whatsapp

Köy adları üzerine bir araştırma

ANALİZ 17.09.2019 - 02:02, Güncelleme: 09.09.2021 - 14:46
 

Köy adları üzerine bir araştırma

Osmanlı Devleti döneminde Karaman Vilayeti, Beyşehir Sancağına; bugünse Konya iline bağlı Seydişehir ilçesi birçok tarihî katmanı barındıran bir geçmişe sahiptir. Seydişehir'in bulunduğu bölgede Neolitik çağdan itibaren yerleşimin var olduğuna işaret eden birçok höyük tespit edilmiştir. Roma döneminde Seydişehir'in batısı Pisidia bölgesindeyken, Suğla Gölünün çevresi ve güneydeki dağlık kesim Homonad ülkesine aittir. Seydişehir'in batı kesiminin Gorgoromelilere ve Sedaseis uygarlığına ev sahipliği yaptığı düşünülmektedir. Yerleşim yerinde yakın zamana kadar kullanılmakta olan yer adlarının bir kısmının kökenlerini bu antik medeniyetlere bağlamak mümkündür. Türkler bölgeye yerleştiklerinde mevcut bulunan adları yerlileştirerek kullanmışlardır. Bir yerleşim yerinin adının halk tarafından korunup yerlileştirilmesinin örneği Homonadların Roma döneminde yerleştikleri Homonoses adlı bölgenin adının uzun yıllar Homa olarak korunmasında görülebilir. Benzer şekilde Gorgorome uygarlığının yerleşim yerinin adının Osmanlı belgelerinde Gurgurum olarak korunduğu görülmektedir.  Anadolu Selçuklu Devletinin hüküm sürdüğü yıllarda Seydişehir'in kurulduğuna dair dönem kaynaklarında bilgi bulunmamaktadır. Seydişehir civarındaki Oğuz köyleri, eski yerleşim yerlerinin yıkıntıları içinden, 13. yüzyılın sonlarıyla 14. yüzyılın başları arasında kurulmuştur. Seydişehir'in eski uygarlıklara ait kalıntılar üzerine inşa edildiği bilgisini köy adlarında sıklıkla yinelenen höyük, viran adları desteklemektedir. Seydişehir merkezinin Eşrefoğulları Beyliği döneminde 1305 yılında Seyyid Harun Veli   Tarafından Vervelid harabelerinden taşlar getirilerek kurulduğu düşünülmektedir. 1326'da Eşrefoğulları Beyliği, Hamidoğulları Beyliğine yenilince bölge Hamidoğulları hâkimiyetine geçmiştir. Osmanlı hükümdarı I. Murad tarafından 1382'de Seydişehir, Akşehir, Beyşehir, Karaağaç, Yalvaç ve Isparta vilayetleri 80.000 altın karşılığında satın alınmıştır. 1387'de Karamanoğulları tarafından Seydişehir ele geçirildikten sonra bölge, Osmanlı ve Karamanoğulları arasında defalarca el değiştirmiştir. Karamanoğulları Beyliği Osmanlı Devleti için sürekli sıkıntı yaratmışsa da 1467'de bölge kesin olarak Osmanlı idaresine geçmiştir. Seydişehir 1871'de belediye, 1915 yılındaysa kaza statüsüne geçirilmiştir.  Seydişehir 16. yüzyılın sonuna kadar, Karaman vilayetine bağlı Beyşehir livasının bir kazası olarak karşımıza çıkar 16. yüzyılın ilk yarısında Seydişehir kazasına bağlı Bozkır ve Gurgurum olmak üzere iki nahiyenin varlığı da kayıtlara geçmişti. Bugün köy adları incelendiğinde elimizde ayrıntılı kaynakları bulunan 16. yüzyıl Osmanlı Devletinin idari yapılanmasından oldukça farklı bir Seydişehir ilçesi ile karşılaşılmaktadır. Örneğin, Osmanlı Devletinde Beyşehir Sancağının Beyşehir kazasına bağlı olan Yaylasun nahiyesinin köylerinden Bükçe, Saraycık, Kozlu (Kozluca), Karacaviran; Kıreli nahiyesinin köylerinden Çavuş bugün Seydişehir'e bağlıdır.  Seydişehir ilçesine ait tapu tahrir defterleri ve nüfus sayımı belgelerinde 1502, 1522, 1584, 1697 ve 1831 yıllarına ait köy adlarının bilgisi Ayşe Değerli'nin çalışmasında yer almaktadır. Buna göre 1502'de Seydişehir'de Gurgurum ve Bozkır nahiyelerine bağlı elli altı köy bulunmaktadır. Bunların arasından bugün Seydişehir'e bağlı olarak varlığını sürdürenler şunlardır: Afşarviran, Akçalar, Aldana, Arvana/Avrana, Bademli, Bağra, Baş Karaviran, Boyalı, Çalmanda, Çat, Dereköy, Dikilitaş, El-Mesud, Gevrekli, Gökçeüyük, Göküyük, İncesu, İvreği, Karabulak, Karaüyük, Kavak, Kiçikilise, Kuran, Manastır, Nuzumla, Oğlakçı, Orta Karaviran, Suberde, Taşağıl, Yenice. 1522'de bu köylere Tol köyü, 1584'teyse Taraşçı köyü eklenmiştir. Sonraki yıllarda Göçi-yi Kebir kazası kurulunca Seydişehir'in köylerinin bir kısmı bunlara verilmiştir.  1691 tarihli bir kayda göre, sayısı otuza düşen köylerden, bugün Seydişehir'e bağlı olanlar arasında İvreği, Tol, Akçalar, Çat, Göküyük, İl-Mesud, Baş Karaviran, Yenice, Karaüyük, Gökçeüyük, Karabulak, Oğlakçı, Bağra, Yaka, Aladana sayılabilir. 1831 tarihli nüfus sayımıyla birlikte Seydişehir'e bağlı köyler arasında Yaka ve Manastır köylerinin adının birleştirilerek Yakamanastır olarak kaydedildiği; ayrıca Aşağı Karaviran ve Kisecik/Kilisecik köylerinin de kaydının tutulduğu görülmektedir. 1915'te Seydişehir'e bağlı olan kırk beş köy arasında Kozlu, Ovacık, Saraycık, Rumdigin ve Kızılcaköy de yer alır Ayrıca bu tarihte Bayındır, Salur boylarının adını taşıyan köylerle birlikte Kençek Türklerinden adını alan Gencek Köyü de Seydişehir'e bağlıdır.  Oğuzların Anadolu'ya yerleşmeleri sırasında gösterdiği özellikleri Üçer ve Koman şöyle tasnif etmiştir:  1. Yerleştikleri yerlerin adını, kendilerine boy adı olarak aldılar: Haymana Aşireti gibi,  2. Etrafında birleştikleri bir aile veya aile başkanının adını aldılar: Aydınlı, Karamanlı, Cihan Beyli aşireti gibi, 3. Kendilerini birleştiren en küçük bir oymağın adını alarak yeniden bir boy teşkil ettiler: Ak Koyunlular, Kara Koyunlular gibi, 4. Daha ziyade yerleştikleri köylere, dolaylarındaki dağlara, tepelere, yollara, yörelere, göllere, ırmaklara, çaylara, kuyulara bağlı oldukları boyun veya bölüntülerin adını verdiler: Kayı Köyü, Bayat Höyüğü, Afşar Kuyusu gibi. Bu bakımdan, Seydişehir ve çevresinde Karahacılı, Karahamzalı, Hacisalı, Sarıkeçili gibi Türkmen oymaklarının yerleşmiş oldukları bilinmektedir. Seydişehir'de Evlâd-ı Hacı Gündük/ Hacıgündük Yörükleri; Suğla civarında Bozulus aşiretinden Ortacıyan Yörükleri, Fîrûzlu Yörüklerinin de bulunduğu düşünülmektedir. Bozulus aşiretinden Aluçlu Türkmenleri de bir kararla bu bölgede iskân edilmiştir. Manavgat ve Alanya civarında yaşayan Bozahmetli/Bozahmedlü Yörük aşiretinden önemli bir kesimin Seydişehir'de yaşadığı bilinmektedir. Bunların dışında, Seydişehir merkezine yakın Gurgurum nahiyesinde Kızık boyundan Evlâd-ı Türkmen topluluğunun; hangi boydan oldukları bilinmeyen Haymene topluluğunun ve Atçeken Yörükleri taifesinden Kürd topluluğunun; Göçi-yi Kebir'de Bayındır boyundan Güllü Bayındır topluluğunun Kayı boyundan Keçilü topluluğunun ve Avşar boyundan Soğanlı Afşarı topluluğunun bulunduğu bilinmektedir. Seydişehir'de Yörük taifesinden Boyalı, Evreği, Oğlakçı, Saraycıklı toplulukları ile konargöçer Türkmenlerden Gevrekli topluluğunun varlığı da yer adlarından yola çıkılarak öne sürülebilir.  Etnotoponim açısından konuya yaklaşıldığında, bugün Seydişehir ilçesi sınırları içinde kalan köy adları arasında Oğuz boylarına ait bir adlandırma tespit edilememiştir. Bununla birlikte, eskiden Seydişehir'e bağlı Göçi-yi Kebir sınırları içinde bulunan Bayafşar köyü ve muhtemelen bugün Avşören olarak adlandırılan Afşarviran köyleri Seydişehir'de Avşar boyunun bulunduğunu gösterir. Yusuf Halaçoğlu, Seydişehir merkezinde Karkın boyundan Pınarbaşı topluluğunun yerleşmiş olduğunu ifade eder. Pınarbaşı topluluğu, günümüzde Seydişehir merkezinin bir mahallesine adını vermiştir. 1945 yılında Seydişehir kazasının Çavuş ve Çetmi~Çepni nahiyeleri bulunmaktadır. Aynı yıl Seydişehir'e bağlı Salur köyü ve Üregir (Yüregir) köyünün varlığı da öğrenilmektedir. Çavuş köyünün çevresinde yakın tarihlere kadar Kınık köyünün bulunması Kınık boyunun; 1915'te Seydişehir'e bağlı bulunan Bayındır ve Salur köyleri de adlarını taşıdıkları Oğuz boylarının bölgede olduğunu düşündürmektedir. 1915'te Seydişehir'e bağlı olan köylerden biri de Gencek (Kençek) adını taşımaktadır. Türk topluluklarından olan Kençekler bölgenin tarihî açısından da önemlidir. Bu köylerden başka Karabulak köyünün de adını bir Türk boyundan almış olduğu düşünülebilir. Ebülfez Amanoğlu, Bulak boyu üzerine yaptığı çalışmada, kağanlık yazıtlarından itibaren, zaman zaman Kara sıfatıyla birlikte, bu boyun adına rastlandığını söyler. Amanoğlu'nun Yağmalardan olması muhtemel görünen Bulakların Türk dünyası coğrafyasında yaygın olarak kullanılan Akbulak, Karabulak, Kırk Bulak, Sarıbulak, Gürbulak vb. yer adlarında yaşatılıyor olabileceğini söylemesi bu çalışmanın konusu bakımından önemlidir. Amanoğlu'nun çalışmasından hareketle Karabulak köyünün, Yağma boyunun bir oymağı olan Bulakların yerleşim yeri olabileceği de göz önünde bulundurulmalıdır. Seydişehir'de Kesecik (<<Kilisacık) ve Manastır köylerinin Hıristiyanlıkla ilgili isimleri, halk tarafından benimsenmiş ve yüzyıllarca korunmuştur. Bununla birlikte bölge, Karamanların, yani Hıristiyan Türklerin yerleşim yerlerinden olmamıştır13. Ortodoks nüfus Beyşehir Sancağında Kıstıvan, Davgana, Mada, Gesi, Girapa ve Mili köylerinde varlık göstermiştir.  Yer adlarının tarihi üzerinde yapılan çalışmalarda Evliyâ Çelebi'nin Seyahatnāme'si temel kaynaklardandır. Seyahatnâme'de yer adlarına bağlı çeşitli tarihî, coğrafî, kültürel arka planlar gösterilmiştir. Bununla birlikte Seyahatnāme'de, Evliyâ Çelebi'nin Seydişehir'i ziyaret etmediği bilgisi bulunmaktadır: 2014 yılında çıkarılan 6360 sayılı Büyükşehir Yasasında yapılan değişikle Seydişehir'deki köy ve kasaba adları mahalle olarak değiştirilmiştir. Bu yasaya göre günümüzde Seydişehir'e bağlı 55 mahalle bulunmasına rağmen bunların 39'u köy niteliği taşıyan yerleşim birimidir. Eldeki çalışmada, bugün mahalle olarak adlandırılan 39 yerleşim yeri incelenecektir. Çalışmada ilk önce yerleşim yerleri ile varsa eski adları kökenleri bakımından incelenecek, daha sonra gramer yapıları ve anlamları bakımından sınıflandırılacaktır. Seydişehir İlçesinin Köyleri Bazı köylerin adları halk tarafından benimsenip korunmasına rağmen, Türkçe olmayışları gerekçe gösterilerek çeşitli tarihlerde değiştirilmiştir. Yapılan değişiklikler nedeniyle bugünkü köy adlarının yanına eski adlar da ilave edilmiştir. Akçalar köyü Seydişehir merkezinin kuzeyindedir. Bu nedenle yön gösteren bir köy adı olmadığı anlaşılmaktadır. Akçalar köyünde hangi boydan olduğu bilinmeyen Haymene Cemaatinin yaşadığı kaydı bulunmaktadır.   Aşağıkaraören Aşağıkaraviran): 1831 tarihli nüfus sayımında Aşağı Karaviran olarak kayıtlıdır 1946 yılında yayımlanan Türkiye'de Meskûn Yerler Kılavuzu'nda da Osmanlı kayıtlarındaki gibi "viran" adını taşıyan köyün adı, bu tarihten sonra büyük ihtimalle Farsça "yıkıntı" anlamına gelen sözcüğün yabancı kökeni ve olumsuz çağrışımı nedeniyle "ören" şeklinde değiştirilmiştir. Aşağıkaraören, karaviran tamlananını taşıyan diğer köylere göre güneydedir. Köyün adında yer alan "aşağı" sözcüğü doğrultu göstermektedir. Başkaraören Başkaraviran) 1502 tarihli tahrir defterinde Baş Karaviran adıyla kayıtlıdır  Farsça "viran" sözcüğü değiştirilmiş ve köyün adı, Başkaraören olmuştur. Viran adını taşıyan yerleşim yerlerinin antik yerleşim yerlerinin izlerini taşıyor oldukları görülmektedir. Baş sözcüğünün yükseklik bildirdiği yerleşim yeri adlarına rastlanmaktadır. Ancak Başkaraören ile yakınında bulunan Ortakaraören, Aşağıkaraören arasında bir yükselti farklılığı bulunmamaktadır. Dolayısıyla yerleşim yerinin adındaki "baş" sözcüğü, diğer köylere göre kuzeyde bulunduğunu işaret eden doğrultu özelliği göstermektedir.   Bostandere (Dereköy): Yakınlarında antik kent Vasada bulunan köyün eski adı Dereköy'dür. 1928 tarihli Son Teşkilat-ı Mülkiye'de Köylerimizin Adları'nda köyün adı Dere olarak kayıtlıyken 1946 tarihli Türkiye'de Meskûn Yerler Kılavuzu'nda Bostandere adıyla kayıtlıdır). Köyün oldukça verimli topraklara sahip olması Farsça "bostan" adının eklenmesinin nedeni olmalıdır. Yine "dere" adını da yakınlarında bulunan Ali Dere'sinden aldığı anlaşılmaktadır. Su kaynağına bağlı olarak adlandırılan köylerdendir. Boyalı Boyalı, Yörük taifesinden bir topluluğun ismidir. Boyalılar isimlerini muhtemelen dokumacılar için boya üreten bir topluluk olmalarından dolayı almışlardır. 