whatsapp
Havva Dilek
Köşe Yazarı
Havva Dilek
 

Dua'nın gücüyle, korkuyorum!

Çocukluğumuzda okula gelen "aşıcılardan hepiniz gibi ben de korkup kaçtım. Aşının canımı yakacağını düşündüğümden belki, çocuk hissiyle kimsenin bulamayacağını düşündüğümüz yerlere saklanırdık. Ama ne yapıp edip bizi bulurlar ve o aşıyı yaparlardı.  İşte bu dönemlerden hafızamda kalan komşumuzun iki çocuğunun aşı yaptırmadığı için öksüre öksüre öldüğünü söylediklerini anımsıyorum. "Boğmacaya tutulmuşlar" diyorlardı. Bilmiyorum tabi o zaman, çocuğum sonuçta. Olmaya bilirdi de. Ancak o iki çocuğun öldüğü gerçekliğini değiştirmedi hiç bir şey . 2016 yılında çocuklarına aşı yaptırmayan aile sayısı 11 bin iken, 2017 yılında bu rakam 23 bini bulmuş. Aşı uygulamaları sayesinde yılda 5 milyon 977 bin 855 ölümün önlendiği, bunun yanı sıra 750 bin çocuğun sakatlıklardan korunduğu, 1924-1944 yıllarında büyük salgınlar ve ölümlere yol açan çiçek hastalığının aşılama çalışmalarıyla 1977’den itibaren tamamen yok edildiği, 1988’de dünya genelinde 350 civarındaki çocuk felci vakasının 2015’te 74’e kadar azaltıldığı ve Türkiye’de de son çocuk felci vakasının Kasım 1998’de görüldüğü, Türkiye’de 2001’de 30 bin 509 olan kızamık vakasının etkin aşılama sonrası 2016 yılı itibarıyla sadece 9 olduğu, difteri vakasının da 2011’de görülen bir vaka ve ölüm haricinde 2004’ten bu yana görülmediği, Ancak bu yıl içinde Aydın ve Antalya ilinde kızamık vakaları görülmesi(nedeni malumunuzdur)  nedeniyle ki bu nedenlerle sağlık çalışanlarının aşılanma takvimine alındığı bir süreci aşı yaptırmayan ailelere anlatmanın bir yolu olmalı. Eğer ki bulunmaz ise önümüzde ki yıllarda ölümlere üzülmek hiç bir işe yaramayacak. Eskiden köylerimiz de sağlık evleri vardı. Bu sağlık evlerinin ilk ve asli görevi anne-bebek takibi ve bağışıklıma idi. Uzun yıllarca sağlık evi ebeliği yapmışımdır. Burada en çok önem verdiğimiz gebelerin tespiti ve aşılanması ve de sonrasında doğan çocukların kayıt altına alınarak aşılanması olmuştur. Rutin aşılamalar da çok nadiren karşı çıkışla karşılaşmışızdır.  Kampanya dönemlerinde ise oldukça fazladır. Kısır yapar bu aşılar, Amerika, İsrail bizim neslimizi kurutacak gibi söylemlerle çok uğraştık böylesi dönemlerde. Oysa bir düşünse o dönemler Amerika'ya bir gidip gelmeden parti bile kurulmuyordu. O kadar bağlıydık hani. Boğmacadan ölen bir çocuk görmediyseniz, elbette aşı yaptırmaya karşı çıkabilirsiniz. Tetanozdan, çocuk felciden, kızamıktan, veremden vb. öyle. Hele ki ölen çocuk sizin ki değilse daha bir rahat karşı çıkarsınız. Hacamat yaptırın, sülük yapıştırın, muska yazdırın muska. Duanın gücünü kötüye kullanmak ruhlarınıza iyileştirmeyecek, peşinen söyleyim. Bu gün için korkuyorum. Bu gün, yarın için korkuyorum. Korkmak için haklı sebeplerim var. Korkmak hep kötü bişey olarak algılanır. İnsanlar bildikleri şeylerle yaşamayı, mücadele etmeyi bir şekilde öğrenirler ve o şeyden korkmazlardı aslında. Ama ben korkuyorum. Bildiğim bir şeyden korkuyorum üstelik ve bu korkumu açık açık söylemeliyim sizlere. Siz de korkun, korkmalısınız da. Bilim dediğimiz şey, bu güne değin insan topluluklarının tekniğin gelişimi ile öğrendiği ve yasa haline getirilen yaşamımızdır aslında. Bu belki çok basit bir tanımlama oldu kabul ediyorum fakat daha da basit sözcükler gerekli bu gün bize.  Sağlık okur yazarlığının ilkokul ikinci sınıf düzeyinde olduğu düşünülürse bu çok mühim bir gereklilik. Antik dönemde, tıbbın ilk ortaya çıktığı milattan önce 3000’lerde kan, irin, balgam ve safranın bir denge halinde bulunduklarına, hastalıkların bu dengenin bozulması neticesinde ortaya çıktığına inanılır ve tedavi için de kan akıtılması önerilirdi. Sülüklere biçilen maharet bu ilkel dönem tıbbının kalıntısı. Aradan geçmiş beş bin yıl, hâlâ orada kalanları bu güne getirebilmek için o basit kelimelere çok ama çok ihtiyacımız var. Diyorum ya herkes korksun. Öyle ki, geceleri huzurlu uykulara dalmanıza mani olsun bu korkunuz. Sabahları günaydın dediğimiz sokağımızın ışığı için korkmalıyız hep beraber. Sevdiğimiz adama sarılabilmek için, sevdiğimiz kadına ruhunuzun rengini tereddütsüz sunabilmek için korkun. Çocuklarımızın göz bebeklerinde ki ışıltıyı kaybetmemek için daha birçok korkun. Ülkemizde aşı yaptırmayanların sayısı her geçen artıyorsa ve artık örgütlenerek bir karşı duruş haline gelmiş durumdaysa korkun ve korkunuzla yüzleşin ki nereye doğru gittiğimizi görebilelim.
Ekleme Tarihi: 04 Nisan 2018 - Çarşamba

