whatsapp

1. Cihan harbi (1)

ANALİZ (SG) - Seydişehir Gündem | 22.06.2022 - 17:40, Güncelleme: 22.06.2022 - 17:44
 

1. Cihan harbi (1)

4 Bölümden oluşan 1. Cihan harbini hikayeleştirerek Karaviran Kasabasında Otuza yakın gencin farklı cephelerde şehit düştüğünü kayıtlarla belgeledim.
Araştırmacı Tarihçi yazar; Mehmet Kiraz.. Bunlara atfen savaş öncesi süreci hikayeleştirip siz dostlarımla paylaşmak istedim. Umarım 4 bölümü sıkılmadan okursunuz.                                                                                                                                                                                                                                                                             BU GÂVUR HARBİNDE ÖLMEYEN VARMI? Hicri-1326-1336 (1908-1918) yılına kadar İngiliz gâvurundan yüz bulamayan Osmanlı çaresizliğin, mecburiyetinin ve İttihatçı hayalperestlerin yüzünden Alaman gavurunun kucağında buldu. Hicri-360, Miladi 970 Yıllarından sonra Anadolu'ya öbek öbek gelen Hicri-663 Miladi(1071) Malazgirt zaferiyle kapıları açılan bu toprakların 1. cihan harbiyle elimizden çıkmasına ramak kalmıştı. Altı büyük cephe'de Anadolu'nun mektep görmüş, bıyıkları bile terlememiş ortalama 500 bin gencimiz şehit düştü. Bu savaşlarda Misak-ı milli sınırlarından Arnavutlu'ğa, Suriye'den Batum'a, Irak'tan Suriye'ye yarım milyon ana-kuzusu kefensiz toprakla buluştu. Karaviran (kasabası) nüfusundan resmi kayıtlarda 28 ana-kuzusu bu savaşlarda geri dönmediler.. Avşar-yörüklerini temsilen Dobruca'da, Galiçya'da, filistin'de, Kafkas'ta, Irak'ta, Çanakkale savaşlarında savaştılar... Bu savaşlardan Çanakkale cephesine gidip'te dönemeyen üç gencin dramlarını hikayeleştirip paylaşıyorum. Sene-i devir 1332 Cemazeyilevvel/Cemazeyilahir (mart-1914), Torosların tepeleri bem-beyaz sanki 16 yaşında gelin olacak bir kız gibi süzülüyor. Tepelerindeki karlar el işlemeli beyaz yazma baş örtüsü gibi zarif, üzerindeki bulutlar ise efkar dağıtıyor. Garaven (Karaviran) gölü (suğla) Namıza yolundan bakınca mas-mavi... Alaman gavurunun 1326 sene-i devrinde (1908) açtığı Çarşamba kanalı yüzünden, Yedi sene kuruyan göl artık kurumaz oldu... Havzada bulunan köyler araziyi ekemez hale geldi. Zaten konar-göçer Avşar-yörük Türkmenlerden oluşan ahali tarımla fazla iştigal olmayıp daha çok küçük baş hayvancılık ve yaylacılıkla geçimini sağlıyordu. Yöre halkının zaten devleti Osmani ile araları pekte iç açıcı değil, Suğla arazisinin kazancı Ermeni ve Rum tüccarlar aracılığıyla Konya ve İstanbulda'ki tarikat vakfiyelerine gidiyordu. Köyde bir kaç hafız, bir kaç din adamı hariç halk daha çok Türkmen-Avşar inanç ekseninde kapalı devre bir yaşam tarzları vardı. Zaten Osmanlı orucu Anadolu halkıyla tutarken bayramı Azınlıklar ve gayri-müslimlerle yapıyordu... Köyün iki camisinden biri olan beylerbeyi camisine 50-60 kadar ahali cuma namaza gelmiş köy eşrafından Beyşehir medresesinden sadece İslami ritüeller ve ezber üzerine