whatsapp

Köy Enstitülerini kapatan İnönü mü, Menderes mi?

ANALİZ (SG) - Seydişehir Gündem | 18.04.2023 - 01:59, Güncelleme: 18.04.2023 - 01:59
 

Köy Enstitülerini kapatan İnönü mü, Menderes mi?

17 Nisan 2023…
Köy Enstitüleri yıllardır tartışılır… Köy Enstitüleri’ni İsmet İnönü mü, yoksa Adnan Menderes mi kapattı? Köy Enstitüleri’nin canını İsmet İnönü aldı, cenazesini Adnan Menderes kaldırdı. Bu nasıl oldu? Köy Enstitüleri, bir devrimdi Sadece “  eğitim” açısından düşünüldüğünde de devrimdi, ancak “toprak reformu” ile birlikte düşünüldüğünde Türk toplumunu Ortaçağ karanlığından kurtaracak en büyük devrimlerden biriydi. Bu sistemle köylü, “üretime dönük olarak eğitilecek” ve bilinçlendirilecekti. Cumhuriyet’in ilk yıllarında 63 vilayet, 328 kaza ve 39 bin 901 köy vardı, 13 milyon 648 olan nüfusun yüzde 75.8’i köylerde oturuyordu, eğitimsiz ve mesleksizdi, kurulan Köy Enstitüleri vatandaşları eğitecek ve meslek sahibi yapacaktı. Hedef buydu. Zaman kaybedilmeden Türkiye’nin farklı bölgelerinde 21 Köy Enstitüsü kuruldu. Enstitüler kurulurken; tarıma elverişli, tren istasyonuna yakın, geniş arazisi olan köyler tercih edildi. Köy çocukları buralarda “ilkokul öğretmeni” olarak eğitildi. Kitaba, deftere dayalı öğretim yerine “iş için, iş içinde eğitim” ilkesi uygulanıyordu. Her okulun kendisine ait bağları, bahçeleri, tarlaları, arı kovanları, besi hayvanları, atölyeleri vardı. Derslerin yarısı temel örgün eğitim konularını içeriyordu, geri kalanı da uygulamalı eğitimdi. 1940-1946 yılları arasında, Köy Enstitüsü öğrencileri tarafından 15.000 dönüm arazi tarıma elverişli hale getirildi ve üretim yapıldı. 750.000 yeni fidan dikildi. Oluşturulan bağların toplam büyüklüğü ise 1.200 dönümdü. 150 büyük inşaat, 60 işlik, 210 öğretmenevi, 20 uygulama okulu, 36 ambar ve depo, 48 ahır, 12 elektrik santrali, 16 su deposu, 12 tarım deposu, 3 balıkhane, 100 kilometre yol yapıldı. Köy Enstitüsü’nü bitiren bir öğretmen, sadece bir ilkokul öğretmeni olmuyor, aynı zamanda ziraatçılık, duvarcılık, demircilik, terzilik, balıkçılık, arıcılık, bağcılık, marangozluk ve  sağlık konularını da uygulamalı olarak öğreniyordu. Köy Enstitülerinden mezun olan öğretmenlere, yetiştirildikleri branşa ve tayin edildikleri köyün özelliğine göre, 150 parçaya varan “alet edevat” veriliyordu. Öğretmenler, bu alet edevatla köylülerin de yardımıyla köy okulunu inşa ediyor, köylülere okuma yazmanın yanı sıra tarım tekniklerini de öğretiyordu. Dünyada eşi benzeri görülmeyen bir uygulamaydı bu. Kapatılıncaya kadar Köy Enstitülerinden 1.308’i kadın, toplam 17 bin 341 köy öğretmeni yetişti. Bunlar yurdun dört bir tarafına dağılarak, ülkemiz için “aydınlanma meşalelerini” yaktılar. Ancak halkın aydınlanmasından korkanların ilk işi, bu “meşaleyi” söndürmek oldu. Köy Enstitüleri; Atatürk’ün mü, yoksa İsmet İnönü’nün mü eseri? Tarih olarak baktığımızda, Köy Enstitüleri İsmet İnönü döneminde 17 Nisan 1940’ta resmen hizmete açıldı. Toprak