whatsapp
Havva Dilek
Köşe Yazarı
Havva Dilek
 

Hayat ıskalamaya gelmez

Hepimizin mutlu ve tatmin olmak isteyen yanlarımız vardır. İyi insan olma, isteğimizi ve hislerimizi ifade etme, kendimizi ortaya koyabilme (zevkler, yaratıcılık) ihtiyacı bizi doyuran ilgi alanlarımızın, hobilerimizin ve aktivitelerimizin olması ve de başkalarına yardım etme, ilgi ve sevgi gösterme ihtiyaçlarımız vardır. İnsanın temel kalıplarını değiştirmek zordur ancak imkânsız değildir. Hepimizde değişimi reddeden güçlü eğilimlerimiz olduğu bir gerçek. Biliriz ki eski yeninin karşısında ayak direr ama kazanma şansı yoktur. Değişimi reddeden eğilimin başında katı inançlarımız gelir. Birçoğumuz otomatik pilotta hareket ederiz. Düşünme, hissetme, ilişki kurma alışkanlıklarımızı hayatımız boyunca tekrar eder dururuz. Çünkü bu örüntüler tanıdıktır. Konfor alanımızdadır, rahattır. Bize sımsıkı bağlı bir dosttur ve biz o dostumuzu kaybetmek istemeyiz. Üzerine düşünülmüş, kararlaştırılmış bir çaba harcamadıkça bunları değiştirmek pek olası değildir kuşkusuz.   Kendiliğinden bir değişimin olacağını beklersek (madenin kendi iç hareketi olarak)  bu değişimin farkına bile varamayız. Değiştirmek ve değişmek için istekli değilsek ve tutarlı bir çaba göstermezsek geçmişin hatalarını, mirasını tekrar etmeye mahkûmuzdur. Çünkü hepimizin acıdan kaçmak için güçlü eğilimlerimiz var. Bu hem iyidir hem de kötüdür aslında. İyi tarafı çoğumuzun bize zevk veren ve doyum getireceği deneyimlere doğru yöneldiğidir. Kötü tarafı ise yüzleşmek bize olgunlaşma getirse bile, acı veren hisler ve durumlarla yüzleşmekten kaçındığımızdır. Acıdan kaçmak değişimin önündeki en güçlü engellerden biridir. Bütün hayatımız boyunca reddedilmekten, başarısız olmaktan veya küçük düşürülmekten korktuğumuz için kaçındığımız durumlar yok mudur? Bize acı veren anılarla ve bizi tehdit eden durumlarla yüzleşmedikçe bizi inciten örüntüyü tekrar etmeye mahkûmuzdur aslında. Asıl yapılması gereken doyumlu, mutlu ve kendini gerçekleştirmiş hissetmeyi sağlayabilmektir. Pek çoğumuz nereye gittiğimizin farkında olmadan hayatımıza devam ederiz. Bu durum pek çok kişinin orta yaşlara hayal kırıklığıyla girdiğini açıklar sanırım. Çünkü bizi yönlendirecek üst hedeflerimiz hiçbir zaman olmamıştır. Kale direklerinin nerede olduğunu bilmeden futbol oynamaya devam edip duruyoruz. Oysaki hayatımız da belirli hedefler geliştirdiğimiz zaman oraya ulaşmak özgül yaşamayı gerektirir. Kısacası değişmek rastgele değil belirli bir yaklaşım gerektirir. Öncelikle kişisel amaç yaratmak için kendi doğal eğilimlerimizi keşfetmeliyiz. Bu eğilimler kendimizi tam hissetmemizi sağlayacak ilgi alanlarımızı, ilişkilerimizi, aktivitelerimizi içerir. Kişinin içinden gelen kişisel tercihleri olduğu gerçeğini kabul etmek ve de hayatımızda yapabileceğimiz en önemli görev bu arzuları keşfetmektir. Doğal eğilimlerimiz için en uygun ipucu duygularımız ve bedensel duyumlarımızdır. Ne yazık ki birçoğumuz çocukken doğal eğilimlerimiz göz ardı edilerek, bizden beklenileni yapmaya