Dua'nın gücüyle, korkuyorum!

Çocukluğumuzda okula gelen "aşıcılardan hepiniz gibi ben de korkup kaçtım. Aşının canımı yakacağını düşündüğümden belki, çocuk hissiyle kimsenin bulamayacağını düşündüğümüz yerlere saklanırdık. Ama ne yapıp edip bizi bulurlar ve o aşıyı yaparlardı. 
İşte bu dönemlerden hafızamda kalan komşumuzun iki çocuğunun aşı yaptırmadığı için öksüre öksüre öldüğünü söylediklerini anımsıyorum. "Boğmacaya tutulmuşlar" diyorlardı. Bilmiyorum tabi o zaman, çocuğum sonuçta. Olmaya bilirdi de. Ancak o iki çocuğun öldüğü gerçekliğini değiştirmedi hiç bir şey .

2016 yılında çocuklarına aşı yaptırmayan aile sayısı 11 bin iken, 2017 yılında bu rakam 23 bini bulmuş.

Aşı uygulamaları sayesinde yılda 5 milyon 977 bin 855 ölümün önlendiği, bunun yanı sıra 750 bin çocuğun sakatlıklardan korunduğu,

1924-1944 yıllarında büyük salgınlar ve ölümlere yol açan çiçek hastalığının aşılama çalışmalarıyla 1977’den itibaren tamamen yok edildiği, 1988’de dünya genelinde 350 civarındaki çocuk felci vakasının 2015’te 74’e kadar azaltıldığı ve

Türkiye’de de son çocuk felci vakasının Kasım 1998’de görüldüğü,
Türkiye’de 2001’de 30 bin 509 olan kızamık vakasının etkin aşılama sonrası

2016 yılı itibarıyla sadece 9 olduğu, difteri vakasının da 2011’de görülen bir vaka ve ölüm haricinde 2004’ten bu yana görülmediği,

Ancak bu yıl içinde Aydın ve Antalya ilinde kızamık vakaları görülmesi(nedeni malumunuzdur)  nedeniyle ki bu nedenlerle sağlık çalışanlarının aşılanma takvimine alındığı bir süreci aşı yaptırmayan ailelere anlatmanın bir yolu olmalı.