reformu” Atatürk’ün dileği idiyse, çalışmalar onun zamanında başlamışsa; “Köy Enstitüleri eğitim modeli” de onun öngördüğü bir modeldi ve kurulma çalışmaları onun sağlığında başlamıştı. İsmet İnönü de Atatürk’ten farklı düşünmüyor, tıpkı “toprak reformu” konusunda olduğu gibi, Köy Enstitülerini de destekliyor, hatta kendi ifadesiyle bağrına basıyordu. Köy Enstitüleri resmen İnönü döneminde kuruldu, ama yine onun döneminde içi boşaltılarak “ruhsuz, işlevsiz ve yıkıntı” haline getirildi. Cenazesini de 27 Ocak 1954’te Demokrat Parti kaldırdı. Peki, bu nasıl oldu? “Türk milletinin kurtuluşu” olarak görülen bu eğitim ve üretim modeli, neden kuruluşundan 7-8 yıl sonra katledildi? Devrimci Atatürk’ün en yakın arkadaşı İsmet İnönü, neden Köy Enstitüleri konusunda “karşıdevrimcilere” teslim oldu? Bu soruların tek cümlelik bir cevabı var: Köy Enstitüleri hangi amaçla kurulmuşsa, bu amacın gerçekleşmemesi için de kapatıldı. Enstitülerin amacı, köylüyü üretime dönük olarak eğitmek ve bilinçlendirmekti. Köylü eğitilirse; bilinçlenir, kendisini sömürenlere karşı çıkar, başkaldırırdı. Üretirse; ekonomik güç kazanır, “çiftçi” olur, kendilerini asırlardır ezen ve sömürenlerin kölesi olmaktan kurtulurdu. Bu nedenle “Köy Enstitüsü” ve “Toprak Reformu” uygulamalarından vazgeçilmeliydi. Köylünün uyanması ve bilinçlenmesi demek, tüm Türkiye’nin uyanıp bilinçlenmesi demekti. O yılların (2.Dünya Savaşı sonrası, 1945’li yıllar) siyasi konjonktürüne baktığımızda, ülkemiz üzerinde ABD emperyalizminin etkileri de başlamıştı. ABD’nin en korktuğu şey, ABD’nin en büyük düşmanı, “ulusal uyanışlar” idi. Bu nedenle halk “cahil” ve “yoksul” bırakılmalıydı. Sonra halkı uyandırmaya kalkmak, yine o dönemin siyasi kabulüne göre, komünistlikti. Köy Enstitüleri konusunda “yoldan dönülmesinde”, 1946’da “çok partili sisteme” geçişin de büyük etkisi oldu. Artık sandık ortaya konulmuştu, “sandıktan çıkmak” gerekiyordu. Sandıktan çıkabilmek için de, cahil ve yoksul halkı kontrolleri altında tutan toprak ağaları ve tarikat şeyhleriyle “arayı sıcak tutmak” şarttı. Sonuçta, İsmet İnönü diğer bazı konularda olduğu gibi, Köy Enstitüleri konusunda da “karşıdevrimcilere” teslim oldu. 1946 seçimlerinden sonra Köy Enstitüleri üzerinde kara bulutlar dolaşmaya başladı. Köy Enstitülerinin kurucularından Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel istifaya zorlandı, İlköğretim Genel Müdürü İsmail Hakkı Tonguç ise görevden alındı. Yücel’in yerine Milli Eğitim Bakanlığı’na Reşat Şemsettin Sirer atandı. Sirer’in görevi, Köy Enstitülerini “Köy Enstitüleri” olmaktan çıkarmaktı. Bu görevini başarıyla yerine getirdi. İsmet İnönü, yine aynı taktiği uygulamıştı. Çiftçiyi Topraklandırma Kanunu’nun uygulanmasını nasıl bu yasaya karşı olan toprak ağası Cavit Oral’ın eline bırakmışsa, Köy Enstitüleri’nin yıkım işini de bu eğitim modeline karşı olan Reşat Şemsettin Sirer’e vermişti. Sirer’in bakanlığı 8 Ağustos 1948 yılına kadar sürdü, bu