whatsapp

Türk Kadınının Eşitlik Mücadelesi

İZ BIRAKANLAR (SG) - Seydişehir Gündem | 29.12.2023 - 12:20, Güncelleme: 29.12.2023 - 12:20
 

Türk Kadınının Eşitlik Mücadelesi

Bilindiği üzere Türk kadınına seçme seçilme hakkı 1934 yılında verilmiştir. Ancak bu basit bilgiye dair sorgulanması gereken bazı noktalar var.
Tarihçi yazar; Mehmet Kiraz Acaba bu hak çoğu kitapta anlatıldığı şekliyle kadınlara altın tepside mi sunulmuştu? İddia edildiği gibi Avrupa’da dahi böyle bir hak yokken mi Türk kadınları bu hakka sahip oldu? Yukarıdaki sorulara değinmeden önce kısaca tarihte kadının toplumumuzdaki yeriyle başlayalım. Kadınlar henüz göçebe kültürün hâkim olduğu İslamiyet öncesi dönemde yaşam şartları gereği günlük hayatta erkeklerle hemen hemen eşit derecede sorumluluklar üstlenirken; yerleşik düzenin yaygınlaştığı, İslam ve dolayısıyla Arap kültürünün nüfuz ettiği zamanlarda toplumda daha çok; eve kapalı, çocuk bakmak ve eşine hizmet etmekle yükümlü hale gelmiştir. Şer'i kuralların uygulandığı Osmanlı toplumunda bugün büyük bir sorun olarak bahsedeceğimiz; görücü usulü evlilik, erkeklerin çok eşliliği, kadınların mahkemede tek başına şahit kabul edilmemesi, tek başlarına sokağa çıkmamaları ve eşlerinden şiddet görmeleri gibi şeyler gayet doğal karşılanıyordu. Ta ki Meşrutiyet dönemine kadar... Meşrutiyet döneminde ortaya çıkan kısıtlı özgürlük ortamıyla birlikte basılmaya başlanan dergi ve gazetelerde farklı sesler kendini duyurmaya başlıyordu. İlk kez kadın haklarına dair yapılan tartışmalarda kadının ne tür haklara sahip olması gerektiği üzerine öneriler sunuluyordu. Ancak önerileri sunanların tamamı erkekti. İlerleyen zamanlarda kadınlar kendi isimlerini kullanmadan takma adlarla dergilerde kadınlara dair yazılar kaleme almaya başladı. Bu yazıların içeriğinde bir kadın kocasına nasıl daha iyi hizmet edebilir? Bir kadın evinde nasıl olmalıdır?  iyi ahlaklı bir kadın nasıl giyinmelidir? Gibi konular olduğu müddetçe erkek yazarlar da kadınlara katıldı, bu konulara dair yazılar yazdılar. Toplum nezdinde her şey yolunda giderken birden Kadınlar Dünyası isminde, sadece kadınların yazarlık yaptığı; kadının kurtuluşunun feminizmle olacağını savunan bir dergi ortaya çıktı. Genel olarak feminizmin bir ahlaksızlık değil tam aksine ahlaksızlığı, adaletsizliği ortadan kaldıracağından, kadınların sorunlarından ve kadınların siyasi haklarından bahsetmekteydi. Çok büyük tepkilere neden olan bu dergi her ne kadar kadınlarda okuma-yazma oranının çok düşük olması sebebiyle genele yayılamamış olsa da eğitim almış kadınlarda bir bilinç oluşturmayı başarmıştı. Dergi yazarlarının fikirlerini benimseyen kadınlar bazı eylemlere giriştiler. Örneğin tüm vücudu kapatan kara çarşaf yerine farklı renklerde ince kumaşlı elbiseler giydiler, erkeklerle hak ve özgürlük tartışmalarına girip, her fırsatta mevcut düzeni eleştirdiler. Nihayetinde birkaç aydının desteği dışında toplumun büyük bir kesimi tarafından ahlaksız ilan edilip dışlandılar. 1.Dünya Savaşı ve ardından başlayan Kurtuluş Savaşı ile birlikte erkeklerin büyük kısmı savaş alanlarında olduğundan kadınlar hem toplumsal hayatta, hem de savaştaki destekleri sonucu sosyal ve siyasal alanda daha fazla söz sahibi olmayı başardılar. Kurtuluş Savaşı sonrası kadınların hak mücadelesi yeniden başlamıştı. Yıllarca süren savaşlar kadınları militanlaştırdığı kadar siyasallaştırmıştı da... Çeşitli alanlarda kazanılan bir dizi haktan sonra önemli bir kadın hakları savunucusu olan Nezihe Muhiddin yeni kurulmuş olan mevcut yönetimden siyasi hak talebinde bulundu. Henüz Cumhuriyet Halk Fırkası kurulmamışken bir grubun siyasi hak talep etmesi, üstüne üstlük kuracağı partinin Cumhuriyet Halk Fırkasını andırması (Kadınlar Halk Fırkası) ortalığı karıştırmıştı. Nezihe Muhiddin'in bu talebine ancak 9 ay sonra cevap verildi, isteği reddedilmişti. Bunun yerine bir dernek kurup hayır işleriyle uğraşmasının daha iyi olacağı şeklinde tavsiyeler verildi. Nezihe Muhiddin 1924'te Türk Kadınlar Birliği'ni kurdu. Ancak siyasi hak taleplerini çeşitli yollarla dile getirmeye çalıştığından birilerini rahatsız etmişti. Önce bölücülükle suçlandı, sonra hakkında yolsuzluk iddiaları ortaya atıldı, derneğinin kanun dışı olduğu, kapatılması gerektiği savunuldu. Karşı savunmaları sansürlendi, bu şekilde Nezihe Muhiddin sindirilerek susturulmuş oldu. Tüm bu olaylardan birkaç yıl sonra 1934 yılında kadınlara seçme ve seçilme hakkı verildi. Nezihe Muhiddin İstanbul'dan bağımsız aday oldu. Avrupa ve Amerika'da feministlerin giriştiği radikal eylemler düşünüldüğünde ( toplu gösteriler yapmak, itaatsizlik eylemleri gerçekleştirmek, manastıra bombalı düzenlemek gibi), daha pasif bir direniş gösteren Anadolu kadınları seçme ve seçilme hakkına sahip olabildiler. Kadına seçme ve seçilme hakkı Yeni Zelanda'da 1893'te, Avustralya'da 1902'de, Norveç'te 1913'te, Azerbaycan'da 1918'de, ABD'de 1920’de Moğolistan’da 1924'te ve İngiltere'de 1928 yılında tanındı. Konula ilgilenenler için kaynaklar; Şefika Kurnaz - Osmanlı'da Kadının Yükselişi Serpil Çakır - Osmanlı Kadın Hareketi
Bilindiği üzere Türk kadınına seçme seçilme hakkı 1934 yılında verilmiştir. Ancak bu basit bilgiye dair sorgulanması gereken bazı noktalar var.

