whatsapp
Havva Dilek
Köşe Yazarı
Havva Dilek
 

Yaşamak ağrısı

Aşklar âşıkların mihenginde tartarken zamanı, beyaz grinin nefesinde solar. Esmerleşir damarları denizin ve bütün inançlar inançsızlaşır. Bir ağaç ne kadar yaşlanırsa gün o kadar eskir, çocuklar daha doğmadan ihtiyarlamaya başlar yenigün de. Yaşamak ağrısı nüfus cüzdanlarında solar... Ölümlü olan tek şey ölümün kendisidir. Bu gün ertesi güne, ertesi gün kırmızı kanatlı bir salyangozun kabuğuna gömer umudunu.  Umut, denizin gölgesine saklar şimdilerde ilahi trajediyi. Komedya saltanatının elleri kan içinde. Konuşmak anlamsızlaşır, simyası çürür neşenin, umarsızlığın yeni burnunu siler kapı paspaslarına ve açmaz olur bahçe kapılarının çiçekleri. İnsanın nefesi solar... Akşam vakti ya bir düşü masalın içinden geçirtir yahut köpek öldüren vaktidir geceye çevrilen anahtarlar. Yokluğun ameliyat masasında hayat bulma hali ile ekmeğin aklığı aynı sofraya denk düşmez bir türlü. Hiç durmadan yürünemeyeceğini anladığında atan şey, bir binanın penceresinden atar kendini. İntiharlar da solar... Siyasi olan her şey tembelleşir atlasını yitiren coğrafyanın eskiz defterinde. Tükenmez kalemlerin mürekkebi siner duvarlara. Geceyle birlikte siyah da solar... Gün doğmadan, yeni doğan bir bebeğin ilk ağlaması duyulmadan tel örgüler çekilir vicdanlara. Kalbimize sığdıramadığımız zamanın ruhunu savsaklayanlar, karınca yuvalarını bozmadıkları üstüne yeminler içerler. Sütü kesilir bir annenin, kasık arası kızıla boyanır omuzları düşen bir kadının ve seyircilerini pencerelere bırakan tanrı evine çekilir. Gölgeler de solar... Kim sever şimdi zeytin ağaçlarını ve kim söyler şimdi denizini yitiren martıların o eşsiz şarkılarını? Şiir diye bir şey vardı kuşkusuz bin yılda bir rast geldiğimiz, ölümsüzlüğüne inandığımız ve kaleminin rengi şiirin elinde ihtiyarlayan. Gökyüzünün eti çekilir sonra, mavi de solar... Kaçmak istiyorum şimdi bütün fotoğrafları yakarak ve yırtarak ömrümün geri kalan her bir karesini. Kaçmak istiyorum bir yer bulup en dibine, o yerin içine saklamak kalbimi. Kalbime çektiğim perdenin rengi başımı yasladığım fotoğrafının göğsünde solar...
Ekleme Tarihi: 22 Eylül 2019 - Pazar

Yaşamak ağrısı

Aşklar âşıkların mihenginde tartarken zamanı, beyaz grinin nefesinde solar.
Esmerleşir damarları denizin ve bütün inançlar inançsızlaşır.
Bir ağaç ne kadar yaşlanırsa gün o kadar eskir, çocuklar daha doğmadan ihtiyarlamaya başlar yenigün de.

Yaşamak ağrısı nüfus cüzdanlarında solar...

Ölümlü olan tek şey ölümün kendisidir.
Bu gün ertesi güne, ertesi gün kırmızı kanatlı bir salyangozun kabuğuna gömer umudunu. 
Umut, denizin gölgesine saklar şimdilerde ilahi trajediyi.

Komedya saltanatının elleri kan içinde.

Konuşmak anlamsızlaşır, simyası çürür neşenin, umarsızlığın yeni burnunu siler kapı paspaslarına ve açmaz olur bahçe kapılarının çiçekleri.

İnsanın nefesi solar...

Akşam vakti ya bir düşü masalın içinden geçirtir yahut köpek öldüren vaktidir geceye çevrilen anahtarlar.

Yokluğun ameliyat masasında hayat bulma hali ile ekmeğin aklığı aynı sofraya denk düşmez bir türlü.
Hiç durmadan yürünemeyeceğini anladığında atan şey, bir binanın penceresinden atar kendini.

İntiharlar da solar...

Siyasi olan her şey tembelleşir atlasını yitiren coğrafyanın eskiz defterinde. Tükenmez kalemlerin mürekkebi siner duvarlara.

Geceyle birlikte siyah da solar...

Gün doğmadan, yeni doğan bir bebeğin ilk ağlaması duyulmadan tel örgüler çekilir vicdanlara.
Kalbimize sığdıramadığımız zamanın ruhunu savsaklayanlar, karınca yuvalarını bozmadıkları üstüne yeminler içerler.
Sütü kesilir bir annenin, kasık arası kızıla boyanır omuzları düşen bir kadının ve seyircilerini pencerelere bırakan tanrı evine çekilir.

Gölgeler de solar...

Kim sever şimdi zeytin ağaçlarını ve kim söyler şimdi denizini yitiren martıların o eşsiz şarkılarını?

Şiir diye bir şey vardı kuşkusuz bin yılda bir rast geldiğimiz, ölümsüzlüğüne inandığımız ve kaleminin rengi şiirin elinde ihtiyarlayan.

Gökyüzünün eti çekilir sonra, mavi de solar...

Kaçmak istiyorum şimdi bütün fotoğrafları yakarak ve yırtarak ömrümün geri kalan her bir karesini.
Kaçmak istiyorum bir yer bulup en dibine, o yerin içine saklamak kalbimi.

Kalbime çektiğim perdenin rengi başımı yasladığım fotoğrafının göğsünde solar...

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve seydisehirgundem.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.