göre yahut da yapmak zorunda kaldıklarımızla eğitilmişizdir. Doğamız gereği hassas olsak bile sert olmaya zorlanmışızdır. Doğal eğilimiz mühendislik olsa bile tıbba yönelmeye zorlanmışızdır. Doğamız gereği geleneksel olmasak bile geleneksel olmaya zorlanmışızdır. Doğamız gereği heyecanı sevsek bile rutin şekilde hareket etmeye zorlanmışızdır vs. vs. Hayatımızda değişimin ilk alanı ilişkilerimizdir kuşkusuz. İstediğimiz ilişki nedir? Diğer insanlarla nasıl bir bağ kurmalıyız, kurmak istiyor muyuz? Ne tür bir yakın ilişki istiyoruz? Bizim için önemli olan nedir? Tutku ve romantizm mi, bir arkadaş mı, bir aile mi? Bir partner bulmadaki beklentimiz nelerdir? Cinsel heyecanla karşılaştığımız zaman duygusal yakınlığın öneminin ne oranda farkındayız? Sevme/sevilme ihtiyacını karşılarken almadan verme becerileri geliştirmek için ne kadar emek harcıyoruz? Çok azımız duyumsal ihtiyaçlarımızı karşılayan partnerler buluruz, bu yüzden rastgele seçimler yapmak zorunda kalırız. Olursa iyi olur mu diyoruz yâda zorunda mı hissediyoruz? Sevmeye sevilmeye doğallığında bırakabiliyor muyuz kendimizi? Zorunda bir ilişki sizi ne kadar mutlu eder? Bize dayatılan toplumsal normlar karşısında yaşamak için ne kadar güçlüyüz? Kendimizi gerçekleştirme becerilerimiz önündeki engellerle savaşma becerileri geliştirebiliyor muyuz? Hayatımızda ki özgürlük alanlarımızdan özerklik, özgüven nereye tekabül ediyor? Güçlü yanlarımız nelerdir, zayıflıklarımız neler? Toplumsal ve kişisel olarak boyun eğiciliğimizin ne kadar farkındayız ve bu alanlara ne kadar müdahale etme çabamız var? Kendimizin dışında başka insanlar için ne kadar endişe duyabiliyoruz? Kuşkusuz yaşamın en haz verici yanlarından biri başkaları için yapabildiklerimizdir. Yaşamda bizim ve çevremizdekilerin ihtiyaçları denge halinde değildir kuşkusuz. Değişim kendi temel ihtiyaç ve eğilimlerimizi çevremize zarar vermeden, incitmeden doyuma ulaştırmaya izin vermekten geçer. Ve biliriz ki 'haklılık' çevremize karşı ilgi göstermemizi engeller. Kendimizin kendimizle savaşında ne oranda tutarlıyız? Dünyaya katkıda bulunmak en doyumlu hislerden biridir kuşkusuz. Sosyal alanlara katılma, çocuk sahibi olmaktan tutun da evlat edinme, arkadaşlarına yardım etme, sosyal sorumluluk projelerinde yer alma vs. tüm bunlar kendimizden ve bireysel yaşamımızdan çok daha büyük bir şeylerle bağ kurmayı içerir. Ki insan bağ kurmadan, bağımlılık duygusundan arınarak bağlanmadan nefes almakta güçlük çeker. Dünyaya nasıl katkı sunarız? Çünkü yaşadığımız bu dünyadan sorumluyuz. Hayatın hedefleri muhtemelen evrenseldir. Aşk, kendini ifade etme, zevkler,  özgürlükler, başkalarına verme pek çoğumuzun isteğidir. Ancak bu istekler genelle çakışır/çatışır. Tutku tutarlılık ile özgürlük yakınlık ile kendini ifade etme başkalarına ilgi ile vb. Özetle dünyayı bizde oluşturduğu algı ile değil de olduğu gibi ne kadar algılayabiliyoruz. Hepsi bu.
Ekleme Tarihi: 24 Şubat 2024 - Cumartesi

Hayat ıskalamaya gelmez

Hepimizin mutlu ve tatmin olmak isteyen yanlarımız vardır.