süre içinde de Köy Enstitülerinin işi tamamen bitirildi. Köy Enstitüleri, şöyle yok edildi *Önce enstitülerin yöneticileri ve öğretmenleri değiştirildi. Arkasından 2000 öğrenci sınıfta bırakılarak enstitülerden uzaklaştırıldı. Öğrenci velilerine tazminat davası açıldı. *1947’de çıkarılan iki yasayla, köylerde görev yapan enstitü öğretmenlerinin kurumları ile ilişkisi kesildi. Ellerindeki araç ve gereçler alındı. *Hasanoğlan Yüksek Köy Enstitüsü, 1947-1948 ders yılı başında kapatıldı. *9 Nisan 1947 günü, “öğrencilerin yönetimde söz sahibi olma uygulamasına” son verildi. Ders dışı çalışmaları kısıtlandı. *9 Mayıs 1947 tarihli genelgeyle “karma eğitim” kaldırıldı. *20 Mayıs 1947 günlü genelgeyle, enstitü kitaplıklarındaki “sakıncalı görülen kitaplar” ayıklandı ve yakıldı. *1948 ders yılından itibaren enstitülerde izlenen ders programları diğer okullarla aynı hale getirildi. İş eğitimine tamamen son verildi. *Enstitüleri bitiren öğretmenler, amaç dışı olarak ilkokul veya gezici öğretmenliklere atandı. *Birçok enstitü mezunu öğretmenin “yedek subaylık” hakkı ellerinden alındı, “çavuş” çıkarıldı. *Gazetelerde planlı bir şekilde “Köy Enstitüsü öğretmenlerinin komünistlik yüzünden tutuklandıkları” haberleri yayınlanmaya başladı. Suçlamalar ve tutuklamalar, İsmet İnönü dönenimin sonuna kadar sürüp gitti. Artık Köy Enstitülerinden eser kalmamıştı. Enstitü mezunlarının toplumdaki itibarı da yerle bir edilmişti. Köy Enstitüleri konusunda, İsmet İnönü’nün “başlangıçtaki sevabı” ve “sondaki günahı” işte böyle. Peki, İnönü neden bu yolu seçti? Köy Enstitülerini neden “karşıdevrimcilere” teslim etti? Neden dik durmadı, duramadı? İnönü, Köy Enstitülerinin kapatılmasına giden girişimler konusunda kendisini şöyle savunmuştu: “Ben Köy Enstitüsü fikrine inanmışımdır. İnanmış bir insan sonuna kadar bunu yürütür; idealizmde, felsefede bu böyledir. Ama ben politikacıyım, uygulayıcıyım. Ben gücüme göre, gücümün var olduğu yerde, gücümü gösterebilirim. Benim gücüm o zaman nereden geliyordu? Partiden, parti meclis grubundan, gücümü ben buradan alıyordum. Bu konuda, bütün bu organlarda gücümü kaybetmiştim. Artık Köy Enstitülerini eski gücüyle, eski ruhuyla devam ettirmek olanakları benim elimden çıktı…” İsmet İnönü’nün itirafı böyle. Bazı çevreler, bu itirafa rağmen siyasi önyargılarla Köy Enstitüleri’ni Demokrat Parti’nin kapatıp yok ettiğini söylerler. Demokrat Parti 14 Mayıs 1950 seçimlerinde iktidara geldiğinde Köy Enstitüleri’nin yerinde çoktan yeller esiyordu. Ona sadece “cenazeyi kaldırmak” kalmıştı. Köy Enstitüleri’nin kapatılması, geçmişte bu ülkeye yapılmış en büyük kötülüktür. KAYNAK *Unutulmaz Köy Enstitüleri (Fakir BAYKURT) *Köy Enstitüleri Dosyası-Türk Rönesansı (Ahmet Özgür TÜREN) *Karşı Devrim (Prof. Dr. Çetin YETKİN) *Emperyalizmin Tuzağındaki Ülke Oltadaki Balık Türkiye (M. Emin DEĞER) *Köy Enstitülerinin Meclis Süreci ( Mustafa GAZALCI) *Köy Enstitüsü Yılları (Talip APAYDIN)
17 Nisan 2023…

