Cemal Süreyya’nın ölüm yıldönümü
Tarihçi yazar Mehmet Kiraz
Cemal Süreya iyi bir şair olduğu gibi kadar, iyi bir bürokrat ve iyi bir maliyeci idi. Cemal Süreya’nın Maliye Müfettişi olmakla övündüğü, onu meslek yaşamında tanıyanların yakından bildikleri bir gerçektir. Bir yazısında Hilmi Yavuz, Cemal Süreya için “Maliyeciliği önemsedi. En az şairliği kadar. Bir şairin iyi bir maliye müfettişi olması ya, iyi bir maliye müfettişi olduğunu gere gere söylemesi?... Şiirinin bir estetik hesabı vardı, bir de finans hesabı. İkisinde de kaç kişi söz sahibi Cemal kadar?” diyerek onun hem şair hem de bürokrat olarak işini iyi yaptığına vurgu yapar.
Cemal Seber, bürokrat olarak, ikişer kez Maliye Müfettişliği ve Maliye Bakanlığı Tetkik Kurulu Üyeliği yapmış; Darphane ve Damga Matbaası Müdürü olarak ta yöneticilik görevinde bulunmuştur. Maliye Bakanlığı Tetkik Kurulu üyeliği sırasında, Maliye Bülteni adlı derginin adını Maliye Dergisi’ne çevirerek, biçiminde ve içeriğinde değişiklikler yapmış, dergiye canlılık getirmiştir.
Darphane ve Damga Matbaası Müdürlüğü sırasında, beraber çalıştığı memurlarla ve işçilerle iyi ilişkiler kurar. Hatta daha sonraki yıllarda Darphane ve Damga Matbaası işçilerinin grevini desteklemek için Barbaros Bulvarına gider. Darphane’den ayrıldıktan 13 yıl sonra gittiği Grev yapan işçileri ziyaretinde büyük ilgi görür. Bu Darphane tarihinin ilk grevidir. Paranın ve altının hala “kirli” olduğunu düşündüğü için, içeri girmeden grev çadırındaki işçilerin yanında kalır. “Ekmeğin ve domatesin bu kadar lezzetli, içilen çayın bu kadar iç ısıtıcı olduğunu unutalı çok olmuş” diye geçirir içinden. O günden sonra emekçilerle daha fazla zaman geçirmeye çalışır.
Darphane’de çalıştığı dönemde dışarıdan getirilen külçe altını sikke altına dönüştürmek mümkün değildir. Bu sadece sarraflara tanınmış bir imtiyazdır. Bu durum sarraflar için tam ve acımasız bir tekel oluşturur. O dönem bu işi yapanlar sadece sarraflar derneğine üye olan 23 kişi ve aile olarak bakıldığında 8-9 ailedir. Türkiye’nin altın üretiminin olmadığı bir dönemdir. Sadece Etibank’ın diğer ürünler esnasında elde ettiği altın vardır ve onunda yıllık üretimi 200-300 kilo civarındadır. Oysa o dönem Türkiye’ye 70 ton altın girmektedir. Bu oran dünya altın üretiminin yüzde 6-7’sine denk gelmektedir. Darphane’nin o dönemde altın basma gücü yılda 15 tondur. Bu nedenle Darphane sadece sarraflardan gelen altınları ancak işleyebilecek durumdadır. Darphane sarrafların bir çeşit baskı atölyesine dönüşmüş durumdadır.
Cemal Süreya, Avrupa’nın bütün Darphanelerini inceler. Hemen hepsinde, 1 kilodan aşağı olmamak üzere vatandaşın getirdiği külçe altınlar basım için kabul edilmektedir. Bunun üzerine Maliye Bakanlığı’na bir yazı yazar. Büyük ölçüde vergi kaçakçılığına da yol açan bu uygulamanın önlenmesini, Darphane’de ki tüm yolsuzlukları, hataları yazısında belirtir. Vatandaşın getirdiği külçelerin 1.5 kilodan aşağı olmamak koşuluyla basım için kabul edilmesine izin verilmesini önerir. Vergi kaçağını önlemek için de külçe altın getirenlerin gelir vergisi mükellefi olmalarını ve servet beyannamesine tabi bulunmalarını şart koşar.
Çok uzun süre yazısına yanıt gelmez. O sırada durumu öğrenen sarraflar da hem Maliye Bakanlığı’na baskı yaparlar, hem de Cemal Süreya ile uğraşırlar. Sonunda, bütün bürokratik görgü ve nezaket kurallarını bir tarafa bırakarak, Bakanlıktan yanıt isteyen ikinci bir yazı yazar. Yanıt olarak Maliye Bakanı Yılmaz Ergenekon’un kendisi Darphane’ye gelir.
Bakan geldiği zaman Cemal Süreya, yardımcılarıyla birlikte bakanı karşılamaya gider. Ama bakan herkesin elini sıkar, Cemal Süreya’nın yüzüne bile bakmaz. Şair durumu anlamıştır. O rapordan çok rahatsız olmuştur bakan. Bakanın amacı bellidir; bir bahaneyle Cemal Süreya’yı görevden alacaktır. Bakan Yılmaz Ergenekon, Darphane’ye gazap içinde girer. Sürekli bağırarak “Kapalı yerleri görmek işitiyorum! Kapalı yerleri gösterin bana”, “Şu kapının arkasında ne var, bu kapı nereye açılıyor?..” diye bağırır. Maliye Bakanına tüm kapılar açılır, her yer gösterilir. Hatta çalışanlar en küçük çekmecelerin gözlerini bile açarlar. “Arşivi görmek istiyorum” diye bağıran Bakana izinde olan görevli memur getirtilerek arşiv açtırılır. Cemal Süreya görevden alınacağını anladığı için rahattır. Bakan Ergenekon tam arabaya bineceği sırada herkesin duyabileceği bir sesle seslenir; “Beyefendi, bir kapalı yer daha var, ama onu size göstertemeyiz…” Bakan şaştırır, bir an ne yapması gerektiğine karar veremez. Cemal Süreya hemen ekler; “O da bizim gönlümüzün kapısı…” Bakan bir an bakar ve arabaya doğru süzülür.
İki gün sonra Bakanlıktan yazı gelir. Yazıda şunlar yazar; “Darphane’yi gezdim pis buldum.” Cemal Süreya, karşılık olarak şunları yazar; “Evet, o gün Darphane gerçekten pisti. Ama tarihinde ilk kez olarak ve sadece bir iki saat...”