Eğer ki bulunmaz ise önümüzde ki yıllarda ölümlere üzülmek hiç bir işe yaramayacak.

Eskiden köylerimiz de sağlık evleri vardı. Bu sağlık evlerinin ilk ve asli görevi anne-bebek takibi ve bağışıklıma idi. Uzun yıllarca sağlık evi ebeliği yapmışımdır. Burada en çok önem verdiğimiz gebelerin tespiti ve aşılanması ve de sonrasında doğan çocukların kayıt altına alınarak aşılanması olmuştur.
Rutin aşılamalar da çok nadiren karşı çıkışla karşılaşmışızdır. 
Kampanya dönemlerinde ise oldukça fazladır. Kısır yapar bu aşılar, Amerika, İsrail bizim neslimizi kurutacak gibi söylemlerle çok uğraştık böylesi dönemlerde.
Oysa bir düşünse o dönemler Amerika'ya bir gidip gelmeden parti bile kurulmuyordu. O kadar bağlıydık hani.

Boğmacadan ölen bir çocuk görmediyseniz, elbette aşı yaptırmaya karşı çıkabilirsiniz. Tetanozdan, çocuk felciden, kızamıktan, veremden vb. öyle. Hele ki ölen çocuk sizin ki değilse daha bir rahat karşı çıkarsınız.

Hacamat yaptırın, sülük yapıştırın, muska yazdırın muska.
Duanın gücünü kötüye kullanmak ruhlarınıza iyileştirmeyecek, peşinen söyleyim.

Bu gün için korkuyorum.
Bu gün, yarın için korkuyorum.
Korkmak için haklı sebeplerim var.
Korkmak hep kötü bişey olarak algılanır. İnsanlar bildikleri şeylerle yaşamayı, mücadele etmeyi bir şekilde öğrenirler ve o şeyden korkmazlardı aslında.

Ama ben korkuyorum.
Bildiğim bir şeyden korkuyorum üstelik ve bu korkumu açık açık söylemeliyim sizlere.
Siz de korkun, korkmalısınız da.
Bilim dediğimiz şey, bu güne değin insan topluluklarının tekniğin gelişimi ile öğrendiği ve yasa haline getirilen yaşamımızdır aslında. Bu belki çok basit bir tanımlama oldu kabul ediyorum fakat daha da basit sözcükler gerekli bu gün bize. 
Sağlık okur yazarlığının ilkokul ikinci sınıf düzeyinde olduğu düşünülürse bu çok mühim bir gereklilik.

Antik dönemde, tıbbın ilk ortaya çıktığı milattan önce 3000’lerde kan, irin, balgam ve safranın bir denge halinde bulunduklarına, hastalıkların bu dengenin bozulması neticesinde ortaya çıktığına inanılır ve tedavi için de kan akıtılması önerilirdi.

Sülüklere biçilen maharet bu ilkel dönem tıbbının kalıntısı. Aradan geçmiş beş bin yıl, hâlâ orada kalanları bu güne getirebilmek için o basit kelimelere çok ama çok ihtiyacımız var.

Diyorum ya herkes korksun.

Öyle ki, geceleri huzurlu uykulara dalmanıza mani olsun bu korkunuz. Sabahları günaydın dediğimiz sokağımızın ışığı için korkmalıyız hep beraber.
Sevdiğimiz adama sarılabilmek için, sevdiğimiz kadına ruhunuzun rengini tereddütsüz sunabilmek için korkun.
Çocuklarımızın göz bebeklerinde ki ışıltıyı kaybetmemek için daha birçok korkun.

Ülkemizde aşı yaptırmayanların sayısı her geçen artıyorsa ve artık örgütlenerek bir karşı duruş haline gelmiş durumdaysa korkun ve korkunuzla yüzleşin ki nereye doğru gittiğimizi görebilelim.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve seydisehirgundem.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.