15. yüzyıl kayıtlarında Beyşehir Sancağının Seydişehir kazasına bağlı bir dokumacı (bezzazistan) kaydı bulunmaktadır. Dokumacılar için bitkilerden boya üreten boyacıların varlığına dair 16. yüzyıla ait kayıtlar mevcuttur. Tarihî kaynaklarda Seydişehir, dokumacılık ve boyacılık faaliyetlerinin bulunduğu bir kazadır ve bu bölgedeki Boyalı topluluğu ile köyleri, muhtemelen bu işin içinde olduklarından Boyalı olarak adlandırılmıştır.  Bükçe: Bük sözcüğünün ağızlarda bulunan anlamlarından biri "yamaç, sırt"tır. Çavuş bucağına bağlı bulunan Bükçe köyü, yamaç kenarına kurulmuştur. Dolayısıyla köyün adını yer şekillerine bağlı olarak aldığı öne sürülebilir.  Çat Çat sözcüğü Derleme Sözlüğü'nde "1. İki dere veya iki yolun birleşimi; 2. Orta yer, bel; 3. Köşebaşı; 4. İki tepe arası geçit; 5. Tam karşı, yüz" anlamlarını taşır  Çat köyü iki tepe arasındaki düzlükte bulunur. Köyün adını yerleşim yerine bağlı olarak aldığı söylenebilir.  Çatmakaya Köyün eski adı Arvana'dır. Köy Arvana adıyla, 1946'da, Konya'nın Bozkır ilçesinin Ahırlı bucağına bağlıdır. Arvana, eski bir yerleşim bölgesidir ve bu bölgeden bazı kalıntılar günümüze ulaşabilmiştir. Bilge Umar, Suğla kıyısında bulunan köyün adını Luwice abra "gür su" sözcüğü ve -wana "+sal/+sel" ekinin birleşiminden oluştuğunu düşünür. Suğla Gölünün kıyısında bulunan köyün zaman zaman su altında kaldığı bilinmektedir. Dolayısıyla Umar'ın köken önerisi, bölgenin coğrafî koşullarına uygundur. Diğer yandan, arvana sözcüğü ağızlarda ve tarihî metinlerde "dişi deve" anlamıyla tanıklanır. Andreas Tietze, sözcüğün Far. arvanâ ile ilgili olduğunu ifade eder. 1968 yılından itibaren köyün adı Çatmakaya olarak değiştirilmiştir (Komisyon 1968: 135). Bölgenin coğrafî özellikleri ve kültür tarihi dikkate alınmadan yapılan yer adı değişimi dolayısıyla Çatmakaya adının köy ile ilişkilendirilmesi güçtür.  Çavuş Bu köy adının tarihi, yer adları bakımından oldukça dikkat çekicidir. Köye ilişkin en eski tarihî belgeler 1476 yılına ait vakıf belgeleridir. Çavuş köyünün 1516 yılında Mehmet Çavuş oğlu Çavuş Hamza'ya tımar olarak verildiği bilgisi vardır. Köyün adının Çavuş olmasına ve vergilerini tasarruf eden kişinin de çavuş unvanı taşıdığına dikkati çeker. 1864 tarihli Sâlnâmede Çavuş köyü, Göçi-yi Kebir kazasına bağlıdır. Türkay, Kıreli kazasında "Çavuş, Çavuşlar, Çavuşçu, Çavuşoğlu Mehmed, Çavuşlar Nam-ı diğer Hacılar" kaydıyla, Yörük-Türkmen taifesinden bir topluluğun bulunduğunu söyler. konargöçer bir Türkmen topluluğuna Çavuş ismi verildiği sanılmaktadır. Çavuş köyü adını bir unvandan almıştır, ancak bu unvanının hangi döneme ve kime ait olduğu bilinmemektedir. Çavuş sözcüğü Orhun Yazıtlarında çabış şeklinde tanıklanmaktadır. Sözcük, Karahanlı Türkçesi döneminde iç seste -b->-w- sızıcılaşmasıyla çawuş olmuştur. çawuş "savaşta safları düzelten, savaş olmadığı zaman da askeri zulüm etmeye bırakmayan kimse, çavuş" anlamıyla verilir. Sözcük çab "Şöhret, şan, kökü üzerine gelen +ış isimden isim yapım eki ile kurulmuştur.  Dikilitaş Dikilitaş, adını eski bir yerleşimden kalma yapıdan almıştır. Bu eski dikili taş günümüze ulaşamamışsa da köyden getirilen bazı antik eserler Konya Arkeoloji Müzesinde sergilenmektedir.  Gevrekli Yerleşim yerinin bilinen en eski kayıtlarda adının Göğrekli olarak kaydedildiği görülmektedir. Türkay, Gevrekli~Gevreklü adını Beyşehir Sancağına bağlı konargöçer Türkmen taifesinden bir cemaat olarak tanımlar. Eski adı Göğrekli olan köyün adı, Derleme Sözlüğü'nde Seydişehir'den derlenen öğrek "kısrak, beygir sürüsü" ve eğrik "hayvanların yazın öğle sıcağında toplanıp dinlendikleri yer" sözcükleriyle ilgili olarak düşünülebilir. Öğrek ve eğrik sözcüklerinin ortak bir "sürü" anlamındaki kökten geldiği tahmin edilmektedir. Sürü anlamına gelen ügür~ögür sözcüğü bilindiği kadarıyla ilk kez Irk Bitig'de tanıklanmıştır. Öğrek, ügür~ögür'e isimden fiil yapan +e- eki ve fiilden isim yapan -k ekinin eklenmesiyle oluşmuştur. Öğrek, Tarama Sözlüğü'nde üç örnekte tespit edilmiştir. Yerleşim yerinin adını, g- ön türemesi alan öğrek sözcüğüne bağlı olarak değerlendirmek mümkündür. 16. yüzyıla ait kaynağa göre Gevrekli köyünde müsellem askeri topluluklar bulunmaktadır (Erdoğru 2006: 105). Müsellem askerlerin, yani süvarilerin bu köyde bulunduğuna ilişkin kayıtlar, köyün adının öğrek ile ilişkisini desteklemektedir. Köyün, adını at yetiştiriciliği ile ilgilenilmesinden almış olduğu öne sürülebilir. Gökçehüyük (Gökçeüyük): Seydişehir'de Neolitik çağdan itibaren yerleşilen birçok höyük tespit edilmiştir. Seydişehir ağzında höyük/hüyük "toprak yığını, tepecik" demektir. Köy, diğer yerleşimlere nispetle yüksek bir alanda kurulmuştur. Bu yerleşim yerinde gök "gökyüzü" adı gerçek anlamında olmalıdır. Gök sözcüğünün görecelik, eşitlik anlamı katan +çe ekini almasıyla yüksekte kurulu olan köyün gökçe "gök gibi yüksekte" olarak nitelendirilmesi ve köyün yakınlarında bulunan höyüğün de adlandırmada kullanılması yer şekillerine bağlanabilir. Gökçehüyük köyü, merkeze göre batıdadır. Dolayısıyla Türk kültüründe doğu yönünü ifade eden gök rengi ile ilgisi bulunmaktadır. Gökhüyük(Göküyük): 1502 tarihli tapu tahrir defterinde Seydişehir kazası Gurgurum nahiyesine bağlı olan köy, Göküyük adıyla kaydedilmiştir. Türkçe yer adlarında renklere sıkça rastlanır. Bu renkler kimi zaman coğrafyanın çeşitli unsurlarını ifade ederken kimi zaman da yönleri bildirmektedir. Türk kültüründe gök rengi doğu yönünü ifade eder. Seydişehir merkezinin 10 km doğusunda yer alan köy, adını yerleşim yerinde bulunan höyükten almıştır. Yer şekilleri ve yön gösteren "gök" adı köyün adlandırılmasında etkili olmuştur. Gölyüzü(Suberde/Süberde): Seydişehir kazasına bağlı bir köy olarak 1502 tarihinden itibaren Osmanlı kayıtlarında tesadüf edilmektedir (Değerli 2013: 92). Köyün eski adının hangi dilden geldiğine veya anlamına dair ikna edici bir bilgi bulunamamıştır. 1968'den önce köyün adı Gölyüzü olarak değiştirilmiştir. Suğla Gölü'nün yakınlarında bulunması nedeniyle bu adın verildiği anlaşılmaktadır.  Irmaklı (Evreği/İvreği): Bu ad, Türkiye'de Meskûn Yerler Kılavuzu'nda Evreği olarak kayıtlıyken Köylerimiz 1968'de Irmaklı olarak kayıtlıdır. Türkay, Evreği veya Eğri / Eğrilü / Eğrili adlı Yörük taifesinden bir topluluğun Beyşehir Sancağı, Seydişehir kazasında yaşadığı bilgisini verir. Köy adını bu topluluktan almış olmalıdır. Köyün eski adının kökeni bu çalışmada tam olarak tespit edilememiştir. Bununla birlikte Osmanlı kaynaklarından yola çıkarak Osmanlı'daki topluluk ve aşiretlerle ilgili bilgiler veren Türkay'ın belirttiği "eğri" sözcüğünün köy adının kökeninin tespitinde yol gösterdiği düşünülebilir. Yerleşim yerinin yeni adı olan Irmaklı, Beyşehir çayının yakınında olduğu için verilmiş olmalıdır. İncesu Her yerinde pınarlar bulunan köyün İncesu adını almasında su kaynakları etkili olmuştur. Köyün adı, ince ve su sözcüklerinden oluşan birleşik yapıda bir addır. Karabulak Karabulak köyü, Seydişehir merkezinin kuzeyinde, Beyşehir çayı ile mevsimsel olarak görülen akarsular arasında ova tabanında konumludur. Türk kültüründe kuzey yönünü işaret eden "kara" sıfatını bu nedenle taşıdığı düşünülebilir. Bulak, "1. Kaynak; 2. Çeşme; 3. Su başı, pınar başı, içinde çeşme bulunan yeşillik" demektir. Bu tanıma göre, köyün adı su kaynaklarına dayanmaktadır. Amanoğlu, "Orhon Yazıtlarındaki Bulak Boy İsmi ve Türk Tarihinde Yansımaları" adını taşıyan çalışmasında, Türkçe boy isimlerinden önce kara sıfatının kullanılmasının yaygınlığını vurgulayarak kağanlık yazıtlarından itibaren, zaman zaman "kara" sıfatıyla birlikte, Bulak boyunun adına rastlandığını söyler. Amanoğlu, Hudûdü'l-Âlem’den nakille Bulak boyunun Yağmalardan olduğu bilgisini verir (Hudûdü'l-Alem'den aktaran Amanoğlu, Türk dünyası coğrafyasında yaygın olarak kullanılan Akbulak, Karabulak, Kırk Bulak, Sarıbulak, Gürbulak vb. yer adlarının yalnızca pınar, çeşme anlamıyla değerlendirilmemesi gerektiğini belirtir. Bulak boyuyla ilgili bu tespitler doğrultusunda Karabulak köyünün, Yağma boyunun bir oymağı olan Bulakların yerleşim yeri olabileceği de göz önünde bulundurulmalıdır. Karacaören (Karacaviran): Seydişehir bölgesinde, Farsça viran adını taşıyan köylerin antik çağlardan kalan kalıntılar nedeniyle bu adı aldıkları düşünülebilir. Çavuş bucağına bağlı Karacaviran köyünün adı da muhtemelen viran sözcüğünün Türkçe olmayışı ve olumsuz çağrışımı nedeniyle değiştirilmiştir. Köyün adı 1 Mart 1968'de 7267 numaralı kanunla değiştirilmiştir. Karaca ve ören sözcüklerinden oluşan, birleşik yapıda bir yer adıdır. Kavak Kavak köyü ormanlık ve yer altı suları bakımından oldukça zengin bir bölgede kurulmuştur. Kavak sözcüğü Derleme Sözlüğü'ne göre Konya'nın Ereğli ilçesinde ağaç sözcüğünü karşılamaktadır. Alan çalışması sırasında halkın ağaç için kavak sözcüğünü kullandığı bilgisine rastlanmamıştır. Eski yerleşiminin tamamen ormanlık bir alanda olduğu bilinen Kavak köyünün adını, köyde bolca bulunan kavak ağacından aldığı söylenebilir.  Kesecik (Kilisecik/Kilisacık): Osmanlı tahrir defterlerine göre köyün eski adı Kilisecik'tir. Köyde bulunan eski yerleşimlere ait yapı nedeniyle bu adın verildiği görülmektedir. Yunanca kilise sözcüğüne Türkçe küçültme eki getirilerek yapılan ad, Müslüman köylülerce korunmuştur. Köylerimiz 1968'de Kilisecik veya Kesecik adına rastlanamazsa da Köylerimiz 1981 adlı çalışmada köyün adını Kesecik olarak görmek mümkündür. Tarihî kayıtlarda adına rastlanan Kiçikilise<Kiçik kilise köyünün adı Ulukilise<ulug "yüce, büyük" kilise ile kıyaslanarak verilmiş olmalıdır. Erdoğru'nun hazırladığı 1584 yılında Beyşehir Sancağı haritasında Kiçikilise köyü bugünkü Kesecik köyü ile aynı yere konumlanmıştır. Bu bilgi doğruysa, Kiçikilise adındaki kiçik sıfatının yerine, aynı anlamı taşıyan, küçültme bildiren +cik eki ile Kilisecik olduğu öne sürülebilir. Kilisecik adının hece yutulmasıyla Kisecik olduğu ve daha sonra gerileyici benzeşmeyle Kesecik şeklini aldığı düşünülebilir: Kilisecik>Kisecik>Kesecik. Ketenli (Çalmanda): Ketenli köyü Seydişehir'in nispeten yüksek bir bölgesinde vadi yamacına kurulmuş, ormanlık alana yakın konumlanmıştır. Ketenlili köylüler yazları Uluören, Taşoluk, Çataloluk, Keşlik Yaylalarına giderler. Bölgenin 16. yüzyıl Beyşehir Sancağında en fazla koyun vergisi ödeyen köylerden olması, hayvancılığın çokça yapıldığına işaret eder. 16. yüzyıl kayıtlarında bölgede keten üretiminin yapıldığı belirtilmektedir. Çalmanda'nın adı 1 Mart 1968'deki 7267 numaralı kanunla Ketenli şeklinde değiştirilmiştir. Köyün yeni adının keten bitkisi üretimiyle ilgisi kurulabilir. Çalmanda adıyla ilgili halk etimolojileri bulunmaktadır: "Önceden dağlık, ormanlık, çalılık bir yermiş, manda çok yetiştirilirmiş. Çalılık ve manda köye ad olmuş. Her ne kadar Çalmanda köyünün adının hangi dilden geldiği tam olarak tespit edilememiş ve anlamı çözülememişse de şöyle bir varsayım öne sürülebilir: Manda sözcüğüyle birleşmiş olabilir. Bu durumda renk ve hayvan adı kaynaklı bir yer adı olarak kabul edilebilir. Kızılca Özlem Ceyhan, Osmanlı hurufat defterlerinde Kızılca köyünün adının geçmediğini ancak 1864'ten sonra bu köyle ilgili kayıtlara rastlandığını söyler. Bunun sebebi köyün adının Kızılca olarak kaydedilmemiş olmasına bağlanabilir. Köy, 16. yüzyılın ilk yarısında Göçi-yi Kebir kazasına bağlı Kızılcalı adıyla kayıtlıdır. Köyün adı 16. yüzyılın ikinci yarısı ile 1864 yılı arasında değiştirilmiş olmalıdır. Kızıl sözcüğü Türk kültüründe güney yönünü gösterir. Yön bildiren isimler hakkında fikir yürütebilmek için merkez kabul edilen yerin tayini önemlidir. Beyşehir Sancağına bağlı köylerinse ulaşım açısından kolaylık sağlamak amacıyla zaman zaman farklı kazalara bağlandıkları görülmüştür. Kızılca köyünün Seydişehir merkezine göre batıda kalmasına karşılık, uzun yıllar bağlı bulunduğu Göçi-yi Kebir'in güney ucunda bulunması yön gösterme fonksiyonunda bir yer adı olduğunu göstermektedir. Köyün Kızılca adını alması merkeze olan konumunu bildirdiği gibi toprak rengiyle de ilgilidir. Kızılca köyünün doğusu ve güneyinde kırmızı kahverengi toprakların, batısında da sarı kırmızı toprakların bulunduğu bilgisi, köyle ilgili coğrafî etütlerden anlaşılmaktadır. Toprak rengi de yer adı vermede bir ölçüttür. Buradan yola çıkılarak Kızılca köyünde yer adının, toprak rengine bağlı olduğu ve aynı zamanda doğrultu da gösterdiği ileri sürülebilir. Kozlu Kozlu köyü, Seydişehir'in yüksek bir kesimine kurulmuş, vadi sırtında ormanlık bir köydür. Köylüler yazları Beyşehir'deki Homa Yaylasına ve Gavur Gölüne giderler. Kozlu köyü bir Yörük yerleşimidir. Yörük adını bugün bölgedeki lakaplarda takip etmek mümkündür: Yörük durmuşu, Yörük hocası, Yörük ağası vb. Köyde 1980'li yıllara kadar çok sayıda ceviz ağacı bulunduğu, bu tarihten sonra ağaçlar kesildiği için bugün Kozlu köyünde eskisi gibi ceviz bulunmadığı söylenmektedir. Koz, Farsça gavz "ceviz" demektir. Kozlu köyünün adını bu ceviz ağaçlarından aldığı düşünülebilir.  