whatsapp

Atatürk’ün Kocatepe'deki anıt fotoğrafı: Kurtuluş Abidesi

İZ BIRAKANLAR (SG) - Seydişehir Gündem | 27.08.2025 - 01:30, Güncelleme: 27.08.2025 - 01:30
 

Atatürk’ün Kocatepe'deki anıt fotoğrafı: Kurtuluş Abidesi

Etem Tem, 15x10 fotoğraf makinesiyle çektiği sembol karenin sağ tarafında “kumandanlar grubunun” olduğunu yazıyor.
103 sene evvel (26 Ağustos 1922) yılında çekilen fotoğrafın hikâyesi: Mustafa Kemal Atatürk’ün ikonik fotoğraflarından biri şüphesiz, 26 Ağustos 1922’de Büyük Taarruz sırasında Etem (Hamdi) Tem tarafından çekildi. Tem, o gün orada çektiklerinin sonuçlarının nasıl olduğunu merak edip hemen tab etmeseydi, aralarında o ikonik olanının da yer aldığı birçok fotoğraf, 10 Eylül 1922’de İzmir’de yok olup gidecekti. Etem (Hamdi) Tem: tarihe Mustafa Kemal Atatürk’ün özel fotoğrafçısı olarak geçti. Etem Tem, Mustafa Kemal Atatürk'ün sayısız fotoğrafını çekti. En ikonik olanı ise Büyük Taarruz'un henüz başladığı zaman Kocatepe'de çektiği fotoğraf oldu. Etem Tem, Mustafa Kemal Atatürk’ü tek başına kayalıklar arasında sol elinin başparmağı dudaklarında düşünceli bir şekilde dolaştığı sırada Alman malı Reflex ICA marka makinesi ile fotoğrafladı. Türk ordusu 9 Eylül'de İzmir'e girdiğinde hem Büyük Taarruz hem de şehrin düşman işgalinden kurtarılmasını fotoğrafladı. Etem Tem, çektiği fotoğrafları baskının yapılması için bir dükkâna bıraktı. Yunan ordusu kaçarken İzmir'i ateşe verdi. Yangın, Tem'in filmleri bıraktığı dükkâna da sıçrayınca, çok değerli kayıtlar kül olmaktan kurtulamadı. Etem Tem, geri döndüğünde filmlerin yandığını görünce büyük bir üzüntü yaşadı. Aralarında Mustafa Kemal Atatürk'ün ikonik Kocatepe pozunun da yer aldığı çok az sayıda fotoğrafın yangından kurtulmasının nedeni Etem Tem'in sonuçları bir an önce görme isteğiydi. O isteği olmasaydı ikonik Kocatepe pozu dâhil, Büyük Taarruz sırasında çekilen fotoğrafların hiçbiri günümüze ulaşamayacaktı. Ethem Tem, bu konuyu şu şekilde anlatmıştı; ‘’Sabah Kocatepe’de bulunuyorduk. Taarruz, şafak vakti saat beşte başlamıştı. Mustafa Kemal Paşa, günler ve geceler süren yorgunluğuna rağmen ayakta, vaziyeti adım adım takip ediyor, direktifler veriyordu. Bir ara kumandanlardan ayrıldı. Tek başına, kayalıklar arasında dalgın ve düşünceli dolaşmaya başladı. Zaman zaman sahra dürbünleriyle düşman cephesine bakıyordu… Bir ara o kayalık tepenin ucuna geldi. Hafifçe eğilmişti. Başparmağı dudaklarının arasındaydı… Hemen objektifimi çevirdim, adeta nefes almayacak kadar bir sessizlik içinde deklanşöre bastım, resmini çektim. Saat 11’di… O gün 7×11 boyunda sekiz on rulo film çektim. Bir kaç tane 10×15 cam… Mustafa Kemal Paşa, bütün gün ağzına bir lokma koymamıştı… 2 Eylül’de Uşak’a girdik. Vakit yoktu. Ahır bozması bir yerde bir kaç film yıkadım. Fotoğraflar birbirinden güzeldi. Hemen dört tane yaptım, ertesi sabah götürdüm. İçeri aldılar. Berberi tıraş ediyordu. Odada portatif bir masa, bir portatif karyola, iki iskemle vardı. Bir aralık odayı işaret etti, ‘A be… Bu bir başkumandan odasına yakışmaz’ dedi. Salih Bey (Bozok) odayı halılarla süsleyeceğini söyledi. Zira o gün Trikopis getirilecekti. Gazi, fotoğrafları aldı, baktı. Parmaklarını fotoğrafların üzerinde gezdirdi “çok güzel” dedi. DİĞER FOTOĞRAFLAR O KADAR ŞANSLI DEĞİLDİ Etem Tem, diğer fotoğrafların yanmasını ise şu şekilde dile getirmişti: 9 Eylül’dü… Kadifekale’ye çıkmıştık. Zaman güneş batımına yakındı. Deniz pırıl pırıldı… Şehir ayaklar altındaydı… Körfezde bazı vapurlar vardı… Dumanlıydı vapurlar… Bir rapor geldi. Süvarilerimiz İzmir’e girmişti… "Ordular ilk hedefiniz Akdeniz’dir, ileri…" emri yerine getirilmişti. İzmir bizimdi yine… Sonra mı? Ha, evet… Sonra otomobillerle şehre girdik. İlk işim bir fotoğrafçı bulmak oldu. Kocatepe’de çektiğim sekiz on rulo filmi bir Rum fotoğrafçıya verdim. Zaman geçirmek için etrafta biraz döndük, dolaştık… Sonra yeniden geldik. Fotoğrafçı geldiğimizi, içeri girdiğimizi görünce ‘fotoğraflarınız bir harika!’ diye bağırdı. Baktım fotoğraflar daha yaş yaştı… Doya doya baktım… Hakikaten birer harikaydı… Taa Uşak’tan İzmir’e kadar bu anı bekliyordum. Fotoğrafların kuruyup, hazır olması için bir gün daha lazımdı. Ertesi günü gelip almak üzere karargâha, Bornova’ya döndük. Ertesi sabah otomobille indik İzmir’e… Millet yollara dökülmüştü… Bayram vardı… ‘Biraz sonra Mustafa Kemal gelecek’ dedik… Görmeliydiniz o anı… İzmir yanıyordu… Ne dost ne düşman belliydi… Cayır cayır yanıyordu İzmir… Fotoğrafçı dükkânının olduğu yere güçlükle varabildik. Fakat ne görelim? Dükkân yanmıştı… Uşak’ta o ahır bozması yerde yıkayabildiğim birkaç film kalmıştı elimde… Ötekilerin hepsi fotoğrafçı dükkânıyla birlikte yandı kül oldu.                                     ETEM TEM KİMDİR? 1895’te Halep'te doğdu. 1914 - 1918 arasında meydana gelen I. Dünya Savaşı'nda Kafkas cephesinde savaştı. I. Dünya Savaşı’nın sonra erip Mondros Mütarekesi'nin imzalanmasından sonra mütareke hükümleri çerçevesinde Batum'dan ayrılıp Gülcemal Vapuru ile İstanbul'a gitti. Etem Tem, 16 Mart 1920'de İstanbul işgal edilince Milli Mücadele'ye katılmanın yollarını aradı. Bu amaçla İzmir’e gittiğinde Yunanlar tarafından tutuklandı. Bir süre tutuklu kaldıktan sonra serbest bırakılan Tem, bir Fransız vapuru ile önce Mersin'e, oradan da Antalya'ya geçti. Antalya'da bir İtalyan fotoğrafçısından bir fotoğraf makinesi edinen Ethem Tem, Ankara'ya giderek Erkan-ı Harbiye'de asteğmen rütbesiyle ordunun resmi fotoğrafçısı oldu. Etem Tem, Milli Mücadele’nin ilk dönemlerinde Mustafa Kemal Atatürk’ün yanında fotoğraf makinesi sahibi olan tek subaydı. Savaştan sonra da Mustafa Kemal Paşa'nın özel fotoğrafçılığını yapmaya devam etti. 10 Kasım 1938’e kadar Mustafa Kemal Atatürk'ün 700’e yakın fotoğraf ve 800 metre film tutarında görüntü çekti. 1971 yılında Ankara’da vefat etti. Milli Mücadele tarihinin anıtlaşan fotoğrafı böyle ölümsüzleşir. Fotoğraf, Büyük Taarruz’un başarıyla sonuçlandığı 30 Ağustos’da kutlanan Zafer Bayramı’nın da sembolü haline gelir.
Etem Tem, 15x10 fotoğraf makinesiyle çektiği sembol karenin sağ tarafında “kumandanlar grubunun” olduğunu yazıyor.

