whatsapp
Mehmet Kiraz
Köşe Yazarı
Mehmet Kiraz
 

Bay Kemal helalleşti onlarda helalleşecek mi?

İnsanlık tarihini doğru ve objektif incelediğimizde devletlerinde canlılar gibi canlı organizmalar olduğunu görürüz. Her devlet, her medeniyet, her toplumsal katmanlar insanlar gibi doğar, gelişir, büyür ve tarihsel sürecini tamamlar yâda yok olur. Bize bıraktıkları sadece tarihsel materyaller veya yazılı sözlü kaynaklardan başka bir şey değildir. Sadece bir sonraki toplumsal olgulara kültürel ve medeniyet kazanımlarını bırakırlar. Biz bunlara kimimiz sınıflar tarihi, kimimiz evrimsel süreç, kimimiz insanlık tarihi, kimimiz toplumsal tarih diye adlandırabiliriz.... Medeniyetin beşiği olarak isimlendirdiğimiz ve insanlık tarihi kadar eski olan Orta-doğu coğrafyasına tarihsel hafızamızla baktığımızda yüzlerce dil, din, devlet, imparatorluk, medeniyet ve halklar belirli bir tarihsel veri aralıklarında gelip geçmiş ve bir sonraki yeni bir medeniyetin spermleri olmuştur. Bu değişim, dönüşüm, oluşum bazen kültürel güçle, bazen dinlerin rüzgârıyla, bazen coğrafi iklimsel dayatmalarla 15 bin yıldır hep canlılığını devam ettirmiştir. Son bin yıldır bu coğrafyanın kaderini dinler, ırklar, diller ekseninde şekillendiren tarihsel süreç, bazen en üst düzeyde medeniyetler, devletler yaratırken, bazen de kan, gözyaşı ve katliamlarla kendini var etmiştir.. Bu tarihsel süreçte haklı, haksız ekseninde sorgulamak değil sadece günümüz penceresinden nasıl okumalıyız ve çıkarılacak derslerin neler olduğunu bir kenara not etmeliyiz... Yaşadığımız Orta-doğu, Balkan, Mezopotamya, nil havzası, Kafkasya çemberinin merkezinde olan Anadolu aslında bir nevi medeniyetlerin son bin yıllık kıblesi ve merkezi olmuştur. Bu merkezin temelinde yaşayan bizler için aslında sadece bir ülkede yaşamaktan öte, Amerika kıtasındaki devletlerin oluşum sebebi bile bu coğrafyadaki tarihsel olgular ve nedenlerdir. İbrahim’i dinlerin ana damarı, emperyalist asimileye yenilmeyecek 5 kadim ırksal toplumların beşiği yine bu coğrafyadır. Bu topraklar öyle paradoksları içinde barındırır ki: bırakın farklı dinler arası, ırklar arası, medeniyetler arası savaşları.. Aynı dinin mezhepleri, aynı dinin aynı mezhebin tarikatları birbirlerini boğazlamış.. Aynı ırkın, aynı boyun aşiretleri birbirlerine karşı katliamlar yapmıştır. Bu nedenle bu coğrafya ‘da hiç bir din, hiç bir ırk, hiç bir mezhebin tarihsel sicili temiz değildir... Yukarıda genel bir perspektifle yaşadığımız coğrafyanın bütünsel dinamiklerini ve tarihsel süreçlerini kaba hatlarıyla yazmak zorunda kaldım. Bu olguları doğru okumadan anlık refleksle oluşan ve bedelleri ağır olan tarihsel verilere cevaplar çok güdük ve yanlı kalacaktır. Hele ki son 300 yıllık Osmanlı, Orta-doğu ve emperyalist batı tarihini bilmeden, sorgulamadan bu günler üzerinden siyaset yapmak çok ucuz ve eksik kalacaktır. Çünkü son 150 yıllık tarihsel süreçte uluslar temelinde, sınıflar temelinde, dinler temelinde Arapsaçına dönüşmüş karma karışık olgular bir birine gebe, neden-sonuç ilişkisi üzerinden bir tarihsel serüveni günümüze kadar toplumlara yaşatmıştır. Aynı tarihsel dönemler içinde bir coğrafya ‘da sınıf temelli değişimler oluşurken, başka bir coğrafya ‘da ırk, din temelli refleksler gelişmiş, toplumsal devinimler aynı hızla gelişmemiştir. Son yüz yıllık süreçte yaşadığımız coğrafyadaki uluslaşma sürecini irdelediğimizde bu süreç tek yanlı ırk, millet, ulus, devlet, din, sınıf temelli argümanlarla açıklayıp kenara çekilemeyiz. Bu saydığım tüm katmanları içinde barındıran olgulara aidiyet ve ideolojik bağlamda yakın olan insanlar salt kendi duruşlarıyla kendilerini haklı çıkarması, karşıtları tarafından haklı olarak algılatmayabiliyor. Son dönemlerde Cumhuriyet Halk Partisi