eğitim almış hatip Mehmet efendi hak karşılığı (İmamlara köylüler tarafından geçimlik verilen zahire) köyde imamlık yapar, cenaze ve düğünlerde dini ritüelleri gerçekleştirir.. Karaviran köyünde kış yavaş yavaş nöbetini bahara teslim ederken  köylülerde yavaş yavaş  çardak ve yayla heyecanı başladı. Belki'de kış mevsiminin son Cuma namazı kılınacaktı. Köy ahalasi kulaktan dolma , dedi-kodularla   harp çıkacağını duymuş, Alman mühendislerin ve çalışanlarının Çarşamba kanalı açılırken sohbetlerinde mutlaka Almanlar İngiliz gavurunu yıkacak Osmanlıda kurtulacaktı. Sanki İngiliz gavurdu'da Alman gavur değildi... Ahali Cami'ye toplanmış hatip Mehmet Efendi lakabına yakışır ses tonu, konuşmalarıyla iyi bir konuşmacıydı.. -Muhterem Garaven'li Ümmet-i Muhammet,, Bizler İslam'la şereflenmiş,  bin yıldır bu dine gönül vermiş ve hizmet etmiş bir milletin evlatları olarak Kudüs'te, Malazgirt'te, Niğbolu'da, Varna'da ve onlarca savaşlarda güffara karşı savaşıp İslam sancağını ve Osman-ı Aliyeyi üç kıtada muzaffer kılmış bir ecdadın evlatlarıyız. Gavur  Ahir zamanın yaklaştığı şu günlerde Halifemiz, padişah haziretlerimiz ve cihan devletimizi ortadan kaldırmak için seferber olmuş, top-yekün her cephede topraklarımıza saldırıya geçmiştir. Muhterem Garaven'li ümmet-i Muhammet.. Cihat İslam'da en büyük sevaplardan biridir. Kafirle cihat namustur, İbadettir. Halifemiz topyekün kafire karşı cihat ilan etmiş, malımızla,canımızla, dualarımızla bu cihada iştikal edeceğiz.Her müslüman'a farzdır. Bozgur(bozkır) nahiyesinden ve Seydişehir bölgesinden devlet-i Aliyle katipleri bir kaç güne köyümüze gelecek 16 yaşını dolduran tüm gençlerinizin kaydını yapıp gafa kağıtlarını(ilk verilen Osmanlı kimliği)  çıkaracaktır... Hatip Mehmet efendi uzun uzun ajite dolu duygusal konuşma yaptı. Bu konuşmalardan sadece bir kaç kişi hariç kimse bir şey anlamadı. Köylünün tek derdi'de zaten geçim derdi, fakirlik, kıtlıktı... Millet camiden çıktıktan sonra çoğu ahali hayvancılıkla meşgul olunca dağılırken, bir kaç  ihtiyar ve işi olmayan köylü derme-çatma içinde berber ve bakkalı bulunan Topak Hasan'ın köy kahvehanesine oturdular. Hatip Mehmet efendinin hutbedeki konuşması üzerine kendi aralarında konuşmaya başladılar. Kimi İmandan , halife  hazretlerinin emrini farz olmasından, kimisi hangi bölgelerde savaş olacağından, kimisi kaç oğlu olup kaçının askere alınacağını konuşmaya başlarken, kenarda kendi başına oturan, zorunlu sadece Cuma namazlarına köy baskısı yüzünden gelen, köyde tek savaş görmüş, Balkan harbine katılmış Kör Mevlüt  oturuyordu. Kör Mevlüt köyde hatip Mehmet efendiden hariç tek okur- yazar kişiydi. 