whatsapp

Biz Seydişehir çocukları

NOSTALJİ 12.02.2021 - 09:47, Güncelleme: 09.09.2021 - 14:46
 

Biz Seydişehir çocukları

Nostalji haber...
Bu haftaki nostaljide eski çocukluk yıllarımızdan günümüze gönderme yapacağız! Yorulmak nedir bilmeyen patikalarda yokuşlarda kosan iki katlı evlerin merdivenlerden ikişer ikişer çıkan, azimli o çocukluk yıllarımız! Aynı zamanda gözü kara uçurumlara doğru sallanan, salıncaklara binen sarmaşıklara asılarak tarzancılık oynayan, ter temiz Çarşamba kanallarında çimen pervasız çocuklardık. Adeta hayatla dalga geçerdik Hamurumuzda vardı. İşsizliğin, çaresizliğin çaresiydi Suğla ovası toprakları ve gölü. Bin bir emekle kurulu Alüminyum fabrikamız. Onurlu, ekmeği helalinden kazanmanın savaşıydı bu topraklar. Bitmez tükenmez kanallarından akan coşkulu sular.   İyi bilirdik ekmek parasının kolay kazanılmadığını ve iyi bilirdik paranın değerini. Az ile yetinmeyi, kendi kendine yetmeyi. Oyuncak falan gerekmezdi bize arabamızı kendimiz yapardık. Pancar ve kabaktan tengerlek,  dört bilye, iki tahta, iki çivi ile zamanımız boldu, Dolu dolu yaşardık hayatı kapıda, bahçede, akşam olduğunu bile anlamazdık. Oyun oynamaktan evlere zor girerdik. Öyle görmüştük öyle öğretmişlerdi bize paraya tapan değil idealist öğretmenlerimiz vardı. Bizler çok şanslıydık okulumuz güzel öğretmenlerimiz güzeldi. Bağıra bağıra marşlar şarkılar söylerdik okula gidinceye kadar çok neşeli çocuk gibi çocuklardık kısacası... En güzel Çağlarımızı doya doya yaşadık. Sağlam samimi arkadaşlıklar kurduk. Bu zamana kadar süregelen çoğu insana nasip olmayan güzel dostluklar... Biz Seydişehir çocukları... Onca yokluğa rağmen mutlu olmasını bilen çocuklardık... Bizden zengini yoktu. Çünkü bizim minicik bedenlerimizde kocaman yüreklerimiz vardı. Onlarca oyuncağımız yoktu ama onlarca arkadaşımız vardı. Hayat vardı. Öyle sanal manal değil, kanlı canlı içten yürekten, bizimle ağlayan bizimle gülen. Biz Seydişehir çocukları. Varlığı da yokluğu da gören alın terinin harman tozuna karıştığı. Ailesi için bir cebine ekmek parası koyarken, diğer cebine de kendisi için kefen parası koyan bir neslin çocuklarıydık. Bu yüzden hayata karşı dimdik ayakta durmayı mücadele etmeyi iyi biliriz. Başımız dik gönlümüz hür... Gökyüzümüz masmavidir bizim.
Nostalji haber...

Bu haftaki nostaljide eski çocukluk yıllarımızdan günümüze gönderme yapacağız!

Yorulmak nedir bilmeyen patikalarda yokuşlarda kosan iki katlı evlerin merdivenlerden ikişer ikişer çıkan, azimli o çocukluk yıllarımız!

Aynı zamanda gözü kara uçurumlara doğru sallanan, salıncaklara binen sarmaşıklara asılarak tarzancılık oynayan, ter temiz Çarşamba kanallarında çimen pervasız çocuklardık.

Adeta hayatla dalga geçerdik Hamurumuzda vardı.

İşsizliğin, çaresizliğin çaresiydi Suğla ovası toprakları ve gölü. Bin bir emekle kurulu Alüminyum fabrikamız.

Onurlu, ekmeği helalinden kazanmanın savaşıydı bu topraklar. Bitmez tükenmez kanallarından akan coşkulu sular.  

İyi bilirdik ekmek parasının kolay kazanılmadığını ve iyi bilirdik paranın değerini.

Az ile yetinmeyi, kendi kendine yetmeyi.

Oyuncak falan gerekmezdi bize arabamızı kendimiz yapardık. Pancar ve kabaktan tengerlek,  dört bilye, iki tahta, iki çivi ile zamanımız boldu,

Dolu dolu yaşardık hayatı kapıda, bahçede, akşam olduğunu bile anlamazdık. Oyun oynamaktan evlere zor girerdik.

Öyle görmüştük öyle öğretmişlerdi bize paraya tapan değil idealist öğretmenlerimiz vardı.

Bizler çok şanslıydık okulumuz güzel öğretmenlerimiz güzeldi. Bağıra bağıra marşlar şarkılar söylerdik okula gidinceye kadar çok neşeli çocuk gibi çocuklardık kısacası...

En güzel Çağlarımızı doya doya yaşadık.

Sağlam samimi arkadaşlıklar kurduk.

Bu zamana kadar süregelen çoğu insana nasip olmayan güzel dostluklar...

Biz Seydişehir çocukları...

Onca yokluğa rağmen mutlu olmasını bilen çocuklardık...

Bizden zengini yoktu.

Çünkü bizim minicik bedenlerimizde kocaman yüreklerimiz vardı.

Onlarca oyuncağımız yoktu ama onlarca arkadaşımız vardı. Hayat vardı.

Öyle sanal manal değil, kanlı canlı içten yürekten, bizimle ağlayan bizimle gülen.

Biz Seydişehir çocukları.

Varlığı da yokluğu da gören alın terinin harman tozuna karıştığı.

Ailesi için bir cebine ekmek parası koyarken, diğer cebine de kendisi için kefen parası koyan bir neslin çocuklarıydık.

Bu yüzden hayata karşı dimdik ayakta durmayı mücadele etmeyi iyi biliriz.

Başımız dik gönlümüz hür...

Gökyüzümüz masmavidir bizim.

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve seydisehirgundem.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.