whatsapp

Yırtık Kerimin sineması ve Cüneyt tarkın(arkın)

NOSTALJİ (SG) - Seydişehir Gündem | 29.06.2022 - 00:43, Güncelleme: 29.06.2022 - 00:43
 

Yırtık Kerimin sineması ve Cüneyt tarkın(arkın)

Anadolu fukaralığın kader olduğu ender coğrafyalardan biridir. Bu fukaralık bildiğiniz cinsten olmayıp, göl kenarında yaşayıp balık görmemiş çocuk misalidir.
Araştırmacı tarihçi yazar; Mehmet Kiraz.. Hatırlarımda 10-11 yaşlarında sanırım 1978-79 yıllarında koca yaz mevsimini eski pantolondan devşirme şort, tel tel dökülmüş Almanya'dan kimin getirdiğini bilmediğim yazılı askılı atlet, yanmış omuz kollarımla ahenk oluşturuyor sanki... Saçlarım ‘mı? Baba-annemin koyunları kırktığı, adına kırtlık dediğimiz makas-vari ilkel makasla ala-bele kesilmiş saçlar, yüzümüz ise çarşamba kanalının kirli suyundan eşek deri gibi kararmış bir hal. Zaten bu mizanseni sıralarken benim gibi Karaviran'da yaşamış 50 yaş üstü dostlarım bir filim şeridi gibi hafızalarında canlandıracaktır. Yâda Anadolu'nun çok farklı köşelerinde bu hikâyeye benzer olguları yaşamışlardır. Yılmaz Erdoğan'ın Vizon-tele filmini izlerken filimin en güzel özeti çocukluğumuzdaki yırtık Kerim'in Sinemasına benzeyen yazlık kasaba sinemalarıydı. Karabina’ndaki sinemayı çalıştıranlar farklı insanlar olsa ‘da sinemanın olduğu yer şuan rahmetli olmuş yırtık Kerimin bahçesinde biri Ket’ten yapılmış duvarları kireçle boyanmış, oturakların iskemle dediğimiz eski kahvehane sandalyelerinden oluşturulmuş, kadınların asla gidemediği, erkeklerin yazlık eğlenceleriydi. Akşama kadar seyyar satıcılar gibi Anadol marka pikapta gösterilecek filimin üç karaviran'da bağırta bağırta reklamı yapılır, biz çocuklar akşam nasıl sinemaya gideriz heyecanları yaşardık. Sinema çomaklar mahallesinde ve evimize yakın olduğu için bizim filimleri bedava izlemenin birçok kaçak yolları vardı. Gündüzden mahallede arkadaşlarla planlar yapar, sabırsızlıkla akşamın olmasını beklerdik. Karaviran'da o dönemlerde çatısı olan yerler sadece camilerdi. Hanay-damı dediğimiz çorakla örtülmüş birbirine bitişik damlı evler olunca akşam ezanı okunur okunmaz mutlaka sinemaya yakın bir hanay damında mevzi alır, keyifle aynı filimi 1 hafta izlerdik. İlk sinema ‘ya gidişim yürekleri ağzıma getirmişti desem yeri vardır. Akşam sanki o gün olmamıştı. İki buçuk lira sinema parası ve 1 lira Elvan gazoz parası bulmuş heyecandan ölüyordum. Sinema ‘da 40-50 kadar Karaviran'lı gençler iskemlelere oturmuş herkesin elinde çekirdek, yâda döküm-hane atölyesi gibi sigara dumanından kimse kimseyi görmüyor. İlkel boyutta beyaz duvara arkamızdan ışıklar geliyor ve bir anda yüksek volümlü sesle Cüneyt Arkın -savunun lannnn, kahpe dölleri. ben kara-murattttttttttt.. bir anda ben irkildim. Korku sardı. Elinde kılıçla Bizansları doğruyor. Arada önümüzde bir kaç genç -Alla hu Ekber, vur bozkurtum vur diye bağırıyor.. bu bağırış çağırışlar sanki gerçek kavga gibi bir his veriyor bende.. Eeee 79 yılı sağ ve sol kavgalarının köylere kadar girdiği bir dönem... Köylere kadar giren kavgalar sinemada, filimlerde olmazmı.. Ama çocuk yaşta hiç anlamadığımız şeyler bunlar. Bildiğimiz tek şey ailenden gelen Ecevitcilik.... Filim biterken Kasabalı gençler o gün hep ülkücülermiş ve bir kaç slogan falan attılar bense ne olduğunu anlamadan filimin gerçek olduğunu Kara Muradın Bizansları yok ettiği hissi... Aradan 1 hafta sonra aynı sinemada  bu kez Yılmaz Güney filmi ve bu kez kasabanın devrimci gençleri daha fazla kalabalık ve ıslıklar ,sloganlar derken bu döngü belki'de yaz boyunca devam etti bilemiyorum. Hafızamda kalan Cüneyt Arkın faşist, yılmaz güney Kominist..... 12 Eylül darbesiyle sinemalarda, gençlerde, hayallerde, umutlarda yok olup gitti. Gençlik çağımızda sınıfsal ve siyasal kimliğimiz oluştukça Cüneyt Arkın'da Yılmaz Güney'de beyaz perdenin onurlu, mücadeleci sinema emekçileri olduğunu, heleki altın koza ödülü Yılmaz Güneyin hakkı diye aldığı ödülü almayı reddeden  Cüneyt Arkın kalbimizde tarifi imkansız yerler edindi. Bu gün ünlü sinema emekçisi aramızdan ayrılınca aklıma 43 yıl önce kasaba sinemaları aklıma geldi YILDIZLAR YOLDAŞIN OLSUN CÜNEYT ARKIN...
Anadolu fukaralığın kader olduğu ender coğrafyalardan biridir. Bu fukaralık bildiğiniz cinsten olmayıp, göl kenarında yaşayıp balık görmemiş çocuk misalidir.

