whatsapp

Eşkıya dereli Halil Çetesi’nin Seydişehir’deki şenaatleri

İZ BIRAKANLAR 24.04.2020 - 23:21, Güncelleme: 09.09.2021 - 14:46
 

Eşkıya dereli Halil Çetesi’nin Seydişehir’deki şenaatleri

I.Ahmed dönemi (1603-1617) Celali eşkıyalarından Dereli Halil  Seydişehir Kazasındaki şenaatlerini (fenalık,alçaklık) II.Osman (1618-1622) ve IV.Murad döneminde de ara vermeden sürdürmüştü. Seydişehir’in kervan yolu üzerinde önemli bir ticaret noktası olması ilgi çekerken, Küpe dağlarında pek çok mağara ve dehlizin varlığı bu sarp arazide fesad ve eşkıya güruhunun saklanmasına imkân vermekteydi. Konuyla ilgili olarak Tarihçi Ercan Arslan şunları söyledi “Bozkır kazasının Dere köyünden sipâhî zorbası Halîl Seydişehir Kazasının Armutlu köyünden sipahi Hüseyin ve hizmetkârı Nûrullâh'ın evlerini basıp kendileriyle birlikte yakmıştı. Bu esnada Halil’in en sadık adamlarından   aynı köyden Bekir, Abdussamed, Gâzî, Muharrem, Şabân, Lütfi,Satı, Mustafa , Bâlî, Velî, Piyâle, Balcıoğlu, Kara Hasan, Nesîmî, Velî Nasûh ve Çat köyünden Sunî, Hâbil, İlyas, Hacı Durmuşoğlu,  Hacı Ivazoğlu, Alî Baba, Ramazan, Kozağacı köyünden Şaban, Eldoğan köyünden Mûsâ Efendi oğlu İbrâhîm de yanında bulunuyordu. Bu hadise üzerine Hüseyin ve Nurullah’ın varîslerinden Nurlu ve Ganimet hatunlar ile Mustafa,  Kadıya müracaat etmişler ve yaşananlar naib ve mübaşir eliyle kayıt altına alınarak İstanbul’a bildirilmişti. Esasında Seydişehir Kadısı ve Karaman Beylerbeyi evvelden de Dereli Halil ve çetesinin kötülüklerini başkente haber etmişlerdi. Payitahttan gönderilen II.Osman dönemine ait Kasım 1618 tarihli hükümde (BOA.Müh.Def.82-351-21) özetle “fesad taifesi eşkıyanın haklarında lazım geleni icra eyleyesiz” denilmekteydi. Lakin bunu başarmak pek kolay olmayacaktı. Arşiv belgelerinde eşkıya Dereli Halil’in 1628 sonrası faaliyetlerinin arttığını görülüyor. Bunun sebebi Seydişehir’in Kavak köylü eşkıya başlarından Dağlar Delisi Süleyman ve kardeşi Deli İlahi’nin ölümleri idi. Artık rakibi kalmayan Dereli Halil köyünden kalkıp avanesiyle Seydişehir’e gelerek Hoşhanzadelerin Konağını zaptetmiş ve faaliyetlerini buradan yürütmüştü. Kış mevsiminde ekseriya Gencek Bucağının Taşdere köyünde otururdu. Osmanlı Vakanüvisi (Tarihçi) Halepli Mustafa Naima Efendi eserinde eşkıya Halil için “halka bir gazab-ı ilahi oldu” demekteydi. Eşkıya kel Halil’e Osmanlı Devleti’nin merkezi otoritesinin sarsıldığı, ücretli leventlerin ipliğinin çürüğe çıktığı, sekbanların ise gözü izinde bir sürü zehresiz (zehirli yılan) olduğu yıllarda 3 Ağustos 1629 tarihli berat ile Seydişehir, Beyşehir, Niğde, Kayseri, Akşehir, Kırşehir ve Aksaray’da asker toplama yetkisi verildi. Bu yetkiyle Karaman Eyaletinin zorbası Seydişehir’de haddi olmadan kadı yerine davalara bakar olmuştu. Konağında güya adalet dağıtıyor kimine hayat bahş ediyor kiminin elini, dilini kestiriyor bazısının da idamını ferman buyuruyordu. Kimde bir kürklü libas, kimde bir cins at görse kardeşi oğlu Ramazan’ı gönderip “Ağam kürkünü ister, atını ister der alıp getirtirdi”. Seydişehir halkı bu haraminin yaptıkları yüzünden adeta canından bezmişti. Halkın bir kısmı başka kazalara göç etmek zorunda kalmıştı. Seydişehir Köylerine baskınlar verip ahalinin mal, mülkünden pahada ağır olanları gasp ettirirdi. Nihayet Dereli Halil’in zulümleri Seydişehirliler tarafından bu defa IV. Murad’a mektuplarla arz edildi. IV. Murad, Halil Eşkıyasının Katlini buyuruyor IV.Murad (1623-1640) eşkıyadan muzdarip Seydişehirlilerin yazdıkları şikayet mektuplarına kayıtsız kalmamıştır. Bolvadin Beyi Çerkez Küçük Ahmet Paşa,  Halil’in idamıyla görevlendirildi. Paşa askerleriyle Akşehir, Çiğil yolunu aşıp Halil’i Seydişehir’deki konağında bir gece gafil avladı. Halil fesad ve şenaat taifesinden adamlarıyla katledildi. Katledilenlerin içinde Yaycı Hasan zorbası da vardı. Halil’in başı Seyyid Harun Cami karşısındaki çarşı meydanında ibreti âlem için üç gün bekletildi ve sonrasında usül üzere balmumuna batırılıp diğeriyle birlikte İstanbul’a gönderildi. Tarihçi Arslan devam ederek  “14.yüzyıl başında orijinal bir Türk kenti olarak kurulan Seydişehir Osmanlı Devlet otoritesinin zayıfladığı duraklama döneminden (1579-1699) itibaren Celali eşkıyasından çok çekmiştir. Emir Şahi, Kavaklı Dağlar Delisi Süleyman ve kardeşi Deli İlahi, Dereli Halil, Boyalılı Seyit Ahmet, Tavil (Uzun) Ali, Gevreklili Bıyıklı Ahmet ve oğlu Numan, Karahaydaroğlu Mehmed, Katırcıoğlu bu taifenin Seydişehir havalisindeki önde gelen zorbalarıydı. Asilerin yaptığı zulümler Konya mahkeme kayıtlarında da tafsilatıyla yer almaktadır. Dereli Halil’in şenaatleri ise Turhan Tan tarafından yazılan “Cehennemden Selam” adlı romanının(1928) Eriyen Dağlar bölümünün konusunu oluşturmuştur. R. Ekrem Koçu “Dağ Padişahları” isimli romanında (1962) bu azılı şakilerin bir kısmına yer vermiştir” dedi.

