whatsapp

Kadın sorunu sadece cinayetlerden ibaret değildir!

ANALİZ (SG) - Seydişehir Gündem | 08.03.2023 - 14:32, Güncelleme: 08.03.2023 - 14:32
 

Kadın sorunu sadece cinayetlerden ibaret değildir!

Ünlü Yunanlı düşünür Sokrates’ten günümüze ulaşan bir tek satır yok. Çünkü Sokrates, düşüncelerini yazarak değil, konuşarak açıklıyordu. Diyalog formunda…
Sokrates’in ölüm cezası istemiyle yargılandığı halk mahkemesinde yaptığı ünlü Savunmayı da, öğrencisi ünlü ahlakçı filozof Platon’un kaleminden günümüze ulaşmıştır. Savunmanın içeriği ile sonunda Sokrates’in suçlu bulunarak idam edilmiştir. Sokrates’in Savunma sırasında sık sık “Atinalı erkeklere seslenmesine gönderme yapmıştır. İÖ 4. Yüzyılda bir kent-devlet olan Atina’da 6 bin kişi yaşıyordu. Kamu davalarına bakan Yargıçlar Kurulu her yıl halk içinden seçiliyordu. Yargıçlar Kurulu içinde kadın üye yoktu. Çünkü ünlü Yunan demokrasisinde kadınların oy hakkı bulunmuyordu. Sokrates bu nedenle, açık mahkemede, sık sık “Atinalı erkeklere seslenirdi. Şunun için verdim bu örneği, tarihin tanıdığı ilk demokrasi sayılan Atina demokrasisinde kadınlar, kölelerle birlikte, “yurttaş” sayılmıyorlardı… Bu, sonraki çağlarda da sürdü. Örneğin demokrasinin beşiği sayılan İngiltere’de kadınlara oy hakkı, Atatürk Türkiye’sinden sonra verildi. Bizde kadınlar yurttaşlık haklarına 1926 tarihli Medeni Kanun’la kavuşmuşlardır. Batı’da kadın haklarının uluslararası sözleşmelerde ve tek tek ülkelerin anayasa ve yasalarında yer alması 20.yüzyılın ortalarında gerçekleşebildi. 1945-1960’lar arasında… Şu demek oluyor bu: Kadınlar yasalar karşısında erkeklerde eşit birey haline gelmek için yüzyıllar süren mücadeleler verdiler. Buna karşılık, bugün bile örneğin İslam devletlerinde kadın hala erkeğe tabidir ve yasal hakları sınırlıdır. Türkiye’de de bu hükmün uygulanması, Osmanlı döneminde olduğu gibi kadının sadece “evinin kadını” olmasını isteyenler var. Anayasamızdaki laiklik ilkesine karşı çıkanlar… 8 Mart’ta, sanki yeni bir şeymiş gibi sadece kadın cinayetlerini öne çıkarttılar. Kadınların ekonomik, sosyal ve siyasal yaşam içindeki pozisyonlarına pek değinen olmadı. Haliyle, iktidarın önemli isimleri kadın cinayetlerine şiddetle karşı çıktılar, kınadılar, lanetlediler, gerekli önlemlerin alınacağını filan söylediler. 8 Mart’ı herkesten daha yüksek perdeden kutladılar. Anayasadaki haklarına değinmediler. İaikliği savunmadılar. Yaşadığımız ülkeye baktığımız zaman kadın hakları, öncellikle çalışan/emekçi kadın hakları feryat figan içinde gümbürtüye gitti. Değişen bir şey olmadı! 8 Mart bir mücadele günüdür. Eşit işe eşit ücret sloganında ilk ifadesini bulur. 8 Mart, tarihte kalmış bir mücadele günü değildir, günceldir. Çünkü kadın ayrımcılığı, ekonomik, sosyal ve siyasal yaşamda hala sürüyor. Özellikle emekçi kadınların hakları bugün de büyük ölçüde kâğıt üzerinde… Kadın cinayetleri toplumsal bir yaradır. Yaranın gitgide daha çok kanamasında kadın-erkek eşitliğini sindirememiş sosyal ve siyasal gericiliğin de çok önemli rolü vardır. Kadın cinayetlerini asgariye indirmenin yolu, son analizde, demokrasimizin kalitesi ile kültür düzeyimizin yükselmesine bağlıdır. Bu aynı zamanda, kadının öteki alanlardaki mağduriyetini ortadan kaldıracak bir çözümdür de. Kadın sorunu, bunların tümünü içine alan bir bütündür. Mücadelenin birlikte yürütülmesi gerekir…
Ünlü Yunanlı düşünür Sokrates’ten günümüze ulaşan bir tek satır yok. Çünkü Sokrates, düşüncelerini yazarak değil, konuşarak açıklıyordu. Diyalog formunda…

Sokrates’in ölüm cezası istemiyle yargılandığı halk mahkemesinde yaptığı ünlü Savunmayı da, öğrencisi ünlü ahlakçı filozof Platon’un kaleminden günümüze ulaşmıştır.