4 yıl balkanlarda kalmış Arnavutça anlayan, Osmanlı subaylarına emir erlik yapmış, duyumlarla baya bilgi edinmiş biriydi. Köyde kolay kolay kimseyle fazla konuşmaz sakin ve aklı-selim cevaplar veren biriydi. Kendi aralarında sohbet edenlerden birisi; - Mevlüt ağa.. Sen harp görmüş birisin, Okur yazarsın, Ne olacak bu memleketin hali,,? Ne dersin hatip Mehmet efendinin konuşmalarına... Kör mevlüt sakin ve vakur bir duruşuyla.. -İyi bir bok yer.... Siz savaşı çellik oyunumu sanıyorsunuz?,, İngiliz gavuruymuş, sanki yanınızdaki Alaman müslümanmı? Savaş sizin neyinize... Açlıktan ağzınız kokuyor. Ben 4 yıl balkan harbini gördüm. Niye bana kör diyorlar... Gözümün birini Alamanın çakmaklısıyla gaybettim. Halifeymiş pehhhh... Geçin bunları.. Hicazda sizin ümmet dediğiniz Arap, İngilizin yalanına inanıp Türkün karnında altın var diye on-bin Türkün karnını deşti, Balkanda Arnavut'u, Bulgar'ı, Makedon'u müslüman komşusunun karısına gızına tecavüz etti... Senin halifen İstanbul'da Beş-yüz odalı sarayda keyf yaparken soğla ovasının haracını Konyalı rum zahireci Adonis yemiyormu? Siz eşşek gibi çalışıyorken verginiz Gonya'da, İstanbul'da Nakşibendi şeyhine vakfediyorlar...Ne olacak savaş çıkınca yolladığınız körpecik çocuklar gerimi gelecek? Hatıp efendi gibi adamlar din bezirganlığı yapacak, sonra cepheden gelmeyenlerin garısına, tarlasına çökecek.... Beş-altı kişilik grup ağız birliği yapmışcasına Tövbe teövbee seslerini yükseltirken Kör Mevlüt askerden kalma tabakasından kalem gibi ince Alaman cığarasından çıkarıp sararmış bıyıkları arasına yerleştirdi. -ula Mevlüt ağa öyle dersinde ne yapalım dedi.. Sarı-Osmanoğlu kamil.... -Kamil ... ağam doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar.. Ben yaşadıklarımı, gördüklerimi anlatırım. Kör Mevlüt 1265 kişiyle gara trenle İstanbul'dan Üsküp'e gittiğini, dört sene sonra 113 kişiyle yırtık-pırtık elbiselerle döndüğünü bilir. Bana masal anlatmayın.. Demedi demeyin.. yarın görecez neler olacağını... Aradan bir ay geçmeden köye Bozkır kasabasından zabitler gelip Bozkır deftardar memuru Karaçaylı Nafiz Hatıp  Mehmet efendi eşliğinde köyde 16 yaşını doldurmuş 113 nefer saydı ve kayıtlarını tuttu. Amma velakin hala kimse savaşın ciddiyetinde bile değildi. Bahar mevsimi Karaviran'da kendini iyice hissettirmiş,  Karaviran'lı yakın çardaklara ve  Namıza , Sayalı, Zobur-çimen  yaylalarına göçmüştü. Herkes kendi işinde gücündeyken Osmanlının savaşa girmesi kesinleşmiş, Almanya ile müttefik olmuş Alman savaş gemileri Rus limanlarını Osmanlı bayrağı altında topa tutunca savaş başlamıştı. İngiliz gavuru Hicaz bölgesinde, Kanal bölgesinde, Irakta, Rus çarlığı Kafkaslar ve Balkanlar'da, Fransızlar Afrika'da top-yekün Osmanlı topraklarına saldırıya geçmişti. Bu anlık savaş hareketliliği nedeniyle Anadolu'da Halife adına fetvalar çıkartılıp köy-köy asker toplama işine başlanmıştı. Anadolu'da büyük 7 vilayette toplanma bölgeleri oluşturulup, burada toplanan askerler gerekli görülen cephelere sevkiyatları yapılacaktı.                                                                                      2. BÖLÜMDE BULUŞMAK DİLEĞİYLE
4 Bölümden oluşan 1. Cihan harbini hikayeleştirerek Karaviran Kasabasında Otuza yakın gencin farklı cephelerde şehit düştüğünü kayıtlarla belgeledim.