I.Ahmed dönemi (1603-1617) Celali eşkıyalarından Dereli Halil  Seydişehir Kazasındaki şenaatlerini (fenalık,alçaklık) II.Osman (1618-1622) ve IV.Murad döneminde de ara vermeden sürdürmüştü. Seydişehir’in kervan yolu üzerinde önemli bir ticaret noktası olması ilgi çekerken, Küpe dağlarında pek çok mağara ve dehlizin varlığı bu sarp arazide fesad ve eşkıya güruhunun saklanmasına imkân vermekteydi.

Konuyla ilgili olarak Tarihçi Ercan Arslan şunları söyledi “Bozkır kazasının Dere köyünden sipâhî zorbası Halîl Seydişehir Kazasının Armutlu köyünden sipahi Hüseyin ve hizmetkârı Nûrullâh'ın evlerini basıp kendileriyle birlikte yakmıştı. Bu esnada Halil’in en sadık adamlarından   aynı köyden Bekir, Abdussamed, Gâzî, Muharrem, Şabân, Lütfi,Satı, Mustafa , Bâlî, Velî, Piyâle, Balcıoğlu, Kara Hasan, Nesîmî, Velî Nasûh ve Çat köyünden Sunî, Hâbil, İlyas, Hacı Durmuşoğlu,  Hacı Ivazoğlu, Alî Baba, Ramazan, Kozağacı köyünden Şaban, Eldoğan köyünden Mûsâ Efendi oğlu İbrâhîm de yanında bulunuyordu. Bu hadise üzerine Hüseyin ve Nurullah’ın varîslerinden Nurlu ve Ganimet hatunlar ile Mustafa,  Kadıya müracaat etmişler ve yaşananlar naib ve mübaşir eliyle kayıt altına alınarak İstanbul’a bildirilmişti. Esasında Seydişehir Kadısı ve Karaman Beylerbeyi evvelden de Dereli Halil ve çetesinin kötülüklerini başkente haber etmişlerdi. Payitahttan gönderilen II.Osman dönemine ait Kasım 1618 tarihli hükümde (BOA.Müh.Def.82-351-21) özetle “fesad taifesi eşkıyanın haklarında lazım geleni icra eyleyesiz” denilmekteydi. Lakin bunu başarmak pek kolay olmayacaktı.