Köy Enstitüleri yıllardır tartışılır…

Köy Enstitüleri’ni İsmet İnönü mü, yoksa Adnan Menderes mi kapattı?

Köy Enstitüleri’nin canını İsmet İnönü aldı, cenazesini Adnan Menderes kaldırdı.

Bu nasıl oldu?

Köy Enstitüleri, bir devrimdi

Sadece “  eğitim” açısından düşünüldüğünde de devrimdi, ancak “toprak reformu” ile birlikte düşünüldüğünde Türk toplumunu Ortaçağ karanlığından kurtaracak en büyük devrimlerden biriydi.

Bu sistemle köylü, “üretime dönük olarak eğitilecek” ve bilinçlendirilecekti.

Cumhuriyet’in ilk yıllarında 63 vilayet, 328 kaza ve 39 bin 901 köy vardı, 13 milyon 648 olan nüfusun yüzde 75.8’i köylerde oturuyordu, eğitimsiz ve mesleksizdi, kurulan Köy Enstitüleri vatandaşları eğitecek ve meslek sahibi yapacaktı. Hedef buydu.

Zaman kaybedilmeden Türkiye’nin farklı bölgelerinde 21 Köy Enstitüsü kuruldu.

Enstitüler kurulurken; tarıma elverişli, tren istasyonuna yakın, geniş arazisi olan köyler tercih edildi.

Köy çocukları buralarda “ilkokul öğretmeni” olarak eğitildi.

Kitaba, deftere dayalı öğretim yerine “iş için, iş içinde eğitim” ilkesi uygulanıyordu.

Her okulun kendisine ait bağları, bahçeleri, tarlaları, arı kovanları, besi hayvanları, atölyeleri vardı.

Derslerin yarısı temel örgün eğitim konularını içeriyordu, geri kalanı da uygulamalı eğitimdi.

1940-1946 yılları arasında, Köy Enstitüsü öğrencileri tarafından 15.000 dönüm arazi tarıma elverişli hale getirildi ve üretim yapıldı.

750.000 yeni fidan dikildi.

Oluşturulan bağların toplam büyüklüğü ise 1.200 dönümdü.

150 büyük inşaat, 60 işlik, 210 öğretmenevi, 20 uygulama okulu, 36 ambar ve depo, 48 ahır, 12 elektrik santrali, 16 su deposu, 12 tarım deposu, 3 balıkhane, 100 kilometre yol yapıldı.

Köy Enstitüsü’nü bitiren bir öğretmen, sadece bir ilkokul öğretmeni olmuyor, aynı zamanda ziraatçılık, duvarcılık, demircilik, terzilik, balıkçılık, arıcılık, bağcılık, marangozluk ve  sağlık konularını da uygulamalı olarak öğreniyordu.

Köy Enstitülerinden mezun olan öğretmenlere, yetiştirildikleri branşa ve tayin edildikleri köyün özelliğine göre, 150 parçaya varan “alet edevat” veriliyordu.

Öğretmenler, bu alet edevatla köylülerin de yardımıyla köy okulunu inşa ediyor, köylülere okuma yazmanın yanı sıra tarım tekniklerini de öğretiyordu.

Dünyada eşi benzeri görülmeyen bir uygulamaydı bu.

Kapatılıncaya kadar Köy Enstitülerinden 1.308’i kadın, toplam 17 bin 341 köy öğretmeni yetişti.

Bunlar yurdun dört bir tarafına dağılarak, ülkemiz için “aydınlanma meşalelerini” yaktılar.

Ancak halkın aydınlanmasından korkanların ilk işi, bu “meşaleyi” söndürmek oldu.

Köy Enstitüleri; Atatürk’ün mü, yoksa İsmet İnönü’nün mü eseri?

Tarih olarak baktığımızda, Köy Enstitüleri İsmet İnönü döneminde 17 Nisan 1940’ta resmen hizmete açıldı.

Toprak reformu” Atatürk’ün dileği idiyse, çalışmalar onun zamanında başlamışsa; “Köy Enstitüleri eğitim modeli” de onun öngördüğü bir modeldi ve kurulma çalışmaları onun sağlığında başlamıştı.