Araştırmacı Tarihçi yazar; Mehmet Kiraz..

Bunlara atfen savaş öncesi süreci hikayeleştirip siz dostlarımla paylaşmak istedim. Umarım 4 bölümü sıkılmadan okursunuz.                                                                                                                                                                                                                                                                             BU GÂVUR HARBİNDE ÖLMEYEN VARMI?

Hicri-1326-1336 (1908-1918) yılına kadar İngiliz gâvurundan yüz bulamayan Osmanlı çaresizliğin, mecburiyetinin ve İttihatçı hayalperestlerin yüzünden Alaman gavurunun kucağında buldu.

Hicri-360, Miladi 970 Yıllarından sonra Anadolu'ya öbek öbek gelen Hicri-663 Miladi(1071) Malazgirt zaferiyle kapıları açılan bu toprakların 1. cihan harbiyle elimizden çıkmasına ramak kalmıştı. Altı büyük cephe'de Anadolu'nun mektep görmüş, bıyıkları bile terlememiş ortalama 500 bin gencimiz şehit düştü. Bu savaşlarda Misak-ı milli sınırlarından Arnavutlu'ğa, Suriye'den Batum'a, Irak'tan Suriye'ye yarım milyon ana-kuzusu kefensiz toprakla buluştu.

Karaviran (kasabası) nüfusundan resmi kayıtlarda 28 ana-kuzusu bu savaşlarda geri dönmediler.. Avşar-yörüklerini temsilen Dobruca'da, Galiçya'da, filistin'de, Kafkas'ta, Irak'ta, Çanakkale savaşlarında savaştılar...

Bu savaşlardan Çanakkale cephesine gidip'te dönemeyen üç gencin dramlarını hikayeleştirip paylaşıyorum.

Sene-i devir 1332 Cemazeyilevvel/Cemazeyilahir (mart-1914), Torosların tepeleri bem-beyaz sanki 16 yaşında gelin olacak bir kız gibi süzülüyor. Tepelerindeki karlar el işlemeli beyaz yazma baş örtüsü gibi zarif, üzerindeki bulutlar ise efkar dağıtıyor. Garaven (Karaviran) gölü (suğla) Namıza yolundan bakınca mas-mavi... Alaman gavurunun 1326 sene-i devrinde (1908) açtığı Çarşamba kanalı yüzünden, Yedi sene kuruyan göl artık kurumaz oldu... Havzada bulunan köyler araziyi ekemez hale geldi. Zaten konar-göçer Avşar-yörük Türkmenlerden oluşan ahali tarımla fazla iştigal olmayıp daha çok küçük baş hayvancılık ve yaylacılıkla geçimini sağlıyordu.

Yöre halkının zaten devleti Osmani ile araları pekte iç açıcı değil, Suğla arazisinin kazancı Ermeni ve Rum tüccarlar aracılığıyla Konya ve İstanbulda'ki tarikat vakfiyelerine gidiyordu. Köyde bir kaç hafız, bir kaç din adamı hariç halk daha çok Türkmen-Avşar inanç ekseninde kapalı devre bir yaşam tarzları vardı. Zaten Osmanlı orucu Anadolu halkıyla tutarken bayramı Azınlıklar ve gayri-müslimlerle yapıyordu...

Köyün iki camisinden biri olan beylerbeyi camisine 50-60 kadar ahali cuma namaza gelmiş köy eşrafından Beyşehir medresesinden sadece İslami ritüeller ve ezber üzerine eğitim almış hatip Mehmet efendi hak karşılığı (İmamlara köylüler tarafından geçimlik verilen zahire) köyde imamlık yapar, cenaze ve düğünlerde dini ritüelleri gerçekleştirir..