Kumluca (Bağra): Bağra, Derleme Sözlüğü'nde "Toprağın alt tabakalarında bulunan kazma, saban geçmeyen, bitki yetişmeyen sert ve mor renkli toprak" olarak kaydedilmiştir. Seydişehir'in hemen güneyinde bulunan Antalya'nın Akseki ilçesinin ağzından derlenen bağra sözcüğü, köyün 1968'de belirlenen yeni adı Kumluca ile uyumludur. Ancak köyün toprağı verimlidir ve su kaynakları açısından da oldukça zengin bir bölgededir. Kumluca köyü, mevsimsel akarsulara ve Beyşehir Kanalına yakın olduğu gibi köyde içme suyu kaynağı ve su sarnıcı da mevcuttur. Bağra ve sonrasında Kumluca adının köye verilmesi köyün ormanlık bir alanda bulunmaması ile ilgili olarak düşünülebilir.  Kuran Kuran köyünün 1502'de Seydişehir kazası Gurgurum nahiyesine bağlı olduğu görülmektedir. Ova üzerine kurulu köyle benzer adlara sahip Evkuran, Konakkuran köylerinde olduğu gibi nesne ile kurulmamış bir yer adıdır. Köyün adının -an (<gan) sıfat fiil ekini içerdiği düşünülmektedir.  Madenli (Keçili ~Elmesud/İlmesud): Osmanlı kayıtlarında ElMesud şeklinde kaydedilen yerleşim yerini halk İlmesut olarak telaffuz eder. Her ne kadar Türkçe isim tamlaması yapısına uymasa da, il sözcüğü Eski Türkçe barış ve huzur içinde yaşanan yer, diğer bir ifadeyle "yurt, memleket, ülke anlamına gelen sözcük olarak düşünülebilir. Anadolu Selçuklu Devletinin hükümdarlarından II. Gıyaseddin Mes'ud'un bu bölgede konakladığına inanıldığı için köyün adının il Mesud "Mesud'un memleketi" olduğu düşünülmektedir56. Osmanlı Devletinde padişah adlarına dayanan yapı ve yerleşim yeri adları olduğu bilinmektedir. Konya'nın uzun yıllar Selçuklu Devletine merkezlik yaptığı göz önünde bulundurulduğunda Anadolu Selçuklu hükümdarı Mes'ud'un anısına köye isminin verilmesi ihtimal dâhilindedir. Köyün adındaki el, Arapça izafet takısı olarak düşünülmüş ve köyün adı 1968'de Keçili olarak değiştirilmiştir. Keçili adı dağlık alanda vadi yamacına kurulu köyde bolca keçi (<<eçkü ET) bulunmasıyla ilgilidir. Daha sonra bölgede boksit madeninin bulunması nedeniyle köyün adı Madenli olarak değiştirilmiştir.  Mesudiye (Yanekin): Yerleşim yerinin eski adı olan Yanekin'in 1928'den önce değiştirildiği, 1928 yılındaki kayıtlarda Mesudiye adıyla kayıtlı olmasından anlaşılmaktadır. Yanekin’in, yan adı ve ek- fiilinden türetilen ekin sözcüğüne dayanan birleşik yapıda bir ad olduğu düşünülebilir. Köyün Osmanlı kaynaklarında bağlı bulunduğu Göçi-yi Kebir kazasında, Yörük taifesinden Mes'ûdî veya Mes'ûdlu topluluğunun var olduğu bilinmektedir. Mesudiye adının bu toplulukla ilgisi düşünülebilir. Köyün tarihî kaynaklarda yer almaması, diğer yerleşim yerlerine nispetle yeni sayılabileceğini düşündürmektedir.  Muradiye (Manastır):  (Lat. monasterium > Yun. monasterion > Fr. monastère) Vadi yamacına kurulu olan köy, 1502 tarihli tapu tahrir defterinde Seydişehir Gurgurum'a bağlı, Manastır adını taşımaktadır. Bu adın yapı kaynaklı olduğu anlaşılmaktadır. Köyün adı 1928'den önce Muradiye olarak değiştirilmiştir. Muradiye adı, genellikle Osmanlı padişahları arasında Murad adının taşıyan padişahın anısına verilir. Muradiye adının kaynağı bölgeyle ilgisi kurulabilecek I. Murad'a, II. Murad'a61 veya IV. Murad'a62 dayandırılabilir. Muradiye, Arapça ad ve Arapça toponimcil ekle kurulmuştur. Oğlakçı (Oğ(u)l+ak+çı) Oğlakçı köyü Yörüklerden bir topluluğun (Oğlakçı/Oğlakca) adını taşımaktadır. Bu topluluğun adı, hayvan adından kaynaklanmıştır. +çı meslek yapım eki, bölgede küçükbaş hayvancılıkla uğraşıldığı bilgisini vermektedir. Ortakaraören (Ortakaraviran): Köyün eski adında bulunan Farsça viran aynı anlama gelen Türkçe ören sözcüğü ile değiştirilmiştir. Eskiden Ortakaraviran köyünün yakınlarında antik mezarlıklar bulunması ile bu yerleşim yerindeki viran/ören adı arasında ilgi kurulabilir. Ortakaraören köyünün, Başkaraören ve Aşağıkaraören'in arasında yer alması nedeniyle orta sözcüğü doğrultu özelliği göstermektedir. Ortakaraören köyünün yaylaları, Sayalı (<Far. sâye "gölge" +li), Çukurçimen (<<çok-ur çim-gen) (Zoburçimen), Namza (<Namusa) ve Bayamlı (< bādem+li) adını taşımaktadır.  Saraycık Çavuş bucağında bulunan köy, dağ eteğinde vadi yamacında kuruludur. Saraycık, Seydişehir'in kuzeyinde, yüksek bir kesimdedir. Saraycık köyü, Saraycıklı veya Saraycıklu denen büyük Serîkî toplulukların kurduğu, Yörük köylerindendir. Köy adını ait olduğu topluluktan almıştır.  Susuz: (Aldana) 16. yüzyılın ortalarına ait bir kayıtta Alidana adıyla, Gurgurum nahiyesine bağlı olarak kayıtlıdır. Osmanlı Devletine ait başka kayıtlardaysa köyün adı Aladana olarak karşımıza çıkar. Bu ad, hayvan adından kaynaklanan bir köy adı olarak değerlendirilebilir: al+a "karışık renkli" + dana. Ala rengin Türk renk kültüründe çok geniş bir yer tuttuğu bilinmektedir. Geyik, kuş vd. hayvan adlarının niteleyicisi olarak kullanımına sıkça rastlanır. 1691'e ait bir kayıtta Aladana olarak kayıtlı olan köy, 1831'deki nüfus sayımında Susuz adıyla karşımıza çıktığına göre, yeni adını bu tarihler arasında almıştır. Susuz, verimli topraklara sahip bir köydür. Suğla Gölünün kıyısında, ormanlık alana yakın konumlanmıştır. Susuz Köyünün su+suz (<<sub+sız ET) adını alması içme suyu kaynaklarına uzak olmasıyla ilgili olmalıdır. Bugün sulama konusunda sıkıntı olmasa da geçmişte içme suyu sıkıntısı çekilen bir bölge olduğu için bu adı aldığı öne sürülebilir.  Taraşçı Küpe Dağının kuzeyinde, plato üzerine kurulu yerleşim yerinin sakinleri yazları Küpe Yaylası, Kavak Yaylası ile Cumkurt Yaylasına giderler. Taraş, Derleme Sözlüğü'ne göre, "tarla, bağ bahçe vb. ürünlerden toplananlardan arta kalanlar" anlamına gelir. Köyün adı, bu işi yapan kimselerin bölgede bulunduğunu işaret etmek üzere, meslek yapım eki olarak kullanılan +çı ekiyle kurulmuştur. Taraş adı aynı zamanda Bozulus Aşiretine bağlı konargöçer Türkmen taifesinden bir topluluğun adıdır. Ancak bu topluluğun bölgede bulunduğuna dair herhangi bir kayda rastlanmamıştır.  Taşağıl Seydişehir merkezine oldukça yakın olan Taşağıl köyü, ova üzerine kurulmuştur. Taş, sözcüğünün tarihî metinlerde "dış; hariç; uzak; geniş açıklık; yazı; gurbet; yabancı yer" anlamlarında kullanıldığı bilinmektedir. Buradan hareketle köyün, merkezdekiler tarafından ağıl olarak kullanıldığı düşünülebilir. Merkeze en yakın köylerden biri olması, adlandırmadaki ağıl sözcüğünü Kıpçak lehçelerinde köy anlamını taşıyan awıl sözcüğü ile ilişkilendirilmemesi gerektiğine işaret etmektedir. Yerleşim yerinin adı, doğrultu bildiren taş ve bölgede küçükbaş hayvancılığın olduğunu ifade eden ağıl (<ağ-ıl) sözcükleriyle kurulmuş bir sıfat tamlaması özelliği göstermektedir. Tepecik(Rumdiğin/Rumdüğün/Ürümdüğün): Roma~Yun. Romiós>  Köyün adı Göçü kazasında bağlı Urumdiğin adıyla, 16. yüzyılın ilk yarısında kayıt altına alınmıştır. Osmanlı Yer Adları II adlı, 16. yüzyılın ilk yarısında Osmanlı kayıtlarındaki yer adlarını toplu hâlde veren kaynakta, Rumdiğin/Urumdiğin vb. toplam beş yerleşim yeri mevcuttur. Söz konusu yer adlarının üçü Konya çevresinde tespit edilmiştir. Çavuş bucağında yer alan köyün eski adı Rumdiğin, halk arasında sıklıkla Ürümdüğün şeklinde öntüremeyle telaffuz edilir. Bu adın kaynağı olan Rumdigin <Rum Tigin (<Tegin "hükümdarın oğlu, prens") adındaki dar düz ünlülerin yuvarlaklaşması ve ötümlü /g/ ünsüzünün sızıcılaşması ile Rumdüğün şeklini almıştır. Köyün Tepecik adını alması, 1968 yılına denk gelir. Köy, Seydişehir'in yüksek olmayan bir bölgesinde, ova üzerinde kuruludur. Tepecik köyünde tepe yoktur. Köyün yeni adı, yerleşim yerinin konumu ve şartları dikkate alınmadan verilmiştir. Her ne kadar sonradan konmuş bir ad olsa da, tepecik adının ifade ettiği yüksekliğin kutsallık ve korunaklılık ifade eden kavram alanına sahip oluşu göz önünde tutulmalıdır.  Tol Seydişehir'den derlenen anlamı "ahır"dır. Bugün bölgede tol sözcüğünün anlamı unutulmuştur. Tol köyü de büyük olasılıkla yapı kaynaklı yer adı alan köylerdendir. Ufacık (Ovacık / Ayvacık): Çavuş bucağında yer alan Ufacık köyünün tarihî kayıtlarda iki farklı adla kaydedildiği görülmektedir. Bunlar, Ayvacık ve Ovacık'tır. Alan araştırmasında, köyün eski adının Ayvacık olduğu ve bir yanlışlık nedeniyle Ufacık olarak kaydedildiğinin düşünüldüğü öğrenilmiştir. Resmî kayıtlarda bulunmasa da eskiden yöre halkı köylerinin adına Şevik dermiş. 1928 yılına ait Son Teşkilat-ı Mülkiyede Köylerimiz adını taşıyan çalışmada, köy, Ayvacık adıyla kaydedilmiştir. 16. yüzyılın ortalarına doğru Kıreli, Yağan ve Gurgurum nahiyelerinde Ovacık adlı üç köy bulunmaktadır. Söz konusu kayıtlarda Gurgurum'a bağlı olan Ovacık köyü, bugün Ufacık olarak adlandırılan yerleşim yeri olmalıdır. Bölgede nahiyelerin sık sık değişmesine bağlı olarak, Ovacık köyünün uzun bir süre Göçi-yi Kebir'e, 1915'teyse Aynı adı taşıyan 76 köy ve mahalle bulunmaktadır                                                      Ovacık köyünün, vadi yamacında kurulu olmasına rağmen ovacık adını taşıması, bu adın köye özgü olmadığına işaret eder. Bu durumda köyün adı bir topluluk, oymak, aşiret adından kaynaklanıyor olabilir. Bir başka ihtimal de köye yerleşenlerin eski yerleşim yerlerinin adını beraberinde getirmeleridir.  Yaylacık: (Nuzumla/Zozumla): Yaylacık köyü, Alacadağ'ın kuzeyinde, Seydişehir'in en yüksek yerlerinden birinde, yamaç kenarında kuruludur. Erdoğru'nun, Nuzumla köyünün 16. yüzyılda Beyşehir Sancağında en çok koyun vergisi ödeyen köylerden olduğunu belirtmesi, bugün olduğu gibi eskiden de bu köyde çokça hayvancılık yapıldığına işaret eder. Köy tarihî kaynaklarda Nuzumla ve Zozumla adlarıyla geçmektedir. Köyün eski adı muhtemelen eski yerleşim yerlerinden birinin adını taşımaktadır. Yaylacık adı, köyün yüksek bir bölgede yazın konaklamaya müsait yapısına bağlı olarak verilmiştir. Bu ad, 1968 yılında Nuzumla'nın yerine geçmiştir. Yenice Vadi yamacına kurulu olan Yenice köyü, 1502 tarihli tapu tahrir defterinde Seydişehir, Gurgurum nahiyesine bağlı bir köy olarak kayıtlıdır. Yenicelü adında, Atçeken Yörüklerinden kalabalık bir nüfusun Seydişehir'in yakınındaki Turgud kazasında yerleştiği bilinmektedir. Yenicelü veya Yeniceliler, konargöçer Türkmen Yörüklerindendir ve oldukça geniş bir alana yayılmış kalabalık bir topluluktur. Yenice köyünün adını Türkay'ın söz ettiği topluluktan aldığı düşünülebilir. 

