whatsapp
Mehmet Kiraz
Köşe Yazarı
Mehmet Kiraz
 

Humma kuşu türküsünün hikâyesi

Bu türkünün hikâyesi beni her zaman derinden etkilemiştir... Yolu, Erzurum’a düşen herkesin bildiği bir ağıttır. Ben de Erzurum’a gitmeden önce bu türküyü hiç duymamıştım... Aslına bakarsanız, hikayesini bilmeyenin pek dinlemediği, hatta selaya benzettiği bir ağıttır. Dizeleri savaşın acımasız yüzünü ortaya koyar... Savaş nedeniyle yârinden, eşinden, sevgilisinden ayrılanların, bitmek tükenmek bilmeyen hasret acılarını dile getirir... Bir neslin yok oluşu karşısındaki çaresizliği, dinleyene derinden hissettiren bir türküdür... Türküde geçen Hüma kuşu ise; mitolojik, efsanevî bir kuştur... Araplar için Zümrüdü Anka, İranlılar için Simurg neyse, Türkler için Hüma Kuşu o’dur... Yani Türk kültüründe “Zümrüdü anka”, “Huma” yahut “Umay” olarak adlandırılmıştır... Hüma: İyiliğin, güzelliğin, dostluğun, barışın, cömertliğin, cesaretin, gücün, kudretin, egemenliğin, bahtın, devletin, mutluluğun, huzurun kimi zaman aracı, kimi zamanda kaynağı olmuştur. Bu sebeple hüma kuşu Türk kültür ve medeniyetinin sözlü ve yazılı kaynaklarındaki ve sanat eserlerindeki önemli tasvirlerden biri olmuştur. Türk inanışına göre Hüma kuşu; sürekli uçar, yere konmaz, göç eder, ayaksızdır, dirisi asla yakalanmaz, hiçbir kuşu incitmez, uçarken yumurtlar, yavrusu havada iken yumurtadan çıkar ve uçmaya başlar. Gölgesi kimin üzerine düşerse; kısmetinin açılacağı, bereket ve bolluğa kavuşacağına inanılır... Türkünün hikâyesine gelince; Birinci Dünya savaşı esnasında Erzurum'un Ilıca kasabasına bağlı Tikkir (Çiğdemli) köyünde geçmektedir. Mustafa ve Gülbahar'ın aşkları dillere destan olmuştur. Gençlerin ailelerinin rızası ile evlenmelerine izin verilir ve evlenirler. Fakat beraberliklerinin ne kadar sürdüğü bilinmiyor. Çünkü Anadolu'da seferberlik ilan edilmiş, okuyan, okumayan tüm gençler silah altına çağrılmıştır.  Mustafa sevdasını evde koyarak ayrılır. Gülbahar'ı ise bir hüzün alır. Mustafa'sını askere uğurlamıştır.  Aradan yıllar geçer ancak hiçbir haber alamaz. Sevdikleri Mustafa' dan umutlarını kesmiştir. Gülbahar ise her sabah kalktığında bahçeye çıkıp “yavuklu ”sunun yoluna saatlerce bakarak bekler. Gülbahar üzüntüsünden ağlaya ağlaya göz pınarları kurumuştur. Gelinlerinin bu durumu, kaynanasını ve kayınbabasını çok üzmektedir. Kayınbabası Gülbahar'ın her sabah yavuklusunun yolunu bekleyişine o kadar üzülür ki; acısını paylaşmak için bu ağıtı yakar. Hüma kuşu çok yükseklerde günlerce uçtuğu için Kayınpederi Mustafa'yı Huma kuşuna benzetir ve haberci bir kuş olmasına atıfta bulunarak şu sözler dilinde dökülmeye başlar: “Hüma Kuşu yükseklerden seslenir Yar koynunda bir çift suna beslenir Sen ağlama kirpiklerin ıslanır Ben ağlim ki belki gönül uslanır.” Gülbahar da kayınbabasının bu ağıtına şu sözlerle karşılık verir: “Sen bağ ol ki ben bahçende gül olim Layık mıdır yanim yanim kül olim Sen ağam ol ben kapında kul olim Koy desinler bu da bunun kuludur.” Size, türkünün üç farklı yorumunu da dinlememizi öneririm... Birincisi, türküyü meşhur eden Mükerrem Kemertaş’ın klasik yorumu... İkincisi, Devrim Kaya’nın moder yorumu... Üçünçü ise dünya çapında tanınan Alman Remmstein grubunun “şavaş eleştirisi” yaptığı batılı yorumu...
Ekleme Tarihi: 08 Temmuz 2022 - Cuma

Humma kuşu türküsünün hikâyesi

Bu türkünün hikâyesi beni her zaman derinden etkilemiştir...

Yolu, Erzurum’a düşen herkesin bildiği bir ağıttır. Ben de Erzurum’a gitmeden önce bu türküyü hiç duymamıştım... Aslına bakarsanız, hikayesini bilmeyenin pek dinlemediği, hatta selaya benzettiği bir ağıttır.

Dizeleri savaşın acımasız yüzünü ortaya koyar... Savaş nedeniyle yârinden, eşinden, sevgilisinden ayrılanların, bitmek tükenmek bilmeyen hasret acılarını dile getirir... Bir neslin yok oluşu karşısındaki çaresizliği, dinleyene derinden hissettiren bir türküdür...

