüzü kiralıyoruz,

Ödeyebildiğimiz kadarıyla.

Sonra 
kuşların kanatlarını belgeselleştiriyoruz,

Geçip karşısına izlemenin en saf hali avuntusuyla.

Sonra
gün bitiyor geceye sarılıyoruz ağız dolusu küfredemeyerek,
parasını ödemeye yetmiyor cüzdanlarımız, en tabi.

Ve sonra 
susmayı gelenekleştiriyoruz sığıntılı sebeplerle,

Gerekçesi yaşamak oluyor.

Gerekçeli yaşamak…

Üff işte.

Yuh bize!

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve seydisehirgundem.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.