Osmanlı Devleti döneminde Karaman Vilayeti, Beyşehir Sancağına; bugünse Konya iline bağlı Seydişehir ilçesi birçok tarihî katmanı barındıran bir geçmişe sahiptir. Seydişehir'in bulunduğu bölgede Neolitik çağdan itibaren yerleşimin var olduğuna işaret eden birçok höyük tespit edilmiştir. Roma döneminde Seydişehir'in batısı Pisidia bölgesindeyken, Suğla Gölünün çevresi ve güneydeki dağlık kesim Homonad ülkesine aittir. Seydişehir'in batı kesiminin Gorgoromelilere ve Sedaseis uygarlığına ev sahipliği yaptığı düşünülmektedir. Yerleşim yerinde yakın zamana kadar kullanılmakta olan yer adlarının bir kısmının kökenlerini bu antik medeniyetlere bağlamak mümkündür. Türkler bölgeye yerleştiklerinde mevcut bulunan adları yerlileştirerek kullanmışlardır. Bir yerleşim yerinin adının halk tarafından korunup yerlileştirilmesinin örneği Homonadların Roma döneminde yerleştikleri Homonoses adlı bölgenin adının uzun yıllar Homa olarak korunmasında görülebilir. Benzer şekilde Gorgorome uygarlığının yerleşim yerinin adının Osmanlı belgelerinde Gurgurum olarak korunduğu görülmektedir.  Anadolu Selçuklu Devletinin hüküm sürdüğü yıllarda Seydişehir'in kurulduğuna dair dönem kaynaklarında bilgi bulunmamaktadır. Seydişehir civarındaki Oğuz köyleri, eski yerleşim yerlerinin yıkıntıları içinden, 13. yüzyılın sonlarıyla 14. yüzyılın başları arasında kurulmuştur. Seydişehir'in eski uygarlıklara ait kalıntılar üzerine inşa edildiği bilgisini köy adlarında sıklıkla yinelenen höyük, viran adları desteklemektedir. Seydişehir merkezinin Eşrefoğulları Beyliği döneminde 1305 yılında Seyyid Harun Veli  