Araştırmacı tarihçi yazar; Mehmet Kiraz..

Hatırlarımda 10-11 yaşlarında sanırım 1978-79 yıllarında koca yaz mevsimini eski pantolondan devşirme şort, tel tel dökülmüş Almanya'dan kimin getirdiğini bilmediğim yazılı askılı atlet, yanmış omuz kollarımla ahenk oluşturuyor sanki...

Saçlarım ‘mı? Baba-annemin koyunları kırktığı, adına kırtlık dediğimiz makas-vari ilkel makasla ala-bele kesilmiş saçlar, yüzümüz ise çarşamba kanalının kirli suyundan eşek deri gibi kararmış bir hal. Zaten bu mizanseni sıralarken benim gibi Karaviran'da yaşamış 50 yaş üstü dostlarım bir filim şeridi gibi hafızalarında canlandıracaktır. Yâda Anadolu'nun çok farklı köşelerinde bu hikâyeye benzer olguları yaşamışlardır.

Yılmaz Erdoğan'ın Vizon-tele filmini izlerken filimin en güzel özeti çocukluğumuzdaki yırtık Kerim'in Sinemasına benzeyen yazlık kasaba sinemalarıydı.

Karabina’ndaki sinemayı çalıştıranlar farklı insanlar olsa ‘da sinemanın olduğu yer şuan rahmetli olmuş yırtık Kerimin bahçesinde biri Ket’ten yapılmış duvarları kireçle boyanmış, oturakların iskemle dediğimiz eski kahvehane sandalyelerinden oluşturulmuş, kadınların asla gidemediği, erkeklerin yazlık eğlenceleriydi. Akşama kadar seyyar satıcılar gibi Anadol marka pikapta gösterilecek filimin üç karaviran'da bağırta bağırta reklamı yapılır, biz çocuklar akşam nasıl sinemaya gideriz heyecanları yaşardık.

Sinema çomaklar mahallesinde ve evimize yakın olduğu için bizim filimleri bedava izlemenin birçok kaçak yolları vardı. Gündüzden mahallede arkadaşlarla planlar yapar, sabırsızlıkla akşamın olmasını beklerdik. Karaviran'da o dönemlerde çatısı olan yerler sadece camilerdi. Hanay-damı dediğimiz çorakla örtülmüş birbirine bitişik damlı evler olunca akşam ezanı okunur okunmaz mutlaka sinemaya yakın bir hanay damında mevzi alır, keyifle aynı filimi 1 hafta izlerdik.

İlk sinema ‘ya gidişim yürekleri ağzıma getirmişti desem yeri vardır. Akşam sanki o gün olmamıştı. İki buçuk lira sinema parası ve 1 lira Elvan gazoz parası bulmuş heyecandan ölüyordum. Sinema ‘da 40-50 kadar Karaviran'lı gençler iskemlelere oturmuş herkesin elinde çekirdek, yâda döküm-hane atölyesi gibi sigara dumanından kimse kimseyi görmüyor. İlkel boyutta beyaz duvara arkamızdan ışıklar geliyor ve bir anda yüksek volümlü sesle Cüneyt Arkın

-savunun lannnn, kahpe dölleri. ben kara-murattttttttttt..

bir anda ben irkildim. Korku sardı. Elinde kılıçla Bizansları doğruyor. Arada önümüzde bir kaç genç

-Alla hu Ekber, vur bozkurtum vur diye bağırıyor..

bu bağırış çağırışlar sanki gerçek kavga gibi bir his veriyor bende..

Eeee 79 yılı sağ ve sol kavgalarının köylere kadar girdiği bir dönem... Köylere kadar giren kavgalar sinemada, filimlerde olmazmı.. Ama çocuk yaşta hiç anlamadığımız şeyler bunlar. Bildiğimiz tek şey ailenden gelen Ecevitcilik....

Filim biterken Kasabalı gençler o gün hep ülkücülermiş ve bir kaç slogan falan attılar bense ne olduğunu anlamadan filimin gerçek olduğunu Kara Muradın Bizansları yok ettiği hissi... Aradan 1 hafta sonra aynı sinemada  bu kez Yılmaz Güney filmi ve bu kez kasabanın devrimci gençleri daha fazla kalabalık ve ıslıklar ,sloganlar derken bu döngü belki'de yaz boyunca devam etti bilemiyorum.

Hafızamda kalan Cüneyt Arkın faşist, yılmaz güney Kominist.....

12 Eylül darbesiyle sinemalarda, gençlerde, hayallerde, umutlarda yok olup gitti. Gençlik çağımızda sınıfsal ve siyasal kimliğimiz oluştukça Cüneyt Arkın'da Yılmaz Güney'de beyaz perdenin onurlu, mücadeleci sinema emekçileri olduğunu, heleki altın koza ödülü Yılmaz Güneyin hakkı diye aldığı ödülü almayı reddeden  Cüneyt Arkın kalbimizde tarifi imkansız yerler edindi.

Bu gün ünlü sinema emekçisi aramızdan ayrılınca aklıma 43 yıl önce kasaba sinemaları aklıma geldi

YILDIZLAR YOLDAŞIN OLSUN CÜNEYT ARKIN...

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve seydisehirgundem.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.