İyi insan olma, isteğimizi ve hislerimizi ifade etme, kendimizi ortaya koyabilme (zevkler, yaratıcılık) ihtiyacı bizi doyuran ilgi alanlarımızın, hobilerimizin ve aktivitelerimizin olması ve de başkalarına yardım etme, ilgi ve sevgi gösterme ihtiyaçlarımız vardır.

İnsanın temel kalıplarını değiştirmek zordur ancak imkânsız değildir.

Hepimizde değişimi reddeden güçlü eğilimlerimiz olduğu bir gerçek.

Biliriz ki eski yeninin karşısında ayak direr ama kazanma şansı yoktur.

Değişimi reddeden eğilimin başında katı inançlarımız gelir.

Birçoğumuz otomatik pilotta hareket ederiz.

Düşünme, hissetme, ilişki kurma alışkanlıklarımızı hayatımız boyunca tekrar eder dururuz.

Çünkü bu örüntüler tanıdıktır. Konfor alanımızdadır, rahattır. Bize sımsıkı bağlı bir dosttur ve biz o dostumuzu kaybetmek istemeyiz.

Üzerine düşünülmüş, kararlaştırılmış bir çaba harcamadıkça bunları değiştirmek pek olası değildir kuşkusuz.

 

Kendiliğinden bir değişimin olacağını beklersek (madenin kendi iç hareketi olarak)  bu değişimin farkına bile varamayız.

Değiştirmek ve değişmek için istekli değilsek ve tutarlı bir çaba göstermezsek geçmişin hatalarını, mirasını tekrar etmeye mahkûmuzdur.

Çünkü hepimizin acıdan kaçmak için güçlü eğilimlerimiz var.

Bu hem iyidir hem de kötüdür aslında.

İyi tarafı çoğumuzun bize zevk veren ve doyum getireceği deneyimlere doğru yöneldiğidir.

Kötü tarafı ise yüzleşmek bize olgunlaşma getirse bile, acı veren hisler ve durumlarla yüzleşmekten kaçındığımızdır.

Acıdan kaçmak değişimin önündeki en güçlü engellerden biridir.

Bütün hayatımız boyunca reddedilmekten, başarısız olmaktan veya küçük düşürülmekten korktuğumuz için kaçındığımız durumlar yok mudur?

Bize acı veren anılarla ve bizi tehdit eden durumlarla yüzleşmedikçe bizi inciten örüntüyü tekrar etmeye mahkûmuzdur aslında.

Asıl yapılması gereken doyumlu, mutlu ve kendini gerçekleştirmiş hissetmeyi sağlayabilmektir.

Pek çoğumuz nereye gittiğimizin farkında olmadan hayatımıza devam ederiz. Bu durum pek çok kişinin orta yaşlara hayal kırıklığıyla girdiğini açıklar sanırım.

Çünkü bizi yönlendirecek üst hedeflerimiz hiçbir zaman olmamıştır.

Kale direklerinin nerede olduğunu bilmeden futbol oynamaya devam edip duruyoruz.

Oysaki hayatımız da belirli hedefler geliştirdiğimiz zaman oraya ulaşmak özgül yaşamayı gerektirir.

Kısacası değişmek rastgele değil belirli bir yaklaşım gerektirir.

Öncelikle kişisel amaç yaratmak için kendi doğal eğilimlerimizi keşfetmeliyiz.

Bu eğilimler kendimizi tam hissetmemizi sağlayacak ilgi alanlarımızı, ilişkilerimizi, aktivitelerimizi içerir.

Kişinin içinden gelen kişisel tercihleri olduğu gerçeğini kabul etmek ve de hayatımızda yapabileceğimiz en önemli görev bu arzuları keşfetmektir.

Doğal eğilimlerimiz için en uygun ipucu duygularımız ve bedensel duyumlarımızdır.

Ne yazık ki birçoğumuz çocukken doğal eğilimlerimiz göz ardı edilerek, bizden beklenileni yapmaya göre yahut da yapmak zorunda kaldıklarımızla eğitilmişizdir.