Tarafından Vervelid harabelerinden taşlar getirilerek kurulduğu düşünülmektedir. 1326'da Eşrefoğulları Beyliği, Hamidoğulları Beyliğine yenilince bölge Hamidoğulları hâkimiyetine geçmiştir. Osmanlı hükümdarı I. Murad tarafından 1382'de Seydişehir, Akşehir, Beyşehir, Karaağaç, Yalvaç ve Isparta vilayetleri 80.000 altın karşılığında satın alınmıştır. 1387'de Karamanoğulları tarafından Seydişehir ele geçirildikten sonra bölge, Osmanlı ve Karamanoğulları arasında defalarca el değiştirmiştir. Karamanoğulları Beyliği Osmanlı Devleti için sürekli sıkıntı yaratmışsa da 1467'de bölge kesin olarak Osmanlı idaresine geçmiştir. Seydişehir 1871'de belediye, 1915 yılındaysa kaza statüsüne geçirilmiştir.  Seydişehir 16. yüzyılın sonuna kadar, Karaman vilayetine bağlı Beyşehir livasının bir kazası olarak karşımıza çıkar 16. yüzyılın ilk yarısında Seydişehir kazasına bağlı Bozkır ve Gurgurum olmak üzere iki nahiyenin varlığı da kayıtlara geçmişti. Bugün köy adları incelendiğinde elimizde ayrıntılı kaynakları bulunan 16. yüzyıl Osmanlı Devletinin idari yapılanmasından oldukça farklı bir Seydişehir ilçesi ile karşılaşılmaktadır. Örneğin, Osmanlı Devletinde Beyşehir Sancağının Beyşehir kazasına bağlı olan Yaylasun nahiyesinin köylerinden Bükçe, Saraycık, Kozlu (Kozluca), Karacaviran; Kıreli nahiyesinin köylerinden Çavuş bugün Seydişehir'e bağlıdır.  Seydişehir ilçesine ait tapu tahrir defterleri ve nüfus sayımı belgelerinde 1502, 1522, 1584, 1697 ve 1831 yıllarına ait köy adlarının bilgisi Ayşe Değerli'nin çalışmasında yer almaktadır. Buna göre 1502'de Seydişehir'de Gurgurum ve Bozkır nahiyelerine bağlı elli altı köy bulunmaktadır. Bunların arasından bugün Seydişehir'e bağlı olarak varlığını sürdürenler şunlardır: Afşarviran, Akçalar, Aldana, Arvana/Avrana, Bademli, Bağra, Baş Karaviran, Boyalı, Çalmanda, Çat, Dereköy, Dikilitaş, El-Mesud, Gevrekli, Gökçeüyük, Göküyük, İncesu, İvreği, Karabulak, Karaüyük, Kavak, Kiçikilise, Kuran, Manastır, Nuzumla, Oğlakçı, Orta Karaviran, Suberde, Taşağıl, Yenice. 1522'de bu köylere Tol köyü, 1584'teyse Taraşçı köyü eklenmiştir. Sonraki yıllarda Göçi-yi Kebir kazası kurulunca Seydişehir'in köylerinin bir kısmı bunlara verilmiştir.  1691 tarihli bir kayda göre, sayısı otuza düşen köylerden, bugün Seydişehir'e bağlı olanlar arasında İvreği, Tol, Akçalar, Çat, Göküyük, İl-Mesud, Baş Karaviran, Yenice, Karaüyük, Gökçeüyük, Karabulak, Oğlakçı, Bağra, Yaka, Aladana sayılabilir. 1831 tarihli nüfus sayımıyla birlikte Seydişehir'e bağlı köyler arasında Yaka ve Manastır köylerinin adının birleştirilerek Yakamanastır olarak kaydedildiği; ayrıca Aşağı Karaviran ve Kisecik/Kilisecik köylerinin de kaydının tutulduğu görülmektedir.

1915'te Seydişehir'e bağlı olan kırk beş köy arasında Kozlu, Ovacık, Saraycık, Rumdigin ve Kızılcaköy de yer alır

Ayrıca bu tarihte Bayındır, Salur boylarının adını taşıyan köylerle birlikte Kençek Türklerinden adını alan Gencek Köyü de Seydişehir'e bağlıdır.  Oğuzların Anadolu'ya yerleşmeleri sırasında gösterdiği özellikleri Üçer ve Koman şöyle tasnif etmiştir:  1. Yerleştikleri yerlerin adını, kendilerine boy adı olarak aldılar: Haymana Aşireti gibi,  2. Etrafında birleştikleri bir aile veya aile başkanının adını aldılar: Aydınlı, Karamanlı, Cihan Beyli aşireti gibi, 3. Kendilerini birleştiren en küçük bir oymağın adını alarak yeniden bir boy teşkil ettiler: Ak Koyunlular, Kara Koyunlular gibi, 4. Daha ziyade yerleştikleri köylere, dolaylarındaki dağlara, tepelere, yollara, yörelere, göllere, ırmaklara, çaylara, kuyulara bağlı oldukları boyun veya bölüntülerin adını verdiler: Kayı Köyü, Bayat Höyüğü, Afşar Kuyusu gibi. Bu bakımdan, Seydişehir ve çevresinde Karahacılı, Karahamzalı, Hacisalı, Sarıkeçili gibi Türkmen oymaklarının yerleşmiş oldukları bilinmektedir. Seydişehir'de Evlâd-ı Hacı Gündük/ Hacıgündük Yörükleri; Suğla civarında Bozulus aşiretinden Ortacıyan Yörükleri, Fîrûzlu Yörüklerinin de bulunduğu düşünülmektedir. Bozulus aşiretinden Aluçlu Türkmenleri de bir kararla bu bölgede iskân edilmiştir. Manavgat ve Alanya civarında yaşayan Bozahmetli/Bozahmedlü Yörük aşiretinden önemli bir kesimin Seydişehir'de yaşadığı bilinmektedir. Bunların dışında, Seydişehir merkezine yakın Gurgurum nahiyesinde Kızık boyundan Evlâd-ı Türkmen topluluğunun; hangi boydan oldukları bilinmeyen Haymene topluluğunun ve Atçeken Yörükleri taifesinden Kürd topluluğunun; Göçi-yi Kebir'de Bayındır boyundan Güllü Bayındır topluluğunun Kayı boyundan Keçilü topluluğunun ve Avşar boyundan Soğanlı Afşarı topluluğunun bulunduğu bilinmektedir.

Seydişehir'de Yörük taifesinden Boyalı, Evreği, Oğlakçı, Saraycıklı toplulukları ile konargöçer Türkmenlerden Gevrekli topluluğunun varlığı da yer adlarından yola çıkılarak öne sürülebilir.  Etnotoponim açısından konuya yaklaşıldığında, bugün Seydişehir ilçesi sınırları içinde kalan köy adları arasında Oğuz boylarına ait bir adlandırma tespit edilememiştir. Bununla birlikte, eskiden Seydişehir'e bağlı Göçi-yi Kebir sınırları içinde bulunan Bayafşar köyü ve muhtemelen bugün Avşören olarak adlandırılan Afşarviran köyleri Seydişehir'de Avşar boyunun bulunduğunu gösterir. Yusuf Halaçoğlu, Seydişehir merkezinde Karkın boyundan Pınarbaşı topluluğunun yerleşmiş olduğunu ifade eder. Pınarbaşı topluluğu, günümüzde Seydişehir merkezinin bir mahallesine adını vermiştir. 1945 yılında Seydişehir kazasının Çavuş ve Çetmi~Çepni nahiyeleri bulunmaktadır. Aynı yıl Seydişehir'e bağlı Salur köyü ve Üregir (Yüregir) köyünün varlığı da öğrenilmektedir. Çavuş köyünün çevresinde yakın tarihlere kadar Kınık köyünün bulunması Kınık boyunun; 1915'te Seydişehir'e bağlı bulunan Bayındır ve Salur köyleri de adlarını taşıdıkları Oğuz boylarının bölgede olduğunu düşündürmektedir. 1915'te Seydişehir'e bağlı olan köylerden biri de Gencek (Kençek) adını taşımaktadır. Türk topluluklarından olan Kençekler bölgenin tarihî açısından da önemlidir. Bu köylerden başka Karabulak köyünün de adını bir Türk boyundan almış olduğu düşünülebilir. Ebülfez Amanoğlu, Bulak boyu üzerine yaptığı çalışmada, kağanlık yazıtlarından itibaren, zaman zaman Kara sıfatıyla birlikte, bu boyun adına rastlandığını söyler. Amanoğlu'nun Yağmalardan olması muhtemel görünen Bulakların Türk dünyası coğrafyasında yaygın olarak kullanılan Akbulak, Karabulak, Kırk Bulak, Sarıbulak, Gürbulak vb. yer adlarında yaşatılıyor olabileceğini söylemesi bu çalışmanın konusu bakımından önemlidir. Amanoğlu'nun çalışmasından hareketle Karabulak köyünün, Yağma boyunun bir oymağı olan Bulakların yerleşim yeri olabileceği de göz önünde bulundurulmalıdır. Seydişehir'de Kesecik (<<Kilisacık) ve Manastır köylerinin Hıristiyanlıkla ilgili isimleri, halk tarafından benimsenmiş ve yüzyıllarca korunmuştur. Bununla birlikte bölge, Karamanların, yani Hıristiyan Türklerin yerleşim yerlerinden olmamıştır13. Ortodoks nüfus Beyşehir Sancağında Kıstıvan, Davgana, Mada, Gesi, Girapa ve Mili köylerinde varlık göstermiştir.  Yer adlarının tarihi üzerinde yapılan çalışmalarda Evliyâ Çelebi'nin Seyahatnāme'si temel kaynaklardandır. Seyahatnâme'de yer adlarına bağlı çeşitli tarihî, coğrafî, kültürel arka planlar gösterilmiştir. Bununla birlikte Seyahatnāme'de, Evliyâ Çelebi'nin Seydişehir'i ziyaret etmediği bilgisi bulunmaktadır: 2014 yılında çıkarılan 6360 sayılı Büyükşehir Yasasında yapılan değişikle Seydişehir'deki köy ve kasaba adları mahalle olarak değiştirilmiştir. Bu yasaya göre günümüzde Seydişehir'e bağlı 55 mahalle bulunmasına rağmen bunların 39'u köy niteliği taşıyan yerleşim birimidir. Eldeki çalışmada, bugün mahalle olarak adlandırılan 39 yerleşim yeri incelenecektir. Çalışmada ilk önce yerleşim yerleri ile varsa eski adları kökenleri bakımından incelenecek, daha sonra gramer yapıları ve anlamları bakımından sınıflandırılacaktır.