Genel başkanı Kemal KILIÇTAROĞLU helalleşme adında yeni bir format oluşturup aslında yukarıdaki genel olgular üzerinden kendi cenahının tarihsel sicili üzerinden değil, insani ve ahlaki bir pencereden 50 yıllık sağcı paradikmaların bu ülkeye bir şey katmadığı bilinciyle, dayak yiyenin dayak atanlara çiçek uzatmasından başka bir şey değildir. Ben şahsım adına böyle okudum. Bu okumalarımın haklı gerekçelerini kısa alıntılarla aktarmak istiyorum. Sayın KILIÇTAROĞLU ilk önce bu ülkede belli bir siyasi partinin liderliğini yaptığı, bu siyasi partinin Cumhuriyeti kuran parti olduğunu, Bu partinin kuruluş sürecinden 1950'lere kadar asla heterojen değil, homojen ve tüm siyasal, dinsel, sınıfsal, ırksal katmanları içinde barındırdığı, bu katmanların devletleşme sürecinde hepsinin harcının olduğunu biliyoruz. Bu parti Osmanlı karşıtlığı üzerine kurulmuş bir parti değil, bilakis Osmanlı adında yok olmaya yüz tutmuş bir devletin namusuna sahip çıkıp, anti-emperyalist temelde örgütlenmiş kurmay heyetinin ilk hücreleridir. 1947'lerden sonra dünyadaki iki kutuplu dünya ve sermaye olgusunun küreselleşmesi, emperyalizmin üst aşamadaki değişimi CHP içindeki sermaye ve sağcı siyasetcileri farklı arayışlara kanalize etmiştir. CHP ile göbek bağını kesen sağcı, liberal, feodalizm ve dinden beslenen cenahlar zamanla kendilerine haklılık payı oluşturacak yeni kitleler oluşturma adına, zamanında içinde bulundukları ve harcına emek harcadıkları Cumhuriyet ve Cumhuriyet kazanımları karşıtı siyaset ve tarih üretmeye başlamışlardır. Amerikan Emperyalizmi 1950'lerden sonra bu unsurlara dönem dönem büyük destekler vermiş, Cumhıriyet değerlerinin tasfiyesi için tüm imkânları seferber etmiştir. Günümüzde öyle bir algı oluşturulmaya çalışılmışki tüm sorunların nedeni Türkiye cumhuriyeti ve laik seküler hayatı bize sunan kurmay heyeti gibi algı yaratılmaya çalışılmıştır. Halbuki tarihsel süreci doğru analiz etmiş olsaydık, bu günlerdeki açmazların temelinde birileride kalkıp Osmanlı sorumlu yada sizde kurtuluş savasında sürecin içindeydiniz sizlerde sorumlusunuz deme hakkını kendinde görmesine şaşırmamak lazım. Kemal KILIÇTAROĞLU gibi entellektüel temelleri sağlam, mezhepsel aidiyeti haksızlığa ve katliamlara uğramış, coğrafi doğduğu bölgede acılar yaşanmış bir insanın siyasette son viraja girildiği bir dönemde hiç bir şeyden sorumlu değilken HELALLEŞME söylemi utangaçlık, suçluluk psikolojisi değil tamamen bu ülkenin değerlerine çökmüş, herşeyi hoyratça harcayan, din adına ortaçağ yaşatanlara karşı bir onurlu insanlık dersinden başka hiç bir şey değildir.... -Bu ülke'nin çocuklarını Kore'de ölüme Kemal KILIÇTAROĞLU ve CHP göndermedi.. -12 eylül darbesinde binlerce insan hakları ihlalerini, idamları Kemal KILIÇTAROĞU ve CHP yapmadı.. -Fetöcüleri, tarikatları, cemaatleri Kemal KILIÇTAROĞLU ve CHP parlatmadı. -28 Şubatları Kemal KILIÇTAROĞLU ve CHP yapmadı. -Çorum,Maraş,sivas'ta katliamları Kemal KILIÇTAROĞLU ve CHP yapmadı.. -Allahın ayetine makara, bakara diyen ne Kemal KILIÇTAROĞLU nede CHP olmadı. -Cumhuriyetin fabrikalarını babalar gibi satarım diyen ne Kemal KILIÇTAROĞLU'dur, nede CHP dir. -8 Milyon Mülteciyi başımıza bela eden NE kemal KIÇTAROĞLU'dur nede CHP'dir. Sevgili dostlarım. çok uzatmaları olan bir makale yazdım.. belki yüzlerde helalleşilmesi gereken konuları sıralamış olsaydım sanırım 100 sayfa sıralamam gerekirdi. Bu ülkede erdem göstermiş bir liderin Helalleşelim derken , bu ülkeyi bu hale getirenlerin pişkin pişkin sırıtması sadece komediden başka bir şey değil. Bizlerde bir gün soracağız bu ülkeyi 1950'lerden bu güne yöneten sağcılar utanıpta bizlerle HELALLEŞECEKMİ çok merak ediyorum...
Ekleme Tarihi: 03 Şubat 2023 - Cuma

Bay Kemal helalleşti onlarda helalleşecek mi?