İsmet İnönü de Atatürk’ten farklı düşünmüyor, tıpkı “toprak reformu” konusunda olduğu gibi, Köy Enstitülerini de destekliyor, hatta kendi ifadesiyle bağrına basıyordu.

Köy Enstitüleri resmen İnönü döneminde kuruldu, ama yine onun döneminde içi boşaltılarak “ruhsuz, işlevsiz ve yıkıntı” haline getirildi.

Cenazesini de 27 Ocak 1954’te Demokrat Parti kaldırdı.

Peki, bu nasıl oldu?

“Türk milletinin kurtuluşu” olarak görülen bu eğitim ve üretim modeli, neden kuruluşundan 7-8 yıl sonra katledildi? Devrimci Atatürk’ün en yakın arkadaşı İsmet İnönü, neden Köy Enstitüleri konusunda “karşıdevrimcilere” teslim oldu?

Bu soruların tek cümlelik bir cevabı var: Köy Enstitüleri hangi amaçla kurulmuşsa, bu amacın gerçekleşmemesi için de kapatıldı.

Enstitülerin amacı, köylüyü üretime dönük olarak eğitmek ve bilinçlendirmekti.

Köylü eğitilirse; bilinçlenir, kendisini sömürenlere karşı çıkar, başkaldırırdı.

Üretirse; ekonomik güç kazanır, “çiftçi” olur, kendilerini asırlardır ezen ve sömürenlerin kölesi olmaktan kurtulurdu.

Bu nedenle “Köy Enstitüsü” ve “Toprak Reformu” uygulamalarından vazgeçilmeliydi.

Köylünün uyanması ve bilinçlenmesi demek, tüm Türkiye’nin uyanıp bilinçlenmesi demekti.

O yılların (2.Dünya Savaşı sonrası, 1945’li yıllar) siyasi konjonktürüne baktığımızda, ülkemiz üzerinde ABD emperyalizminin etkileri de başlamıştı.

ABD’nin en korktuğu şey, ABD’nin en büyük düşmanı, “ulusal uyanışlar” idi.

Bu nedenle halk “cahil” ve “yoksul” bırakılmalıydı.

Sonra halkı uyandırmaya kalkmak, yine o dönemin siyasi kabulüne göre, komünistlikti.

Köy Enstitüleri konusunda “yoldan dönülmesinde”, 1946’da “çok partili sisteme” geçişin de büyük etkisi oldu.

Artık sandık ortaya konulmuştu, “sandıktan çıkmak” gerekiyordu.

Sandıktan çıkabilmek için de, cahil ve yoksul halkı kontrolleri altında tutan toprak ağaları ve tarikat şeyhleriyle “arayı sıcak tutmak” şarttı.

Sonuçta, İsmet İnönü diğer bazı konularda olduğu gibi, Köy Enstitüleri konusunda da “karşıdevrimcilere” teslim oldu.

1946 seçimlerinden sonra Köy Enstitüleri üzerinde kara bulutlar dolaşmaya başladı.

Köy Enstitülerinin kurucularından Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel istifaya zorlandı, İlköğretim Genel Müdürü İsmail Hakkı Tonguç ise görevden alındı.

Yücel’in yerine Milli Eğitim Bakanlığı’na Reşat Şemsettin Sirer atandı.

Sirer’in görevi, Köy Enstitülerini “Köy Enstitüleri” olmaktan çıkarmaktı.

Bu görevini başarıyla yerine getirdi.

İsmet İnönü, yine aynı taktiği uygulamıştı. Çiftçiyi Topraklandırma Kanunu’nun uygulanmasını nasıl bu yasaya karşı olan toprak ağası Cavit Oral’ın eline bırakmışsa, Köy Enstitüleri’nin yıkım işini de bu eğitim modeline karşı olan Reşat Şemsettin Sirer’e vermişti.

Sirer’in bakanlığı 8 Ağustos 1948 yılına kadar sürdü, bu süre içinde de Köy Enstitülerinin işi tamamen bitirildi.