Seydişehir İlçesinin Köyleri Bazı köylerin adları halk tarafından benimsenip korunmasına rağmen, Türkçe olmayışları gerekçe gösterilerek çeşitli tarihlerde değiştirilmiştir. Yapılan değişiklikler nedeniyle bugünkü köy adlarının yanına eski adlar da ilave edilmiştir.

Akçalar köyü

Seydişehir merkezinin kuzeyindedir. Bu nedenle yön gösteren bir köy adı olmadığı anlaşılmaktadır. Akçalar köyünde hangi boydan olduğu bilinmeyen Haymene Cemaatinin yaşadığı kaydı bulunmaktadır. 

 Aşağıkaraören

Aşağıkaraviran): 1831 tarihli nüfus sayımında Aşağı Karaviran olarak kayıtlıdır 1946 yılında yayımlanan Türkiye'de Meskûn Yerler Kılavuzu'nda da Osmanlı kayıtlarındaki gibi "viran" adını taşıyan köyün adı, bu tarihten sonra büyük ihtimalle Farsça "yıkıntı" anlamına gelen sözcüğün yabancı kökeni ve olumsuz çağrışımı nedeniyle "ören" şeklinde değiştirilmiştir. Aşağıkaraören, karaviran tamlananını taşıyan diğer köylere göre güneydedir. Köyün adında yer alan "aşağı" sözcüğü doğrultu göstermektedir.

Başkaraören

Başkaraviran) 1502 tarihli tahrir defterinde Baş Karaviran adıyla kayıtlıdır  Farsça "viran" sözcüğü değiştirilmiş ve köyün adı, Başkaraören olmuştur. Viran adını taşıyan yerleşim yerlerinin antik yerleşim yerlerinin izlerini taşıyor oldukları görülmektedir. Baş sözcüğünün yükseklik bildirdiği yerleşim yeri adlarına rastlanmaktadır. Ancak Başkaraören ile yakınında bulunan Ortakaraören, Aşağıkaraören arasında bir yükselti farklılığı bulunmamaktadır. Dolayısıyla yerleşim yerinin adındaki "baş" sözcüğü, diğer köylere göre kuzeyde bulunduğunu işaret eden doğrultu özelliği göstermektedir. 

 Bostandere (Dereköy):

Yakınlarında antik kent Vasada bulunan köyün eski adı Dereköy'dür. 1928 tarihli Son Teşkilat-ı Mülkiye'de Köylerimizin Adları'nda köyün adı Dere olarak kayıtlıyken 1946 tarihli Türkiye'de Meskûn Yerler Kılavuzu'nda Bostandere adıyla kayıtlıdır). Köyün oldukça verimli topraklara sahip olması Farsça "bostan" adının eklenmesinin nedeni olmalıdır. Yine "dere" adını da yakınlarında bulunan Ali Dere'sinden aldığı anlaşılmaktadır. Su kaynağına bağlı olarak adlandırılan köylerdendir.

Boyalı

Boyalı, Yörük taifesinden bir topluluğun ismidir. Boyalılar isimlerini muhtemelen dokumacılar için boya üreten bir topluluk olmalarından dolayı almışlardır. 15. yüzyıl kayıtlarında Beyşehir Sancağının Seydişehir kazasına bağlı bir dokumacı (bezzazistan) kaydı bulunmaktadır. Dokumacılar için bitkilerden boya üreten boyacıların varlığına dair 16. yüzyıla ait kayıtlar mevcuttur. Tarihî kaynaklarda Seydişehir, dokumacılık ve boyacılık faaliyetlerinin bulunduğu bir kazadır ve bu bölgedeki Boyalı topluluğu ile köyleri, muhtemelen bu işin içinde olduklarından Boyalı olarak adlandırılmıştır. 

Bükçe:

Bük sözcüğünün ağızlarda bulunan anlamlarından biri "yamaç, sırt"tır. Çavuş bucağına bağlı bulunan Bükçe köyü, yamaç kenarına kurulmuştur. Dolayısıyla köyün adını yer şekillerine bağlı olarak aldığı öne sürülebilir. 

Çat

Çat sözcüğü Derleme Sözlüğü'nde "1. İki dere veya iki yolun birleşimi; 2. Orta yer, bel; 3. Köşebaşı; 4. İki tepe arası geçit; 5. Tam karşı, yüz" anlamlarını taşır  Çat köyü iki tepe arasındaki düzlükte bulunur. Köyün adını yerleşim yerine bağlı olarak aldığı söylenebilir. 

Çatmakaya

Köyün eski adı Arvana'dır. Köy Arvana adıyla, 1946'da, Konya'nın Bozkır ilçesinin Ahırlı bucağına bağlıdır. Arvana, eski bir yerleşim bölgesidir ve bu bölgeden bazı kalıntılar günümüze ulaşabilmiştir. Bilge Umar, Suğla kıyısında bulunan köyün adını Luwice abra "gür su" sözcüğü ve -wana "+sal/+sel" ekinin birleşiminden oluştuğunu düşünür. Suğla Gölünün kıyısında bulunan köyün zaman zaman su altında kaldığı bilinmektedir. Dolayısıyla Umar'ın köken önerisi, bölgenin coğrafî koşullarına uygundur. Diğer yandan, arvana sözcüğü ağızlarda ve tarihî metinlerde "dişi deve" anlamıyla tanıklanır. Andreas Tietze, sözcüğün Far. arvanâ ile ilgili olduğunu ifade eder. 1968 yılından itibaren köyün adı Çatmakaya olarak değiştirilmiştir (Komisyon 1968: 135). Bölgenin coğrafî özellikleri ve kültür tarihi dikkate alınmadan yapılan yer adı değişimi dolayısıyla Çatmakaya adının köy ile ilişkilendirilmesi güçtür. 

Çavuş

Bu köy adının tarihi, yer adları bakımından oldukça dikkat çekicidir. Köye ilişkin en eski tarihî belgeler 1476 yılına ait vakıf belgeleridir. Çavuş köyünün 1516 yılında Mehmet Çavuş oğlu Çavuş Hamza'ya tımar olarak verildiği bilgisi vardır. Köyün adının Çavuş olmasına ve vergilerini tasarruf eden kişinin de çavuş unvanı taşıdığına dikkati çeker. 1864 tarihli Sâlnâmede Çavuş köyü, Göçi-yi Kebir kazasına bağlıdır. Türkay, Kıreli kazasında "Çavuş, Çavuşlar, Çavuşçu, Çavuşoğlu Mehmed, Çavuşlar Nam-ı diğer Hacılar" kaydıyla, Yörük-Türkmen taifesinden bir topluluğun bulunduğunu söyler. konargöçer bir Türkmen topluluğuna Çavuş ismi verildiği sanılmaktadır. Çavuş köyü adını bir unvandan almıştır, ancak bu unvanının hangi döneme ve kime ait olduğu bilinmemektedir. Çavuş sözcüğü Orhun Yazıtlarında çabış şeklinde tanıklanmaktadır. Sözcük, Karahanlı Türkçesi döneminde iç seste -b->-w- sızıcılaşmasıyla çawuş olmuştur. çawuş "savaşta safları düzelten, savaş olmadığı zaman da askeri zulüm etmeye bırakmayan kimse, çavuş" anlamıyla verilir. Sözcük çab "Şöhret, şan, kökü üzerine gelen +ış isimden isim yapım eki ile kurulmuştur. 

Dikilitaş

Dikilitaş, adını eski bir yerleşimden kalma yapıdan almıştır. Bu eski dikili taş günümüze ulaşamamışsa da köyden getirilen bazı antik eserler Konya Arkeoloji Müzesinde sergilenmektedir. 

Gevrekli

Yerleşim yerinin bilinen en eski kayıtlarda adının Göğrekli olarak kaydedildiği görülmektedir. Türkay, Gevrekli~Gevreklü adını Beyşehir Sancağına bağlı konargöçer Türkmen taifesinden bir cemaat olarak tanımlar. Eski adı Göğrekli olan köyün adı, Derleme Sözlüğü'nde Seydişehir'den derlenen öğrek "kısrak, beygir sürüsü" ve eğrik "hayvanların yazın öğle sıcağında toplanıp dinlendikleri yer" sözcükleriyle ilgili olarak düşünülebilir. Öğrek ve eğrik sözcüklerinin ortak bir "sürü" anlamındaki kökten geldiği tahmin edilmektedir. Sürü anlamına gelen ügür~ögür sözcüğü bilindiği kadarıyla ilk kez Irk Bitig'de tanıklanmıştır. Öğrek, ügür~ögür'e isimden fiil yapan +e- eki ve fiilden isim yapan -k ekinin eklenmesiyle oluşmuştur. Öğrek, Tarama Sözlüğü'nde üç örnekte tespit edilmiştir. Yerleşim yerinin adını, g- ön türemesi alan öğrek sözcüğüne bağlı olarak değerlendirmek mümkündür. 16. yüzyıla ait kaynağa göre Gevrekli köyünde müsellem askeri topluluklar bulunmaktadır (Erdoğru 2006: 105). Müsellem askerlerin, yani süvarilerin bu köyde bulunduğuna ilişkin kayıtlar, köyün adının öğrek ile ilişkisini desteklemektedir. Köyün, adını at yetiştiriciliği ile ilgilenilmesinden almış olduğu öne sürülebilir.

Gökçehüyük (Gökçeüyük):

Seydişehir'de Neolitik çağdan itibaren yerleşilen birçok höyük tespit edilmiştir. Seydişehir ağzında höyük/hüyük "toprak yığını, tepecik" demektir. Köy, diğer yerleşimlere nispetle yüksek bir alanda kurulmuştur. Bu yerleşim yerinde gök "gökyüzü" adı gerçek anlamında olmalıdır. Gök sözcüğünün görecelik, eşitlik anlamı katan +çe ekini almasıyla yüksekte kurulu olan köyün gökçe "gök gibi yüksekte" olarak nitelendirilmesi ve köyün yakınlarında bulunan höyüğün de adlandırmada kullanılması yer şekillerine bağlanabilir. Gökçehüyük köyü, merkeze göre batıdadır. Dolayısıyla Türk kültüründe doğu yönünü ifade eden gök rengi ile ilgisi bulunmaktadır.

Gökhüyük(Göküyük):

1502 tarihli tapu tahrir defterinde Seydişehir kazası Gurgurum nahiyesine bağlı olan köy, Göküyük adıyla kaydedilmiştir. Türkçe yer adlarında renklere sıkça rastlanır. Bu renkler kimi zaman coğrafyanın çeşitli unsurlarını ifade ederken kimi zaman da yönleri bildirmektedir. Türk kültüründe gök rengi doğu yönünü ifade eder. Seydişehir merkezinin 10 km doğusunda yer alan köy, adını yerleşim yerinde bulunan höyükten almıştır. Yer şekilleri ve yön gösteren "gök" adı köyün adlandırılmasında etkili olmuştur.