İnsanlık tarihini doğru ve objektif incelediğimizde devletlerinde canlılar gibi canlı organizmalar olduğunu görürüz. Her devlet, her medeniyet, her toplumsal katmanlar insanlar gibi doğar, gelişir, büyür ve tarihsel sürecini tamamlar yâda yok olur. Bize bıraktıkları sadece tarihsel materyaller veya yazılı sözlü kaynaklardan başka bir şey değildir. Sadece bir sonraki toplumsal olgulara kültürel ve medeniyet kazanımlarını bırakırlar. Biz bunlara kimimiz sınıflar tarihi, kimimiz evrimsel süreç, kimimiz insanlık tarihi, kimimiz toplumsal tarih diye adlandırabiliriz....

Medeniyetin beşiği olarak isimlendirdiğimiz ve insanlık tarihi kadar eski olan Orta-doğu coğrafyasına tarihsel hafızamızla baktığımızda yüzlerce dil, din, devlet, imparatorluk, medeniyet ve halklar belirli bir tarihsel veri aralıklarında gelip geçmiş ve bir sonraki yeni bir medeniyetin spermleri olmuştur. Bu değişim, dönüşüm, oluşum bazen kültürel güçle, bazen dinlerin rüzgârıyla, bazen coğrafi iklimsel dayatmalarla 15 bin yıldır hep canlılığını devam ettirmiştir.

Son bin yıldır bu coğrafyanın kaderini dinler, ırklar, diller ekseninde şekillendiren tarihsel süreç, bazen en üst düzeyde medeniyetler, devletler yaratırken, bazen de kan, gözyaşı ve katliamlarla kendini var etmiştir.. Bu tarihsel süreçte haklı, haksız ekseninde sorgulamak değil sadece günümüz penceresinden nasıl okumalıyız ve çıkarılacak derslerin neler olduğunu bir kenara not etmeliyiz...

Yaşadığımız Orta-doğu, Balkan, Mezopotamya, nil havzası, Kafkasya çemberinin merkezinde olan Anadolu aslında bir nevi medeniyetlerin son bin yıllık kıblesi ve merkezi olmuştur. Bu merkezin temelinde yaşayan bizler için aslında sadece bir ülkede yaşamaktan öte, Amerika kıtasındaki devletlerin oluşum sebebi bile bu coğrafyadaki tarihsel olgular ve nedenlerdir. İbrahim’i dinlerin ana damarı, emperyalist asimileye yenilmeyecek 5 kadim ırksal toplumların beşiği yine bu coğrafyadır.

Bu topraklar öyle paradoksları içinde barındırır ki: bırakın farklı dinler arası, ırklar arası, medeniyetler arası savaşları.. Aynı dinin mezhepleri, aynı dinin aynı mezhebin tarikatları birbirlerini boğazlamış.. Aynı ırkın, aynı boyun aşiretleri birbirlerine karşı katliamlar yapmıştır. Bu nedenle bu coğrafya ‘da hiç bir din, hiç bir ırk, hiç bir mezhebin tarihsel sicili temiz değildir...

Yukarıda genel bir perspektifle yaşadığımız coğrafyanın bütünsel dinamiklerini ve tarihsel süreçlerini kaba hatlarıyla yazmak zorunda kaldım. Bu olguları doğru okumadan anlık refleksle oluşan ve bedelleri ağır olan tarihsel verilere cevaplar çok güdük ve yanlı kalacaktır.

Hele ki son 300 yıllık Osmanlı, Orta-doğu ve emperyalist batı tarihini bilmeden, sorgulamadan bu günler üzerinden siyaset yapmak çok ucuz ve eksik kalacaktır. Çünkü son 150 yıllık tarihsel süreçte uluslar temelinde, sınıflar temelinde, dinler temelinde Arapsaçına dönüşmüş karma karışık olgular bir birine gebe, neden-sonuç ilişkisi üzerinden bir tarihsel serüveni günümüze kadar toplumlara yaşatmıştır. Aynı tarihsel dönemler içinde bir coğrafya ‘da sınıf temelli değişimler oluşurken, başka bir coğrafya ‘da ırk, din temelli refleksler gelişmiş, toplumsal devinimler aynı hızla gelişmemiştir.