Arşiv belgelerinde eşkıya Dereli Halil’in 1628 sonrası faaliyetlerinin arttığını görülüyor. Bunun sebebi Seydişehir’in Kavak köylü eşkıya başlarından Dağlar Delisi Süleyman ve kardeşi Deli İlahi’nin ölümleri idi. Artık rakibi kalmayan Dereli Halil köyünden kalkıp avanesiyle Seydişehir’e gelerek Hoşhanzadelerin Konağını zaptetmiş ve faaliyetlerini buradan yürütmüştü. Kış mevsiminde ekseriya Gencek Bucağının Taşdere köyünde otururdu. Osmanlı Vakanüvisi (Tarihçi) Halepli Mustafa Naima Efendi eserinde eşkıya Halil için “halka bir gazab-ı ilahi oldu” demekteydi. Eşkıya kel Halil’e Osmanlı Devleti’nin merkezi otoritesinin sarsıldığı, ücretli leventlerin ipliğinin çürüğe çıktığı, sekbanların ise gözü izinde bir sürü zehresiz (zehirli yılan) olduğu yıllarda 3 Ağustos 1629 tarihli berat ile Seydişehir, Beyşehir, Niğde, Kayseri, Akşehir, Kırşehir ve Aksaray’da asker toplama yetkisi verildi. Bu yetkiyle Karaman Eyaletinin zorbası Seydişehir’de haddi olmadan kadı yerine davalara bakar olmuştu. Konağında güya adalet dağıtıyor kimine hayat bahş ediyor kiminin elini, dilini kestiriyor bazısının da idamını ferman buyuruyordu. Kimde bir kürklü libas, kimde bir cins at görse kardeşi oğlu Ramazan’ı gönderip “Ağam kürkünü ister, atını ister der alıp getirtirdi”. Seydişehir halkı bu haraminin yaptıkları yüzünden adeta canından bezmişti. Halkın bir kısmı başka kazalara göç etmek zorunda kalmıştı. Seydişehir Köylerine baskınlar verip ahalinin mal, mülkünden pahada ağır olanları gasp ettirirdi. Nihayet Dereli Halil’in zulümleri Seydişehirliler tarafından bu defa IV. Murad’a mektuplarla arz edildi.

IV. Murad, Halil Eşkıyasının Katlini buyuruyor

IV.Murad (1623-1640) eşkıyadan muzdarip Seydişehirlilerin yazdıkları şikayet mektuplarına kayıtsız kalmamıştır. Bolvadin Beyi Çerkez Küçük Ahmet Paşa,  Halil’in idamıyla görevlendirildi. Paşa askerleriyle Akşehir, Çiğil yolunu aşıp Halil’i Seydişehir’deki konağında bir gece gafil avladı. Halil fesad ve şenaat taifesinden adamlarıyla katledildi. Katledilenlerin içinde Yaycı Hasan zorbası da vardı. Halil’in başı Seyyid Harun Cami karşısındaki çarşı meydanında ibreti âlem için üç gün bekletildi ve sonrasında usül üzere balmumuna batırılıp diğeriyle birlikte İstanbul’a gönderildi.

Tarihçi Arslan devam ederek  “14.yüzyıl başında orijinal bir Türk kenti olarak kurulan Seydişehir Osmanlı Devlet otoritesinin zayıfladığı duraklama döneminden (1579-1699) itibaren Celali eşkıyasından çok çekmiştir. Emir Şahi, Kavaklı Dağlar Delisi Süleyman ve kardeşi Deli İlahi, Dereli Halil, Boyalılı Seyit Ahmet, Tavil (Uzun) Ali, Gevreklili Bıyıklı Ahmet ve oğlu Numan, Karahaydaroğlu Mehmed, Katırcıoğlu bu taifenin Seydişehir havalisindeki önde gelen zorbalarıydı. Asilerin yaptığı zulümler Konya mahkeme kayıtlarında da tafsilatıyla yer almaktadır. Dereli Halil’in şenaatleri ise Turhan Tan tarafından yazılan “Cehennemden Selam” adlı romanının(1928) Eriyen Dağlar bölümünün konusunu oluşturmuştur. R. Ekrem Koçu “Dağ Padişahları” isimli romanında (1962) bu azılı şakilerin bir kısmına yer vermiştir” dedi.

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve seydisehirgundem.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.