Tarihçi yazar; Mehmet Kiraz

Acaba bu hak çoğu kitapta anlatıldığı şekliyle kadınlara altın tepside mi sunulmuştu? İddia edildiği gibi Avrupa’da dahi böyle bir hak yokken mi Türk kadınları bu hakka sahip oldu?

Yukarıdaki sorulara değinmeden önce kısaca tarihte kadının toplumumuzdaki yeriyle başlayalım. Kadınlar henüz göçebe kültürün hâkim olduğu İslamiyet öncesi dönemde yaşam şartları gereği günlük hayatta erkeklerle hemen hemen eşit derecede sorumluluklar üstlenirken; yerleşik düzenin yaygınlaştığı, İslam ve dolayısıyla Arap kültürünün nüfuz ettiği zamanlarda toplumda daha çok; eve kapalı, çocuk bakmak ve eşine hizmet etmekle yükümlü hale gelmiştir. Şer'i kuralların uygulandığı Osmanlı toplumunda bugün büyük bir sorun olarak bahsedeceğimiz; görücü usulü evlilik, erkeklerin çok eşliliği, kadınların mahkemede tek başına şahit kabul edilmemesi, tek başlarına sokağa çıkmamaları ve eşlerinden şiddet görmeleri gibi şeyler gayet doğal karşılanıyordu. Ta ki Meşrutiyet dönemine kadar...

Meşrutiyet döneminde ortaya çıkan kısıtlı özgürlük ortamıyla birlikte basılmaya başlanan dergi ve gazetelerde farklı sesler kendini duyurmaya başlıyordu. İlk kez kadın haklarına dair yapılan tartışmalarda kadının ne tür haklara sahip olması gerektiği üzerine öneriler sunuluyordu. Ancak önerileri sunanların tamamı erkekti.