Karaviran köyünde kış yavaş yavaş nöbetini bahara teslim ederken  köylülerde yavaş yavaş  çardak ve yayla heyecanı başladı. Belki'de kış mevsiminin son Cuma namazı kılınacaktı. Köy ahalasi kulaktan dolma , dedi-kodularla   harp çıkacağını duymuş, Alman mühendislerin ve çalışanlarının Çarşamba kanalı açılırken sohbetlerinde mutlaka Almanlar İngiliz gavurunu yıkacak Osmanlıda kurtulacaktı. Sanki İngiliz gavurdu'da Alman gavur değildi...

Ahali Cami'ye toplanmış hatip Mehmet Efendi lakabına yakışır ses tonu, konuşmalarıyla iyi bir konuşmacıydı..

-Muhterem Garaven'li Ümmet-i Muhammet,, Bizler İslam'la şereflenmiş,  bin yıldır bu dine gönül vermiş ve hizmet etmiş bir milletin evlatları olarak Kudüs'te, Malazgirt'te, Niğbolu'da, Varna'da ve onlarca savaşlarda güffara karşı savaşıp İslam sancağını ve Osman-ı Aliyeyi üç kıtada muzaffer kılmış bir ecdadın evlatlarıyız. Gavur  Ahir zamanın yaklaştığı şu günlerde Halifemiz, padişah haziretlerimiz ve cihan devletimizi ortadan kaldırmak için seferber olmuş, top-yekün her cephede topraklarımıza saldırıya geçmiştir.

Muhterem Garaven'li ümmet-i Muhammet.. Cihat İslam'da en büyük sevaplardan biridir. Kafirle cihat namustur, İbadettir. Halifemiz topyekün kafire karşı cihat ilan etmiş, malımızla,canımızla, dualarımızla bu cihada iştikal edeceğiz.Her müslüman'a farzdır. Bozgur(bozkır) nahiyesinden ve Seydişehir bölgesinden devlet-i Aliyle katipleri bir kaç güne köyümüze gelecek 16 yaşını dolduran tüm gençlerinizin kaydını yapıp gafa kağıtlarını(ilk verilen Osmanlı kimliği)  çıkaracaktır...

Hatip Mehmet efendi uzun uzun ajite dolu duygusal konuşma yaptı. Bu konuşmalardan sadece bir kaç kişi hariç kimse bir şey anlamadı. Köylünün tek derdi'de zaten geçim derdi, fakirlik, kıtlıktı...

Millet camiden çıktıktan sonra çoğu ahali hayvancılıkla meşgul olunca dağılırken, bir kaç  ihtiyar ve işi olmayan köylü derme-çatma içinde berber ve bakkalı bulunan Topak Hasan'ın köy kahvehanesine oturdular.

Hatip Mehmet efendinin hutbedeki konuşması üzerine kendi aralarında konuşmaya başladılar. Kimi İmandan , halife  hazretlerinin emrini farz olmasından, kimisi hangi bölgelerde savaş olacağından, kimisi kaç oğlu olup kaçının askere alınacağını konuşmaya başlarken, kenarda kendi başına oturan, zorunlu sadece Cuma namazlarına köy baskısı yüzünden gelen, köyde tek savaş görmüş, Balkan harbine katılmış Kör Mevlüt  oturuyordu. Kör Mevlüt köyde hatip Mehmet efendiden hariç tek okur- yazar kişiydi. 4 yıl balkanlarda kalmış Arnavutça anlayan, Osmanlı subaylarına emir erlik yapmış, duyumlarla baya bilgi edinmiş biriydi. Köyde kolay kolay kimseyle fazla konuşmaz sakin ve aklı-selim cevaplar veren biriydi.