103 sene evvel (26 Ağustos 1922) yılında çekilen fotoğrafın hikâyesi:

Mustafa Kemal Atatürk’ün ikonik fotoğraflarından biri şüphesiz, 26 Ağustos 1922’de Büyük Taarruz sırasında Etem (Hamdi) Tem tarafından çekildi.

Tem, o gün orada çektiklerinin sonuçlarının nasıl olduğunu merak edip hemen tab etmeseydi, aralarında o ikonik olanının da yer aldığı birçok fotoğraf, 10 Eylül 1922’de İzmir’de yok olup gidecekti.

Etem (Hamdi) Tem: tarihe Mustafa Kemal Atatürk’ün özel fotoğrafçısı olarak geçti. Etem Tem, Mustafa Kemal Atatürk'ün sayısız fotoğrafını çekti. En ikonik olanı ise Büyük Taarruz'un henüz başladığı zaman Kocatepe'de çektiği fotoğraf oldu.

Etem Tem, Mustafa Kemal Atatürk’ü tek başına kayalıklar arasında sol elinin başparmağı dudaklarında düşünceli bir şekilde dolaştığı sırada Alman malı Reflex ICA marka makinesi ile fotoğrafladı.

Türk ordusu 9 Eylül'de İzmir'e girdiğinde hem Büyük Taarruz hem de şehrin düşman işgalinden kurtarılmasını fotoğrafladı.

Etem Tem, çektiği fotoğrafları baskının yapılması için bir dükkâna bıraktı. Yunan ordusu kaçarken İzmir'i ateşe verdi. Yangın, Tem'in filmleri bıraktığı dükkâna da sıçrayınca, çok değerli kayıtlar kül olmaktan kurtulamadı. Etem Tem, geri döndüğünde filmlerin yandığını görünce büyük bir üzüntü yaşadı. Aralarında Mustafa Kemal Atatürk'ün ikonik Kocatepe pozunun da yer aldığı çok az sayıda fotoğrafın yangından kurtulmasının nedeni Etem Tem'in sonuçları bir an önce görme isteğiydi.

O isteği olmasaydı ikonik Kocatepe pozu dâhil, Büyük Taarruz sırasında çekilen fotoğrafların hiçbiri günümüze ulaşamayacaktı.

Ethem Tem, bu konuyu şu şekilde anlatmıştı;

‘’Sabah Kocatepe’de bulunuyorduk. Taarruz, şafak vakti saat beşte başlamıştı. Mustafa Kemal Paşa, günler ve geceler süren yorgunluğuna rağmen ayakta, vaziyeti adım adım takip ediyor, direktifler veriyordu. Bir ara kumandanlardan ayrıldı. Tek başına, kayalıklar arasında dalgın ve düşünceli dolaşmaya başladı. Zaman zaman sahra dürbünleriyle düşman cephesine bakıyordu… Bir ara o kayalık tepenin ucuna geldi. Hafifçe eğilmişti. Başparmağı dudaklarının arasındaydı… Hemen objektifimi çevirdim, adeta nefes almayacak kadar bir sessizlik içinde deklanşöre bastım, resmini çektim. Saat 11’di… O gün 7×11 boyunda sekiz on rulo film çektim. Bir kaç tane 10×15 cam… Mustafa Kemal Paşa, bütün gün ağzına bir lokma koymamıştı… 2 Eylül’de Uşak’a girdik. Vakit yoktu. Ahır bozması bir yerde bir kaç film yıkadım. Fotoğraflar birbirinden güzeldi. Hemen dört tane yaptım, ertesi sabah götürdüm. İçeri aldılar. Berberi tıraş ediyordu. Odada portatif bir masa, bir portatif karyola, iki iskemle vardı. Bir aralık odayı işaret etti, ‘A be… Bu bir başkumandan odasına yakışmaz’ dedi. Salih Bey (Bozok) odayı halılarla süsleyeceğini söyledi. Zira o gün Trikopis getirilecekti. Gazi, fotoğrafları aldı, baktı. Parmaklarını fotoğrafların üzerinde gezdirdi “çok güzel” dedi.

