Lozan Türkiye Cumhuriyeti’nin tapusudur

Terör örgütü PKK’nın 5-7 Mayıs tarihleri arasında gerçekleştirilen ve 12 Mayıs’ta kamuoyuyla paylaşılan sözde kongrede yer alan; PKK’nın silahlı faaliyetlere son vererek siyasi alanda mücadele yürüteceği duyurusu, kamuoyunda "yenilmedik" algısı oluşturma girişimidir.

Söz konusu bildiride 1924 Anayasası ve Lozan Antlaşması’na yönelik yapılan olumsuz atıflar, Türkiye Cumhuriyeti’nin mevcut sınırlarını ve anayasal yapısını tartışmaya açmayı hedefleyen, emperyalist çıkarları önceleyen bir yaklaşımdır. Bu bağlamda, Genel Başkanımız Prof. Dr. Ümit Özdağ’ın 2023 yılında ifade ettiği, “1924 Anayasası’nı reddedenlere, milli ve üniter devlet yapımızı hedef alanlara, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’ndan Türklüğü çıkarmaya çalışanlara karşı mücadelemizi sürdüreceğiz.” sözlerini hatırlatılarak partimizin bu konudaki tutumu nettir. Lozan Antlaşması da Türkiye Cumhuriyeti'nin tapusudur. PKK’nın silah bırakma sürecine Birleşmiş Milletlerin dahil edilmesi yönündeki olasılığı, Türkiye’nin çıkarlarıyla bağdaşmadığı gibi bu durum terör örgütüne destek veren üçüncü taraflara müdahale fırsatı tanıyacaktır. Toplumsal barış söylemi altında dile getirilen talepleri, zamanla Türkiye’nin üniter yapısının zayıflamasına ve ulus devlet kimliğinin aşındırılmasına zemin hazırlamaktadır. PKK’nın bu süreçle ulaşmayı amaçladığı asıl hedef, ülkenin parçalanmasıdır. Suriye ve Irak’taki Türkmenlerin bu süreçte tamamen göz ardı edilmesi kabul edilemez. Bu bölgelerde yaşayan Türk nüfusun haklarının korunması, milli bilinçlerinin güçlendirilmesi ve siyasi temsil olanaklarının artırılması gerekmektedir. Sonuç itibarıyla, silah bırakmak olumlu bir adım gibi görünse de on binlerce şehidin verildiği bir mücadelede terör örgütüyle müzakere yürütülmesi, sürecin şeffaf olmaması açıklanan bildiride Cumhuriyetin temel değerlerine karşı açık saldırıların yer alması ile devletimize atılan soykırım iftiraları kesinlikle kabul edilemez bir durumdur.