Gölyüzü(Suberde/Süberde):

Seydişehir kazasına bağlı bir köy olarak 1502 tarihinden itibaren Osmanlı kayıtlarında tesadüf edilmektedir (Değerli 2013: 92). Köyün eski adının hangi dilden geldiğine veya anlamına dair ikna edici bir bilgi bulunamamıştır. 1968'den önce köyün adı Gölyüzü olarak değiştirilmiştir. Suğla Gölü'nün yakınlarında bulunması nedeniyle bu adın verildiği anlaşılmaktadır. 

Irmaklı (Evreği/İvreği):

Bu ad, Türkiye'de Meskûn Yerler Kılavuzu'nda Evreği olarak kayıtlıyken Köylerimiz 1968'de Irmaklı olarak kayıtlıdır. Türkay, Evreği veya Eğri / Eğrilü / Eğrili adlı Yörük taifesinden bir topluluğun Beyşehir Sancağı, Seydişehir kazasında yaşadığı bilgisini verir. Köy adını bu topluluktan almış olmalıdır. Köyün eski adının kökeni bu çalışmada tam olarak tespit edilememiştir. Bununla birlikte Osmanlı kaynaklarından yola çıkarak Osmanlı'daki topluluk ve aşiretlerle ilgili bilgiler veren Türkay'ın belirttiği "eğri" sözcüğünün köy adının kökeninin tespitinde yol gösterdiği düşünülebilir. Yerleşim yerinin yeni adı olan Irmaklı, Beyşehir çayının yakınında olduğu için verilmiş olmalıdır.

İncesu

Her yerinde pınarlar bulunan köyün İncesu adını almasında su kaynakları etkili olmuştur. Köyün adı, ince ve su sözcüklerinden oluşan birleşik yapıda bir addır.

Karabulak

Karabulak köyü, Seydişehir merkezinin kuzeyinde, Beyşehir çayı ile mevsimsel olarak görülen akarsular arasında ova tabanında konumludur. Türk kültüründe kuzey yönünü işaret eden "kara" sıfatını bu nedenle taşıdığı düşünülebilir. Bulak, "1. Kaynak; 2. Çeşme; 3. Su başı, pınar başı, içinde çeşme bulunan yeşillik" demektir. Bu tanıma göre, köyün adı su kaynaklarına dayanmaktadır. Amanoğlu, "Orhon Yazıtlarındaki Bulak Boy İsmi ve Türk Tarihinde Yansımaları" adını taşıyan çalışmasında, Türkçe boy isimlerinden önce kara sıfatının kullanılmasının yaygınlığını vurgulayarak kağanlık yazıtlarından itibaren, zaman zaman "kara" sıfatıyla birlikte, Bulak boyunun adına rastlandığını söyler. Amanoğlu, Hudûdü'l-Âlem’den nakille Bulak boyunun Yağmalardan olduğu bilgisini verir (Hudûdü'l-Alem'den aktaran Amanoğlu, Türk dünyası coğrafyasında yaygın olarak kullanılan Akbulak, Karabulak, Kırk Bulak, Sarıbulak, Gürbulak vb. yer adlarının yalnızca pınar, çeşme anlamıyla değerlendirilmemesi gerektiğini belirtir. Bulak boyuyla ilgili bu tespitler doğrultusunda Karabulak köyünün, Yağma boyunun bir oymağı olan Bulakların yerleşim yeri olabileceği de göz önünde bulundurulmalıdır.

Karacaören (Karacaviran):

Seydişehir bölgesinde, Farsça viran adını taşıyan köylerin antik çağlardan kalan kalıntılar nedeniyle bu adı aldıkları düşünülebilir. Çavuş bucağına bağlı Karacaviran köyünün adı da muhtemelen viran sözcüğünün Türkçe olmayışı ve olumsuz çağrışımı nedeniyle değiştirilmiştir. Köyün adı 1 Mart 1968'de 7267 numaralı kanunla değiştirilmiştir. Karaca ve ören sözcüklerinden oluşan, birleşik yapıda bir yer adıdır.

Kavak

Kavak köyü ormanlık ve yer altı suları bakımından oldukça zengin bir bölgede kurulmuştur. Kavak sözcüğü Derleme Sözlüğü'ne göre Konya'nın Ereğli ilçesinde ağaç sözcüğünü karşılamaktadır. Alan çalışması sırasında halkın ağaç için kavak sözcüğünü kullandığı bilgisine rastlanmamıştır. Eski yerleşiminin tamamen ormanlık bir alanda olduğu bilinen Kavak köyünün adını, köyde bolca bulunan kavak ağacından aldığı söylenebilir. 

Kesecik (Kilisecik/Kilisacık):

Osmanlı tahrir defterlerine göre köyün eski adı Kilisecik'tir. Köyde bulunan eski yerleşimlere ait yapı nedeniyle bu adın verildiği görülmektedir. Yunanca kilise sözcüğüne Türkçe küçültme eki getirilerek yapılan ad, Müslüman köylülerce korunmuştur. Köylerimiz 1968'de Kilisecik veya Kesecik adına rastlanamazsa da Köylerimiz 1981 adlı çalışmada köyün adını Kesecik olarak görmek mümkündür. Tarihî kayıtlarda adına rastlanan Kiçikilise<Kiçik kilise köyünün adı Ulukilise<ulug "yüce, büyük" kilise ile kıyaslanarak verilmiş olmalıdır. Erdoğru'nun hazırladığı 1584 yılında Beyşehir Sancağı haritasında Kiçikilise köyü bugünkü Kesecik köyü ile aynı yere konumlanmıştır. Bu bilgi doğruysa, Kiçikilise adındaki kiçik sıfatının yerine, aynı anlamı taşıyan, küçültme bildiren +cik eki ile Kilisecik olduğu öne sürülebilir. Kilisecik adının hece yutulmasıyla Kisecik olduğu ve daha sonra gerileyici benzeşmeyle Kesecik şeklini aldığı düşünülebilir: Kilisecik>Kisecik>Kesecik.

Ketenli (Çalmanda):

Ketenli köyü Seydişehir'in nispeten yüksek bir bölgesinde vadi yamacına kurulmuş, ormanlık alana yakın konumlanmıştır.

Ketenlili köylüler yazları Uluören, Taşoluk, Çataloluk, Keşlik Yaylalarına giderler. Bölgenin 16. yüzyıl Beyşehir Sancağında en fazla koyun vergisi ödeyen köylerden olması, hayvancılığın çokça yapıldığına işaret eder. 16. yüzyıl kayıtlarında bölgede keten üretiminin yapıldığı belirtilmektedir. Çalmanda'nın adı 1 Mart 1968'deki 7267 numaralı kanunla Ketenli şeklinde değiştirilmiştir. Köyün yeni adının keten bitkisi üretimiyle ilgisi kurulabilir. Çalmanda adıyla ilgili halk etimolojileri bulunmaktadır: "Önceden dağlık, ormanlık, çalılık bir yermiş, manda çok yetiştirilirmiş. Çalılık ve manda köye ad olmuş. Her ne kadar Çalmanda köyünün adının hangi dilden geldiği tam olarak tespit edilememiş ve anlamı çözülememişse de şöyle bir varsayım öne sürülebilir: Manda sözcüğüyle birleşmiş olabilir. Bu durumda renk ve hayvan adı kaynaklı bir yer adı olarak kabul edilebilir.

Kızılca

Özlem Ceyhan, Osmanlı hurufat defterlerinde Kızılca köyünün adının geçmediğini ancak 1864'ten sonra bu köyle ilgili kayıtlara rastlandığını söyler. Bunun sebebi köyün adının Kızılca olarak kaydedilmemiş olmasına bağlanabilir. Köy, 16. yüzyılın ilk yarısında Göçi-yi Kebir kazasına bağlı Kızılcalı adıyla kayıtlıdır. Köyün adı 16. yüzyılın ikinci yarısı ile 1864 yılı arasında değiştirilmiş olmalıdır. Kızıl sözcüğü Türk kültüründe güney yönünü gösterir. Yön bildiren isimler hakkında fikir yürütebilmek için merkez kabul edilen yerin tayini önemlidir. Beyşehir Sancağına bağlı köylerinse ulaşım açısından kolaylık sağlamak amacıyla zaman zaman farklı kazalara bağlandıkları görülmüştür. Kızılca köyünün Seydişehir merkezine göre batıda kalmasına karşılık, uzun yıllar bağlı bulunduğu Göçi-yi Kebir'in güney ucunda bulunması yön gösterme fonksiyonunda bir yer adı olduğunu göstermektedir. Köyün Kızılca adını alması merkeze olan konumunu bildirdiği gibi toprak rengiyle de ilgilidir. Kızılca köyünün doğusu ve güneyinde kırmızı kahverengi toprakların, batısında da sarı kırmızı toprakların bulunduğu bilgisi, köyle ilgili coğrafî etütlerden anlaşılmaktadır. Toprak rengi de yer adı vermede bir ölçüttür. Buradan yola çıkılarak Kızılca köyünde yer adının, toprak rengine bağlı olduğu ve aynı zamanda doğrultu da gösterdiği ileri sürülebilir.

Kozlu

Kozlu köyü, Seydişehir'in yüksek bir kesimine kurulmuş, vadi sırtında ormanlık bir köydür. Köylüler yazları Beyşehir'deki Homa Yaylasına ve Gavur Gölüne giderler. Kozlu köyü bir Yörük yerleşimidir. Yörük adını bugün bölgedeki lakaplarda takip etmek mümkündür: Yörük durmuşu, Yörük hocası, Yörük ağası vb. Köyde 1980'li yıllara kadar çok sayıda ceviz ağacı bulunduğu, bu tarihten sonra ağaçlar kesildiği için bugün Kozlu köyünde eskisi gibi ceviz bulunmadığı söylenmektedir. Koz, Farsça gavz "ceviz" demektir. Kozlu köyünün adını bu ceviz ağaçlarından aldığı düşünülebilir. 

Kumluca (Bağra):

Bağra, Derleme Sözlüğü'nde "Toprağın alt tabakalarında bulunan kazma, saban geçmeyen, bitki yetişmeyen sert ve mor renkli toprak" olarak kaydedilmiştir. Seydişehir'in hemen güneyinde bulunan Antalya'nın Akseki ilçesinin ağzından derlenen bağra sözcüğü, köyün 1968'de belirlenen yeni adı Kumluca ile uyumludur. Ancak köyün toprağı verimlidir ve su kaynakları açısından da oldukça zengin bir bölgededir. Kumluca köyü, mevsimsel akarsulara ve Beyşehir Kanalına yakın olduğu gibi köyde içme suyu kaynağı ve su sarnıcı da mevcuttur. Bağra ve sonrasında Kumluca adının köye verilmesi köyün ormanlık bir alanda bulunmaması ile ilgili olarak düşünülebilir. 

Kuran

Kuran köyünün 1502'de Seydişehir kazası Gurgurum nahiyesine bağlı olduğu görülmektedir. Ova üzerine kurulu köyle benzer adlara sahip Evkuran, Konakkuran köylerinde olduğu gibi nesne ile kurulmamış bir yer adıdır. Köyün adının -an (<gan) sıfat fiil ekini içerdiği düşünülmektedir. 

Madenli (Keçili ~Elmesud/İlmesud):

Osmanlı kayıtlarında ElMesud şeklinde kaydedilen yerleşim yerini halk İlmesut olarak telaffuz eder. Her ne kadar Türkçe isim tamlaması yapısına uymasa da, il sözcüğü Eski Türkçe barış ve huzur içinde yaşanan yer, diğer bir ifadeyle "yurt, memleket, ülke anlamına gelen sözcük olarak düşünülebilir. Anadolu Selçuklu Devletinin hükümdarlarından II. Gıyaseddin Mes'ud'un bu bölgede konakladığına inanıldığı için köyün adının il Mesud "Mesud'un memleketi" olduğu düşünülmektedir56. Osmanlı Devletinde padişah adlarına dayanan yapı ve yerleşim yeri adları olduğu bilinmektedir. Konya'nın uzun yıllar Selçuklu Devletine merkezlik yaptığı göz önünde bulundurulduğunda Anadolu Selçuklu hükümdarı Mes'ud'un anısına köye isminin verilmesi ihtimal dâhilindedir. Köyün adındaki el, Arapça izafet takısı olarak düşünülmüş ve köyün adı 1968'de Keçili olarak değiştirilmiştir. Keçili adı dağlık alanda vadi yamacına kurulu köyde bolca keçi (<<eçkü ET) bulunmasıyla ilgilidir. Daha sonra bölgede boksit madeninin bulunması nedeniyle köyün adı Madenli olarak değiştirilmiştir. 