DİĞER FOTOĞRAFLAR O KADAR ŞANSLI DEĞİLDİ

Etem Tem, diğer fotoğrafların yanmasını ise şu şekilde dile getirmişti:

9 Eylül’dü… Kadifekale’ye çıkmıştık. Zaman güneş batımına yakındı. Deniz pırıl pırıldı… Şehir ayaklar altındaydı… Körfezde bazı vapurlar vardı… Dumanlıydı vapurlar… Bir rapor geldi. Süvarilerimiz İzmir’e girmişti… "Ordular ilk hedefiniz Akdeniz’dir, ileri…" emri yerine getirilmişti. İzmir bizimdi yine…

Sonra mı? Ha, evet… Sonra otomobillerle şehre girdik. İlk işim bir fotoğrafçı bulmak oldu. Kocatepe’de çektiğim sekiz on rulo filmi bir Rum fotoğrafçıya verdim. Zaman geçirmek için etrafta biraz döndük, dolaştık… Sonra yeniden geldik. Fotoğrafçı geldiğimizi, içeri girdiğimizi görünce ‘fotoğraflarınız bir harika!’ diye bağırdı. Baktım fotoğraflar daha yaş yaştı… Doya doya baktım… Hakikaten birer harikaydı… Taa Uşak’tan İzmir’e kadar bu anı bekliyordum. Fotoğrafların kuruyup, hazır olması için bir gün daha lazımdı. Ertesi günü gelip almak üzere karargâha, Bornova’ya döndük. Ertesi sabah otomobille indik İzmir’e… Millet yollara dökülmüştü… Bayram vardı… ‘Biraz sonra Mustafa Kemal gelecek’ dedik… Görmeliydiniz o anı… İzmir yanıyordu… Ne dost ne düşman belliydi… Cayır cayır yanıyordu İzmir… Fotoğrafçı dükkânının olduğu yere güçlükle varabildik. Fakat ne görelim? Dükkân yanmıştı… Uşak’ta o ahır bozması yerde yıkayabildiğim birkaç film kalmıştı elimde… Ötekilerin hepsi fotoğrafçı dükkânıyla birlikte yandı kül oldu.

                                   

ETEM TEM KİMDİR?

1895’te Halep'te doğdu. 1914 - 1918 arasında meydana gelen I. Dünya Savaşı'nda Kafkas cephesinde savaştı.

I. Dünya Savaşı’nın sonra erip Mondros Mütarekesi'nin imzalanmasından sonra mütareke hükümleri çerçevesinde Batum'dan ayrılıp Gülcemal Vapuru ile İstanbul'a gitti.

Etem Tem, 16 Mart 1920'de İstanbul işgal edilince Milli Mücadele'ye katılmanın yollarını aradı. Bu amaçla İzmir’e gittiğinde Yunanlar tarafından tutuklandı. Bir süre tutuklu kaldıktan sonra serbest bırakılan Tem, bir Fransız vapuru ile önce Mersin'e, oradan da Antalya'ya geçti.

Antalya'da bir İtalyan fotoğrafçısından bir fotoğraf makinesi edinen Ethem Tem, Ankara'ya giderek Erkan-ı Harbiye'de asteğmen rütbesiyle ordunun resmi fotoğrafçısı oldu.

Etem Tem, Milli Mücadele’nin ilk dönemlerinde Mustafa Kemal Atatürk’ün yanında fotoğraf makinesi sahibi olan tek subaydı.

Savaştan sonra da Mustafa Kemal Paşa'nın özel fotoğrafçılığını yapmaya devam etti.

10 Kasım 1938’e kadar Mustafa Kemal Atatürk'ün 700’e yakın fotoğraf ve 800 metre film tutarında görüntü çekti.

1971 yılında Ankara’da vefat etti.

Milli Mücadele tarihinin anıtlaşan fotoğrafı böyle ölümsüzleşir.

Fotoğraf, Büyük Taarruz’un başarıyla sonuçlandığı 30 Ağustos’da kutlanan Zafer Bayramı’nın da sembolü haline gelir.

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve seydisehirgundem.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.