Savunmanın içeriği ile sonunda Sokrates’in suçlu bulunarak idam edilmiştir.

Sokrates’in Savunma sırasında sık sık “Atinalı erkeklere seslenmesine gönderme yapmıştır.

İÖ 4. Yüzyılda bir kent-devlet olan Atina’da 6 bin kişi yaşıyordu. Kamu davalarına bakan Yargıçlar Kurulu her yıl halk içinden seçiliyordu.

Yargıçlar Kurulu içinde kadın üye yoktu. Çünkü ünlü Yunan demokrasisinde kadınların oy hakkı bulunmuyordu.

Sokrates bu nedenle, açık mahkemede, sık sık “Atinalı erkeklere seslenirdi.

Şunun için verdim bu örneği, tarihin tanıdığı ilk demokrasi sayılan Atina demokrasisinde kadınlar, kölelerle birlikte, “yurttaş” sayılmıyorlardı…

Bu, sonraki çağlarda da sürdü. Örneğin demokrasinin beşiği sayılan İngiltere’de kadınlara oy hakkı, Atatürk Türkiye’sinden sonra verildi. Bizde kadınlar yurttaşlık haklarına 1926 tarihli Medeni Kanun’la kavuşmuşlardır.

Batı’da kadın haklarının uluslararası sözleşmelerde ve tek tek ülkelerin anayasa ve yasalarında yer alması 20.yüzyılın ortalarında gerçekleşebildi. 1945-1960’lar arasında…

Şu demek oluyor bu:

Kadınlar yasalar karşısında erkeklerde eşit birey haline gelmek için yüzyıllar süren mücadeleler verdiler.

Buna karşılık, bugün bile örneğin İslam devletlerinde kadın hala erkeğe tabidir ve yasal hakları sınırlıdır.

Türkiye’de de bu hükmün uygulanması, Osmanlı döneminde olduğu gibi kadının sadece “evinin kadını” olmasını isteyenler var. Anayasamızdaki laiklik ilkesine karşı çıkanlar…

8 Mart’ta, sanki yeni bir şeymiş gibi sadece kadın cinayetlerini öne çıkarttılar. Kadınların ekonomik, sosyal ve siyasal yaşam içindeki pozisyonlarına pek değinen olmadı.

Haliyle, iktidarın önemli isimleri kadın cinayetlerine şiddetle karşı çıktılar, kınadılar, lanetlediler, gerekli önlemlerin alınacağını filan söylediler. 8 Mart’ı herkesten daha yüksek perdeden kutladılar. Anayasadaki haklarına değinmediler. İaikliği savunmadılar.

Yaşadığımız ülkeye baktığımız zaman kadın hakları, öncellikle çalışan/emekçi kadın hakları feryat figan içinde gümbürtüye gitti. Değişen bir şey olmadı!

8 Mart bir mücadele günüdür. Eşit işe eşit ücret sloganında ilk ifadesini bulur.

8 Mart, tarihte kalmış bir mücadele günü değildir, günceldir.

Çünkü kadın ayrımcılığı, ekonomik, sosyal ve siyasal yaşamda hala sürüyor. Özellikle emekçi kadınların hakları bugün de büyük ölçüde kâğıt üzerinde…

Kadın cinayetleri toplumsal bir yaradır. Yaranın gitgide daha çok kanamasında kadın-erkek eşitliğini sindirememiş sosyal ve siyasal gericiliğin de çok önemli rolü vardır.

Kadın cinayetlerini asgariye indirmenin yolu, son analizde, demokrasimizin kalitesi ile kültür düzeyimizin yükselmesine bağlıdır.

Bu aynı zamanda, kadının öteki alanlardaki mağduriyetini ortadan kaldıracak bir çözümdür de.

Kadın sorunu, bunların tümünü içine alan bir bütündür. Mücadelenin birlikte yürütülmesi gerekir…

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve seydisehirgundem.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.