Mesudiye (Yanekin):

Yerleşim yerinin eski adı olan Yanekin'in 1928'den önce değiştirildiği, 1928 yılındaki kayıtlarda Mesudiye adıyla kayıtlı olmasından anlaşılmaktadır. Yanekin’in, yan adı ve ek- fiilinden türetilen ekin sözcüğüne dayanan birleşik yapıda bir ad olduğu düşünülebilir. Köyün Osmanlı kaynaklarında bağlı bulunduğu Göçi-yi Kebir kazasında, Yörük taifesinden Mes'ûdî veya Mes'ûdlu topluluğunun var olduğu bilinmektedir. Mesudiye adının bu toplulukla ilgisi düşünülebilir. Köyün tarihî kaynaklarda yer almaması, diğer yerleşim yerlerine nispetle yeni sayılabileceğini düşündürmektedir. 

Muradiye (Manastır):

 (Lat. monasterium > Yun. monasterion > Fr. monastère) Vadi yamacına kurulu olan köy, 1502 tarihli tapu tahrir defterinde Seydişehir Gurgurum'a bağlı, Manastır adını taşımaktadır. Bu adın yapı kaynaklı olduğu anlaşılmaktadır. Köyün adı 1928'den önce Muradiye olarak değiştirilmiştir. Muradiye adı, genellikle Osmanlı padişahları arasında Murad adının taşıyan padişahın anısına verilir. Muradiye adının kaynağı bölgeyle ilgisi kurulabilecek I. Murad'a, II. Murad'a61 veya IV. Murad'a62 dayandırılabilir. Muradiye, Arapça ad ve Arapça toponimcil ekle kurulmuştur.

Oğlakçı

(Oğ(u)l+ak+çı) Oğlakçı köyü Yörüklerden bir topluluğun (Oğlakçı/Oğlakca) adını taşımaktadır. Bu topluluğun adı, hayvan adından kaynaklanmıştır. +çı meslek yapım eki, bölgede küçükbaş hayvancılıkla uğraşıldığı bilgisini vermektedir.

Ortakaraören (Ortakaraviran):

Köyün eski adında bulunan Farsça viran aynı anlama gelen Türkçe ören sözcüğü ile değiştirilmiştir. Eskiden Ortakaraviran köyünün yakınlarında antik mezarlıklar bulunması ile bu yerleşim yerindeki viran/ören adı arasında ilgi kurulabilir. Ortakaraören köyünün, Başkaraören ve Aşağıkaraören'in arasında yer alması nedeniyle orta sözcüğü doğrultu özelliği göstermektedir. Ortakaraören köyünün yaylaları, Sayalı (<Far. sâye "gölge" +li), Çukurçimen (<<çok-ur çim-gen) (Zoburçimen), Namza (<Namusa) ve Bayamlı (< bādem+li) adını taşımaktadır.  Saraycık

Çavuş bucağında bulunan köy, dağ eteğinde vadi yamacında kuruludur. Saraycık, Seydişehir'in kuzeyinde, yüksek bir kesimdedir. Saraycık köyü, Saraycıklı veya Saraycıklu denen büyük Serîkî toplulukların kurduğu, Yörük köylerindendir. Köy adını ait olduğu topluluktan almıştır. 

Susuz: (Aldana)

16. yüzyılın ortalarına ait bir kayıtta Alidana adıyla, Gurgurum nahiyesine bağlı olarak kayıtlıdır. Osmanlı Devletine ait başka kayıtlardaysa köyün adı Aladana olarak karşımıza çıkar. Bu ad, hayvan adından kaynaklanan bir köy adı olarak değerlendirilebilir: al+a "karışık renkli" + dana. Ala rengin Türk renk kültüründe çok geniş bir yer tuttuğu bilinmektedir. Geyik, kuş vd. hayvan adlarının niteleyicisi olarak kullanımına sıkça rastlanır. 1691'e ait bir kayıtta Aladana olarak kayıtlı olan köy, 1831'deki nüfus sayımında Susuz adıyla karşımıza çıktığına göre, yeni adını bu tarihler arasında almıştır. Susuz, verimli topraklara sahip bir köydür. Suğla Gölünün kıyısında, ormanlık alana yakın konumlanmıştır. Susuz Köyünün su+suz (<<sub+sız ET) adını alması içme suyu kaynaklarına uzak olmasıyla ilgili olmalıdır. Bugün sulama konusunda sıkıntı olmasa da geçmişte içme suyu sıkıntısı çekilen bir bölge olduğu için bu adı aldığı öne sürülebilir. 

Taraşçı

Küpe Dağının kuzeyinde, plato üzerine kurulu yerleşim yerinin sakinleri yazları Küpe Yaylası, Kavak Yaylası ile Cumkurt Yaylasına giderler. Taraş, Derleme Sözlüğü'ne göre, "tarla, bağ bahçe vb. ürünlerden toplananlardan arta kalanlar" anlamına gelir. Köyün adı, bu işi yapan kimselerin bölgede bulunduğunu işaret etmek üzere, meslek yapım eki olarak kullanılan +çı ekiyle kurulmuştur. Taraş adı aynı zamanda Bozulus Aşiretine bağlı konargöçer Türkmen taifesinden bir topluluğun adıdır. Ancak bu topluluğun bölgede bulunduğuna dair herhangi bir kayda rastlanmamıştır. 

Taşağıl

Seydişehir merkezine oldukça yakın olan Taşağıl köyü, ova üzerine kurulmuştur. Taş, sözcüğünün tarihî metinlerde "dış; hariç; uzak; geniş açıklık; yazı; gurbet; yabancı yer" anlamlarında kullanıldığı bilinmektedir. Buradan hareketle köyün, merkezdekiler tarafından ağıl olarak kullanıldığı düşünülebilir. Merkeze en yakın köylerden biri olması, adlandırmadaki ağıl sözcüğünü Kıpçak lehçelerinde köy anlamını taşıyan awıl sözcüğü ile ilişkilendirilmemesi gerektiğine işaret etmektedir. Yerleşim yerinin adı, doğrultu bildiren taş ve bölgede küçükbaş hayvancılığın olduğunu ifade eden ağıl (<ağ-ıl) sözcükleriyle kurulmuş bir sıfat tamlaması özelliği göstermektedir.

Tepecik(Rumdiğin/Rumdüğün/Ürümdüğün):

Roma~Yun. Romiós>  Köyün adı Göçü kazasında bağlı Urumdiğin adıyla, 16. yüzyılın ilk yarısında kayıt altına alınmıştır. Osmanlı Yer Adları II adlı, 16. yüzyılın ilk yarısında Osmanlı kayıtlarındaki yer adlarını toplu hâlde veren kaynakta, Rumdiğin/Urumdiğin vb. toplam beş yerleşim yeri mevcuttur. Söz konusu yer adlarının üçü Konya çevresinde tespit edilmiştir. Çavuş bucağında yer alan köyün eski adı Rumdiğin, halk arasında sıklıkla Ürümdüğün şeklinde öntüremeyle telaffuz edilir. Bu adın kaynağı olan Rumdigin <Rum Tigin (<Tegin "hükümdarın oğlu, prens") adındaki dar düz ünlülerin yuvarlaklaşması ve ötümlü /g/ ünsüzünün sızıcılaşması ile Rumdüğün şeklini almıştır. Köyün Tepecik adını alması, 1968 yılına denk gelir. Köy, Seydişehir'in yüksek olmayan bir bölgesinde, ova üzerinde kuruludur. Tepecik köyünde tepe yoktur. Köyün yeni adı, yerleşim yerinin konumu ve şartları dikkate alınmadan verilmiştir. Her ne kadar sonradan konmuş bir ad olsa da, tepecik adının ifade ettiği yüksekliğin kutsallık ve korunaklılık ifade eden kavram alanına sahip oluşu göz önünde tutulmalıdır. 

Tol

Seydişehir'den derlenen anlamı "ahır"dır. Bugün bölgede tol sözcüğünün anlamı unutulmuştur. Tol köyü de büyük olasılıkla yapı kaynaklı yer adı alan köylerdendir.

Ufacık (Ovacık / Ayvacık):

Çavuş bucağında yer alan Ufacık köyünün tarihî kayıtlarda iki farklı adla kaydedildiği görülmektedir. Bunlar, Ayvacık ve Ovacık'tır. Alan araştırmasında, köyün eski adının Ayvacık olduğu ve bir yanlışlık nedeniyle Ufacık olarak kaydedildiğinin düşünüldüğü öğrenilmiştir. Resmî kayıtlarda bulunmasa da eskiden yöre halkı köylerinin adına Şevik dermiş. 1928 yılına ait Son Teşkilat-ı Mülkiyede Köylerimiz adını taşıyan çalışmada, köy, Ayvacık adıyla kaydedilmiştir. 16. yüzyılın ortalarına doğru Kıreli, Yağan ve Gurgurum nahiyelerinde Ovacık adlı üç köy bulunmaktadır. Söz konusu kayıtlarda Gurgurum'a bağlı olan Ovacık köyü, bugün Ufacık olarak adlandırılan yerleşim yeri olmalıdır. Bölgede nahiyelerin sık sık değişmesine bağlı olarak, Ovacık köyünün uzun bir süre Göçi-yi Kebir'e, 1915'teyse Aynı adı taşıyan 76 köy ve mahalle bulunmaktadır                                                     

Ovacık köyünün, vadi yamacında kurulu olmasına rağmen ovacık adını taşıması, bu adın köye özgü olmadığına işaret eder. Bu durumda köyün adı bir topluluk, oymak, aşiret adından kaynaklanıyor olabilir. Bir başka ihtimal de köye yerleşenlerin eski yerleşim yerlerinin adını beraberinde getirmeleridir. 

Yaylacık: (Nuzumla/Zozumla):

Yaylacık köyü, Alacadağ'ın kuzeyinde, Seydişehir'in en yüksek yerlerinden birinde, yamaç kenarında kuruludur. Erdoğru'nun, Nuzumla köyünün 16. yüzyılda Beyşehir Sancağında en çok koyun vergisi ödeyen köylerden olduğunu belirtmesi, bugün olduğu gibi eskiden de bu köyde çokça hayvancılık yapıldığına işaret eder. Köy tarihî kaynaklarda Nuzumla ve Zozumla adlarıyla geçmektedir. Köyün eski adı muhtemelen eski yerleşim yerlerinden birinin adını taşımaktadır. Yaylacık adı, köyün yüksek bir bölgede yazın konaklamaya müsait yapısına bağlı olarak verilmiştir. Bu ad, 1968 yılında Nuzumla'nın yerine geçmiştir.

Yenice

Vadi yamacına kurulu olan Yenice köyü, 1502 tarihli tapu tahrir defterinde Seydişehir, Gurgurum nahiyesine bağlı bir köy olarak kayıtlıdır. Yenicelü adında, Atçeken Yörüklerinden kalabalık bir nüfusun Seydişehir'in yakınındaki Turgud kazasında yerleştiği bilinmektedir. Yenicelü veya Yeniceliler, konargöçer Türkmen Yörüklerindendir ve oldukça geniş bir alana yayılmış kalabalık bir topluluktur. Yenice köyünün adını Türkay'ın söz ettiği topluluktan aldığı düşünülebilir. 

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve seydisehirgundem.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.