Kendi aralarında sohbet edenlerden birisi;

- Mevlüt ağa.. Sen harp görmüş birisin, Okur yazarsın, Ne olacak bu memleketin hali,,? Ne dersin hatip Mehmet efendinin konuşmalarına...

Kör mevlüt sakin ve vakur bir duruşuyla..

-İyi bir bok yer....

Siz savaşı çellik oyunumu sanıyorsunuz?,, İngiliz gavuruymuş, sanki yanınızdaki Alaman müslümanmı? Savaş sizin neyinize... Açlıktan ağzınız kokuyor. Ben 4 yıl balkan harbini gördüm. Niye bana kör diyorlar... Gözümün birini Alamanın çakmaklısıyla gaybettim. Halifeymiş pehhhh... Geçin bunları.. Hicazda sizin ümmet dediğiniz Arap, İngilizin yalanına inanıp Türkün karnında altın var diye on-bin Türkün karnını deşti, Balkanda Arnavut'u, Bulgar'ı, Makedon'u müslüman komşusunun karısına gızına tecavüz etti... Senin halifen İstanbul'da Beş-yüz odalı sarayda keyf yaparken soğla ovasının haracını Konyalı rum zahireci Adonis yemiyormu? Siz eşşek gibi çalışıyorken verginiz Gonya'da, İstanbul'da Nakşibendi şeyhine vakfediyorlar...Ne olacak savaş çıkınca yolladığınız körpecik çocuklar gerimi gelecek? Hatıp efendi gibi adamlar din bezirganlığı yapacak, sonra cepheden gelmeyenlerin garısına, tarlasına çökecek....

Beş-altı kişilik grup ağız birliği yapmışcasına Tövbe teövbee seslerini yükseltirken Kör Mevlüt askerden kalma tabakasından kalem gibi ince Alaman cığarasından çıkarıp sararmış bıyıkları arasına yerleştirdi.

-ula Mevlüt ağa öyle dersinde ne yapalım dedi.. Sarı-Osmanoğlu kamil....

-Kamil ... ağam doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar.. Ben yaşadıklarımı, gördüklerimi anlatırım. Kör Mevlüt 1265 kişiyle gara trenle İstanbul'dan Üsküp'e gittiğini, dört sene sonra 113 kişiyle yırtık-pırtık elbiselerle döndüğünü bilir. Bana masal anlatmayın.. Demedi demeyin.. yarın görecez neler olacağını...

Aradan bir ay geçmeden köye Bozkır kasabasından zabitler gelip Bozkır deftardar memuru Karaçaylı Nafiz Hatıp  Mehmet efendi eşliğinde köyde 16 yaşını doldurmuş 113 nefer saydı ve kayıtlarını tuttu. Amma velakin hala kimse savaşın ciddiyetinde bile değildi.

Bahar mevsimi Karaviran'da kendini iyice hissettirmiş,  Karaviran'lı yakın çardaklara ve  Namıza , Sayalı, Zobur-çimen  yaylalarına göçmüştü. Herkes kendi işinde gücündeyken Osmanlının savaşa girmesi kesinleşmiş, Almanya ile müttefik olmuş Alman savaş gemileri Rus limanlarını Osmanlı bayrağı altında topa tutunca savaş

başlamıştı. İngiliz gavuru Hicaz bölgesinde, Kanal bölgesinde, Irakta,

Rus çarlığı Kafkaslar ve Balkanlar'da, Fransızlar Afrika'da top-yekün Osmanlı topraklarına saldırıya geçmişti. Bu anlık savaş hareketliliği nedeniyle Anadolu'da Halife adına fetvalar çıkartılıp köy-köy asker toplama işine başlanmıştı.

Anadolu'da büyük 7 vilayette toplanma bölgeleri oluşturulup, burada toplanan askerler gerekli görülen cephelere sevkiyatları yapılacaktı.                                                                                      2. BÖLÜMDE BULUŞMAK DİLEĞİYLE

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve seydisehirgundem.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.