İlerleyen zamanlarda kadınlar kendi isimlerini kullanmadan takma adlarla dergilerde kadınlara dair yazılar kaleme almaya başladı. Bu yazıların içeriğinde bir kadın kocasına nasıl daha iyi hizmet edebilir? Bir kadın evinde nasıl olmalıdır?  iyi ahlaklı bir kadın nasıl giyinmelidir? Gibi konular olduğu müddetçe erkek yazarlar da kadınlara katıldı, bu konulara dair yazılar yazdılar.

Toplum nezdinde her şey yolunda giderken birden Kadınlar Dünyası isminde, sadece kadınların yazarlık yaptığı; kadının kurtuluşunun feminizmle olacağını savunan bir dergi ortaya çıktı. Genel olarak feminizmin bir ahlaksızlık değil tam aksine ahlaksızlığı, adaletsizliği ortadan kaldıracağından, kadınların sorunlarından ve kadınların siyasi haklarından bahsetmekteydi. Çok büyük tepkilere neden olan bu dergi her ne kadar kadınlarda okuma-yazma oranının çok düşük olması sebebiyle genele yayılamamış olsa da eğitim almış kadınlarda bir bilinç oluşturmayı başarmıştı. Dergi yazarlarının fikirlerini benimseyen kadınlar bazı eylemlere giriştiler. Örneğin tüm vücudu kapatan kara çarşaf yerine farklı renklerde ince kumaşlı elbiseler giydiler, erkeklerle hak ve özgürlük tartışmalarına girip, her fırsatta mevcut düzeni eleştirdiler. Nihayetinde birkaç aydının desteği dışında toplumun büyük bir kesimi tarafından ahlaksız ilan edilip dışlandılar.

1.Dünya Savaşı ve ardından başlayan Kurtuluş Savaşı ile birlikte erkeklerin büyük kısmı savaş alanlarında olduğundan kadınlar hem toplumsal hayatta, hem de savaştaki destekleri sonucu sosyal ve siyasal alanda daha fazla söz sahibi olmayı başardılar. Kurtuluş Savaşı sonrası kadınların hak mücadelesi yeniden başlamıştı. Yıllarca süren savaşlar kadınları militanlaştırdığı kadar siyasallaştırmıştı da... Çeşitli alanlarda kazanılan bir dizi haktan sonra önemli bir kadın hakları savunucusu olan Nezihe Muhiddin yeni kurulmuş olan mevcut yönetimden siyasi hak talebinde bulundu. Henüz Cumhuriyet Halk Fırkası kurulmamışken bir grubun siyasi hak talep etmesi, üstüne üstlük kuracağı partinin Cumhuriyet Halk Fırkasını andırması (Kadınlar Halk Fırkası) ortalığı karıştırmıştı. Nezihe Muhiddin'in bu talebine ancak 9 ay sonra cevap verildi, isteği reddedilmişti. Bunun yerine bir dernek kurup hayır işleriyle uğraşmasının daha iyi olacağı şeklinde tavsiyeler verildi. Nezihe Muhiddin 1924'te Türk Kadınlar Birliği'ni kurdu. Ancak siyasi hak taleplerini çeşitli yollarla dile getirmeye çalıştığından birilerini rahatsız etmişti. Önce bölücülükle suçlandı, sonra hakkında yolsuzluk iddiaları ortaya atıldı, derneğinin kanun dışı olduğu, kapatılması gerektiği savunuldu. Karşı savunmaları sansürlendi, bu şekilde Nezihe Muhiddin sindirilerek susturulmuş oldu. Tüm bu olaylardan birkaç yıl sonra 1934 yılında kadınlara seçme ve seçilme hakkı verildi. Nezihe Muhiddin İstanbul'dan bağımsız aday oldu.

Avrupa ve Amerika'da feministlerin giriştiği radikal eylemler düşünüldüğünde ( toplu gösteriler yapmak, itaatsizlik eylemleri gerçekleştirmek, manastıra bombalı düzenlemek gibi), daha pasif bir direniş gösteren Anadolu kadınları seçme ve seçilme hakkına sahip olabildiler. Kadına seçme ve seçilme hakkı Yeni Zelanda'da 1893'te, Avustralya'da 1902'de, Norveç'te 1913'te, Azerbaycan'da 1918'de, ABD'de 1920’de Moğolistan’da 1924'te ve İngiltere'de 1928 yılında tanındı.

Konula ilgilenenler için kaynaklar; Şefika Kurnaz - Osmanlı'da Kadının Yükselişi

Serpil Çakır - Osmanlı Kadın Hareketi

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve seydisehirgundem.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.