Türküde geçen Hüma kuşu ise; mitolojik, efsanevî bir kuştur... Araplar için Zümrüdü Anka, İranlılar için Simurg neyse, Türkler için Hüma Kuşu o’dur... Yani Türk kültüründe “Zümrüdü anka”, “Huma” yahut “Umay” olarak adlandırılmıştır...

Hüma: İyiliğin, güzelliğin, dostluğun, barışın, cömertliğin, cesaretin, gücün, kudretin, egemenliğin, bahtın, devletin, mutluluğun, huzurun kimi zaman aracı, kimi zamanda kaynağı olmuştur.

Bu sebeple hüma kuşu Türk kültür ve medeniyetinin sözlü ve yazılı kaynaklarındaki ve sanat eserlerindeki önemli tasvirlerden biri olmuştur.

Türk inanışına göre Hüma kuşu; sürekli uçar, yere konmaz, göç eder, ayaksızdır, dirisi asla yakalanmaz, hiçbir kuşu incitmez, uçarken yumurtlar, yavrusu havada iken yumurtadan çıkar ve uçmaya başlar. Gölgesi kimin üzerine düşerse; kısmetinin açılacağı, bereket ve bolluğa kavuşacağına inanılır...

Türkünün hikâyesine gelince;

Birinci Dünya savaşı esnasında Erzurum'un Ilıca kasabasına bağlı Tikkir (Çiğdemli) köyünde geçmektedir. Mustafa ve Gülbahar'ın aşkları dillere destan olmuştur. Gençlerin ailelerinin rızası ile evlenmelerine izin verilir ve evlenirler. Fakat beraberliklerinin ne kadar sürdüğü bilinmiyor.

Çünkü Anadolu'da seferberlik ilan edilmiş, okuyan, okumayan tüm gençler silah altına çağrılmıştır.  Mustafa sevdasını evde koyarak ayrılır. Gülbahar'ı ise bir hüzün alır. Mustafa'sını askere uğurlamıştır. 

Aradan yıllar geçer ancak hiçbir haber alamaz.

Sevdikleri Mustafa' dan umutlarını kesmiştir. Gülbahar ise her sabah kalktığında bahçeye çıkıp “yavuklu ”sunun yoluna saatlerce bakarak bekler. Gülbahar üzüntüsünden ağlaya ağlaya göz pınarları kurumuştur. Gelinlerinin bu durumu, kaynanasını ve kayınbabasını çok üzmektedir. Kayınbabası Gülbahar'ın her sabah yavuklusunun yolunu bekleyişine o kadar üzülür ki; acısını paylaşmak için bu ağıtı yakar.

Hüma kuşu çok yükseklerde günlerce uçtuğu için Kayınpederi Mustafa'yı Huma kuşuna benzetir ve haberci bir kuş olmasına atıfta bulunarak şu sözler dilinde dökülmeye başlar:

“Hüma Kuşu yükseklerden seslenir

Yar koynunda bir çift suna beslenir

Sen ağlama kirpiklerin ıslanır

Ben ağlim ki belki gönül uslanır.”

Gülbahar da kayınbabasının bu ağıtına şu sözlerle karşılık verir:

“Sen bağ ol ki ben bahçende gül olim

Layık mıdır yanim yanim kül olim

Sen ağam ol ben kapında kul olim

Koy desinler bu da bunun kuludur.”

Size, türkünün üç farklı yorumunu da dinlememizi öneririm...

Birincisi, türküyü meşhur eden Mükerrem Kemertaş’ın klasik yorumu...

İkincisi, Devrim Kaya’nın moder yorumu...

Üçünçü ise dünya çapında tanınan Alman Remmstein grubunun “şavaş eleştirisi” yaptığı batılı yorumu...

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (5)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve seydisehirgundem.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Dadaş Murat
(24.07.2023 21:52 - #237)
Bu türkünün hikayesini ilk kez bu kadar derli toplu okudum. Tebrik ve teşekkür ederim.
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve seydisehirgundem.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
Şebo
(04.11.2023 15:07 - #241)
Rahmetli babam bu türküyü çok güzel olurdu. Bugün ölüm yıl dönümü... Ve bu kuşun hikayesini ararken yazınıza denk geldim. Çok ayrıntılı ve güzel bir yazı olmuş. Teşekkür ederim
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve seydisehirgundem.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
Seher
(14.11.2023 15:27 - #243)
Bir Erzurumlu olarak dinlerken tüylerimin diken diken olduğu türkü ağıt uzun hava. Hele rahmetli Mükerrem Kemertaş tan dinlerken. İlk kez hikâyesini okudum. Çok teşekkürler...
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve seydisehirgundem.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
Funda
(01.01.2024 13:20 - #260)
Bu türküyü çok severim dinlerken manalandıramadığım bir hüzün kaplardı içimi sayenizde bu türkünün özünü ve hüznün kaynağını öğrendim teşekkür ederim
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve seydisehirgundem.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
Alim Ayhan
(14.02.2024 11:17 - #262)
Söz dinleyene söylenir .Bugün bunu dinleyecek biri çıkarmı hiçsanmiyorum
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve seydisehirgundem.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.