Doğamız gereği hassas olsak bile sert olmaya zorlanmışızdır.

Doğal eğilimiz mühendislik olsa bile tıbba yönelmeye zorlanmışızdır.

Doğamız gereği geleneksel olmasak bile geleneksel olmaya zorlanmışızdır.

Doğamız gereği heyecanı sevsek bile rutin şekilde hareket etmeye zorlanmışızdır vs. vs.

Hayatımızda değişimin ilk alanı ilişkilerimizdir kuşkusuz.

İstediğimiz ilişki nedir?

Diğer insanlarla nasıl bir bağ kurmalıyız, kurmak istiyor muyuz?

Ne tür bir yakın ilişki istiyoruz?

Bizim için önemli olan nedir? Tutku ve romantizm mi, bir arkadaş mı, bir aile mi?

Bir partner bulmadaki beklentimiz nelerdir?

Cinsel heyecanla karşılaştığımız zaman duygusal yakınlığın öneminin ne oranda farkındayız?

Sevme/sevilme ihtiyacını karşılarken almadan verme becerileri geliştirmek için ne kadar emek harcıyoruz?

Çok azımız duyumsal ihtiyaçlarımızı karşılayan partnerler buluruz, bu yüzden rastgele seçimler yapmak zorunda kalırız.

Olursa iyi olur mu diyoruz yâda zorunda mı hissediyoruz?

Sevmeye sevilmeye doğallığında bırakabiliyor muyuz kendimizi?

Zorunda bir ilişki sizi ne kadar mutlu eder?

Bize dayatılan toplumsal normlar karşısında yaşamak için ne kadar güçlüyüz?

Kendimizi gerçekleştirme becerilerimiz önündeki engellerle savaşma becerileri geliştirebiliyor muyuz?

Hayatımızda ki özgürlük alanlarımızdan özerklik, özgüven nereye tekabül ediyor?

Güçlü yanlarımız nelerdir, zayıflıklarımız neler?

Toplumsal ve kişisel olarak boyun eğiciliğimizin ne kadar farkındayız ve bu alanlara ne kadar müdahale etme çabamız var?

Kendimizin dışında başka insanlar için ne kadar endişe duyabiliyoruz?

Kuşkusuz yaşamın en haz verici yanlarından biri başkaları için yapabildiklerimizdir.

Yaşamda bizim ve çevremizdekilerin ihtiyaçları denge halinde değildir kuşkusuz.

Değişim kendi temel ihtiyaç ve eğilimlerimizi çevremize zarar vermeden, incitmeden doyuma ulaştırmaya izin vermekten geçer.

Ve biliriz ki 'haklılık' çevremize karşı ilgi göstermemizi engeller. Kendimizin kendimizle savaşında ne oranda tutarlıyız?

Dünyaya katkıda bulunmak en doyumlu hislerden biridir kuşkusuz.

Sosyal alanlara katılma, çocuk sahibi olmaktan tutun da evlat edinme, arkadaşlarına yardım etme, sosyal sorumluluk projelerinde yer alma vs. tüm bunlar kendimizden ve bireysel yaşamımızdan çok daha büyük bir şeylerle bağ kurmayı içerir.

Ki insan bağ kurmadan, bağımlılık duygusundan arınarak bağlanmadan nefes almakta güçlük çeker.

Dünyaya nasıl katkı sunarız?

Çünkü yaşadığımız bu dünyadan sorumluyuz.

Hayatın hedefleri muhtemelen evrenseldir.

Aşk, kendini ifade etme, zevkler,  özgürlükler, başkalarına verme pek çoğumuzun isteğidir.

Ancak bu istekler genelle çakışır/çatışır.

Tutku tutarlılık ile özgürlük yakınlık ile kendini ifade etme başkalarına ilgi ile vb.

Özetle dünyayı bizde oluşturduğu algı ile değil de olduğu gibi ne kadar algılayabiliyoruz. Hepsi bu.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve seydisehirgundem.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.