whatsapp

Dünyada ve Türkiye’de kadın hakları

ANALİZ (SG) - Seydişehir Gündem | 19.11.2023 - 01:17, Güncelleme: 19.11.2023 - 01:17
 

Dünyada ve Türkiye’de kadın hakları

1917 yılındaki Sosyalist Devrim’i ile, Sovyetler Birliği, ataerkil kurallarını ortadan kaldırarak, kadın erkek eşitliğine karar verip, kadınların üzerindeki baskıyı kaldıran ilk ülke oldu.
20. yüzyılın başlarında İngiltere’deki demokrasi anlayışı, tıpkı Antik Yunan’da olduğu gibi kadınların haklarını hiçe sayıyordu. 1918 yılında kadınlar oy kullanma haklarını büyük mücadelelerle kazandılar: kendilerini Buckingham Sarayı’nın parmaklıklarına kilitleyerek, mitinglerde slogan atarak ve hapishanelerde açlık grevi yaparak… Mustafa Kemal Atatürk, kadınlarımızın her alanda ileri bir seviyede olmasını arzu ederek bütün dünya ülkelerinden önce, 5 Aralık 1934 tarihinde Türk Kadınına “Seçme ve Seçilme Hakkı” tanıdı. O dönemde Avrupa’daki bazı gelişmiş ülkelerde bile kadınların bu hakkı bulunmuyordu. Seçme ve seçilme hakkına Fransa’da kadınlar 1944, İtalya’da 1945, Yunanistan’da 1952, Belçika’da 1960 ve İsviçre’de 1971 yılında kavuştular. Osmanlı İmparatorluğu’nda kadınların hayatı hakkındaki kararları sadece erkekler alabiliyordu. Medeni Kanun’un yürürlüğe girmesiyle, kızlar istedikleri mesleği seçebildiler. Başarılı gençler okumaları ve mesleklerinde gelişmeleri için devlet tarafından yurtdışına gönderilmeye başlandı. Atatürk ilke ve inkılaplarına sadık gençler yetişti. Bu öncü kadınlar arasında mesleklerinde başarılı olan ilkleri sayabiliriz: Olimpiyatlara katılan Türk kadın sporcu ve kadın arkeolog Halet Çambel, savaş pilotu Atatürk’ün manevi kızı Sabiha Gökçen, Doktor Safiye Ali, opera sanatçısı Semiha Berksoy, ressam Mihri Müşfik, avukat Süreyya Ağaoğlu, tiyatrocu Bedia Muvahhit, NASA’da çalışan Türk bilim kadını Dilhan Eryurt ve seramikte Füreya Koral bunlardan sadece bir kaçı... Dünyanın kuruluşundan beri, kâh tanrıçalaştırılan, kâh lanetlenen ve nesneleştirilen kadınlar, 20. ve 21. yüzyıllarda bütün dünyada olduğu gibi, Türkiye’de de, normal bir hayat sürüp, üretime katılıp memleket ekonomisinde ve siyasetinde bir varlık gösterebiliyorlar. Mülkiyet haklarına, boşanma, istemezlerse çocuk aldırma yetkisine sahipler. Ama yine de tarih boyunca önlenemeyen, kadına şiddet, cinsel baskı maalesef kurban almaya devam ediyor. Dilerim; önümüzdeki yıllarda hem Türkiye’de hem de Dünyada kadın cinayetleri son bulur, gerekli uygulama ve doğru politikalarla, kadına şiddet azalarak biter.
1917 yılındaki Sosyalist Devrim’i ile, Sovyetler Birliği, ataerkil kurallarını ortadan kaldırarak, kadın erkek eşitliğine karar verip, kadınların üzerindeki baskıyı kaldıran ilk ülke oldu.

20. yüzyılın başlarında İngiltere’deki demokrasi anlayışı, tıpkı Antik Yunan’da olduğu gibi kadınların haklarını hiçe sayıyordu. 1918 yılında kadınlar oy kullanma haklarını büyük mücadelelerle kazandılar: kendilerini Buckingham Sarayı’nın parmaklıklarına kilitleyerek, mitinglerde slogan atarak ve hapishanelerde açlık grevi yaparak…

Mustafa Kemal Atatürk, kadınlarımızın her alanda ileri bir seviyede olmasını arzu ederek bütün dünya ülkelerinden önce, 5 Aralık 1934 tarihinde Türk Kadınına “Seçme ve Seçilme Hakkı” tanıdı. O dönemde Avrupa’daki bazı gelişmiş ülkelerde bile kadınların bu hakkı bulunmuyordu. Seçme ve seçilme hakkına Fransa’da kadınlar 1944, İtalya’da 1945, Yunanistan’da 1952, Belçika’da 1960 ve İsviçre’de 1971 yılında kavuştular.

Osmanlı İmparatorluğu’nda kadınların hayatı hakkındaki kararları sadece erkekler alabiliyordu. Medeni Kanun’un yürürlüğe girmesiyle, kızlar istedikleri mesleği seçebildiler. Başarılı gençler okumaları ve mesleklerinde gelişmeleri için devlet tarafından yurtdışına gönderilmeye başlandı. Atatürk ilke ve inkılaplarına sadık gençler yetişti. Bu öncü kadınlar arasında mesleklerinde başarılı olan ilkleri sayabiliriz: Olimpiyatlara katılan Türk kadın sporcu ve kadın arkeolog Halet Çambel, savaş pilotu Atatürk’ün manevi kızı Sabiha Gökçen, Doktor Safiye Ali, opera sanatçısı Semiha Berksoy, ressam Mihri Müşfik, avukat Süreyya Ağaoğlu, tiyatrocu Bedia Muvahhit, NASA’da çalışan Türk bilim kadını Dilhan Eryurt ve seramikte Füreya Koral bunlardan sadece bir kaçı...

Dünyanın kuruluşundan beri, kâh tanrıçalaştırılan, kâh lanetlenen ve nesneleştirilen kadınlar, 20. ve 21. yüzyıllarda bütün dünyada olduğu gibi, Türkiye’de de, normal bir hayat sürüp, üretime katılıp memleket ekonomisinde ve siyasetinde bir varlık gösterebiliyorlar. Mülkiyet haklarına, boşanma, istemezlerse çocuk aldırma yetkisine sahipler. Ama yine de tarih boyunca önlenemeyen, kadına şiddet, cinsel baskı maalesef kurban almaya devam ediyor.

Dilerim; önümüzdeki yıllarda hem Türkiye’de hem de Dünyada kadın cinayetleri son bulur, gerekli uygulama ve doğru politikalarla, kadına şiddet azalarak biter.

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve seydisehirgundem.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.