Köy Enstitüleri, şöyle yok edildi

*Önce enstitülerin yöneticileri ve öğretmenleri değiştirildi. Arkasından 2000 öğrenci sınıfta bırakılarak enstitülerden uzaklaştırıldı. Öğrenci velilerine tazminat davası açıldı.

*1947’de çıkarılan iki yasayla, köylerde görev yapan enstitü öğretmenlerinin kurumları ile ilişkisi kesildi. Ellerindeki araç ve gereçler alındı.

*Hasanoğlan Yüksek Köy Enstitüsü, 1947-1948 ders yılı başında kapatıldı.

*9 Nisan 1947 günü, “öğrencilerin yönetimde söz sahibi olma uygulamasına” son verildi. Ders dışı çalışmaları kısıtlandı.

*9 Mayıs 1947 tarihli genelgeyle “karma eğitim” kaldırıldı.

*20 Mayıs 1947 günlü genelgeyle, enstitü kitaplıklarındaki “sakıncalı görülen kitaplar” ayıklandı ve yakıldı.

*1948 ders yılından itibaren enstitülerde izlenen ders programları diğer okullarla aynı hale getirildi. İş eğitimine tamamen son verildi.

*Enstitüleri bitiren öğretmenler, amaç dışı olarak ilkokul veya gezici öğretmenliklere atandı.

*Birçok enstitü mezunu öğretmenin “yedek subaylık” hakkı ellerinden alındı, “çavuş” çıkarıldı.

*Gazetelerde planlı bir şekilde “Köy Enstitüsü öğretmenlerinin komünistlik yüzünden tutuklandıkları” haberleri yayınlanmaya başladı.

Suçlamalar ve tutuklamalar, İsmet İnönü dönenimin sonuna kadar sürüp gitti.

Artık Köy Enstitülerinden eser kalmamıştı. Enstitü mezunlarının toplumdaki itibarı da yerle bir edilmişti.

Köy Enstitüleri konusunda, İsmet İnönü’nün “başlangıçtaki sevabı” ve “sondaki günahı” işte böyle.

Peki, İnönü neden bu yolu seçti?

Köy Enstitülerini neden “karşıdevrimcilere” teslim etti?

Neden dik durmadı, duramadı?

İnönü, Köy Enstitülerinin kapatılmasına giden girişimler konusunda kendisini şöyle savunmuştu:

“Ben Köy Enstitüsü fikrine inanmışımdır. İnanmış bir insan sonuna kadar bunu yürütür; idealizmde, felsefede bu böyledir. Ama ben politikacıyım, uygulayıcıyım. Ben gücüme göre, gücümün var olduğu yerde, gücümü gösterebilirim. Benim gücüm o zaman nereden geliyordu? Partiden, parti meclis grubundan, gücümü ben buradan alıyordum. Bu konuda, bütün bu organlarda gücümü kaybetmiştim. Artık Köy Enstitülerini eski gücüyle, eski ruhuyla devam ettirmek olanakları benim elimden çıktı…”

İsmet İnönü’nün itirafı böyle.

Bazı çevreler, bu itirafa rağmen siyasi önyargılarla Köy Enstitüleri’ni Demokrat Parti’nin kapatıp yok ettiğini söylerler.

Demokrat Parti 14 Mayıs 1950 seçimlerinde iktidara geldiğinde Köy Enstitüleri’nin yerinde çoktan yeller esiyordu.

Ona sadece “cenazeyi kaldırmak” kalmıştı.

Köy Enstitüleri’nin kapatılması, geçmişte bu ülkeye yapılmış en büyük kötülüktür.

KAYNAK

*Unutulmaz Köy Enstitüleri (Fakir BAYKURT)

*Köy Enstitüleri Dosyası-Türk Rönesansı (Ahmet Özgür TÜREN)

*Karşı Devrim (Prof. Dr. Çetin YETKİN)

*Emperyalizmin Tuzağındaki Ülke Oltadaki Balık Türkiye (M. Emin DEĞER)

*Köy Enstitülerinin Meclis Süreci ( Mustafa GAZALCI)

*Köy Enstitüsü Yılları (Talip APAYDIN)

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve seydisehirgundem.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.