Son yüz yıllık süreçte yaşadığımız coğrafyadaki uluslaşma sürecini irdelediğimizde bu süreç tek yanlı ırk, millet, ulus, devlet, din, sınıf temelli argümanlarla açıklayıp kenara çekilemeyiz. Bu saydığım tüm katmanları içinde barındıran olgulara aidiyet ve ideolojik bağlamda yakın olan insanlar salt kendi duruşlarıyla kendilerini haklı çıkarması, karşıtları tarafından haklı olarak algılatmayabiliyor.

Son dönemlerde Cumhuriyet Halk Partisi Genel başkanı Kemal KILIÇTAROĞLU helalleşme adında yeni bir format oluşturup aslında yukarıdaki genel olgular üzerinden kendi cenahının tarihsel sicili üzerinden değil, insani ve ahlaki bir pencereden 50 yıllık sağcı paradikmaların bu ülkeye bir şey katmadığı bilinciyle, dayak yiyenin dayak atanlara çiçek uzatmasından başka bir şey değildir. Ben şahsım adına böyle okudum. Bu okumalarımın haklı gerekçelerini kısa alıntılarla aktarmak istiyorum.

Sayın KILIÇTAROĞLU ilk önce bu ülkede belli bir siyasi partinin liderliğini yaptığı, bu siyasi partinin Cumhuriyeti kuran parti olduğunu, Bu partinin kuruluş sürecinden 1950'lere kadar asla heterojen değil, homojen ve tüm siyasal, dinsel, sınıfsal, ırksal katmanları içinde barındırdığı, bu katmanların devletleşme sürecinde hepsinin harcının olduğunu biliyoruz. Bu parti Osmanlı karşıtlığı üzerine kurulmuş bir parti değil, bilakis Osmanlı adında yok olmaya yüz tutmuş bir devletin namusuna sahip çıkıp, anti-emperyalist temelde örgütlenmiş kurmay heyetinin ilk hücreleridir.

1947'lerden sonra dünyadaki iki kutuplu dünya ve sermaye olgusunun küreselleşmesi, emperyalizmin üst aşamadaki değişimi CHP içindeki sermaye ve sağcı siyasetcileri farklı arayışlara kanalize etmiştir.

CHP ile göbek bağını kesen sağcı, liberal, feodalizm ve dinden beslenen cenahlar zamanla kendilerine haklılık payı oluşturacak yeni kitleler oluşturma adına, zamanında içinde bulundukları ve harcına emek harcadıkları Cumhuriyet ve Cumhuriyet kazanımları karşıtı siyaset ve tarih üretmeye başlamışlardır. Amerikan Emperyalizmi 1950'lerden sonra bu unsurlara dönem dönem büyük destekler vermiş, Cumhıriyet değerlerinin tasfiyesi için tüm imkânları seferber etmiştir. Günümüzde öyle bir algı oluşturulmaya çalışılmışki tüm sorunların nedeni Türkiye cumhuriyeti ve laik seküler hayatı bize sunan kurmay heyeti gibi algı yaratılmaya çalışılmıştır.

Halbuki tarihsel süreci doğru analiz etmiş olsaydık, bu günlerdeki açmazların temelinde birileride kalkıp Osmanlı sorumlu yada sizde kurtuluş savasında sürecin içindeydiniz sizlerde sorumlusunuz deme hakkını kendinde görmesine şaşırmamak lazım. Kemal KILIÇTAROĞLU gibi entellektüel temelleri sağlam, mezhepsel aidiyeti haksızlığa ve katliamlara uğramış, coğrafi doğduğu bölgede acılar yaşanmış bir insanın siyasette son viraja girildiği bir dönemde hiç bir şeyden sorumlu değilken HELALLEŞME söylemi utangaçlık, suçluluk psikolojisi değil tamamen bu ülkenin değerlerine çökmüş, herşeyi hoyratça harcayan, din adına ortaçağ yaşatanlara karşı bir onurlu insanlık dersinden başka hiç bir şey değildir....

-Bu ülke'nin çocuklarını Kore'de ölüme Kemal KILIÇTAROĞLU ve CHP göndermedi..

-12 eylül darbesinde binlerce insan hakları ihlalerini, idamları Kemal KILIÇTAROĞU ve CHP yapmadı..

-Fetöcüleri, tarikatları, cemaatleri Kemal KILIÇTAROĞLU ve CHP parlatmadı.

-28 Şubatları Kemal KILIÇTAROĞLU ve CHP yapmadı.

-Çorum,Maraş,sivas'ta katliamları Kemal KILIÇTAROĞLU ve CHP yapmadı..

-Allahın ayetine makara, bakara diyen ne Kemal KILIÇTAROĞLU nede CHP olmadı.

-Cumhuriyetin fabrikalarını babalar gibi satarım diyen ne Kemal KILIÇTAROĞLU'dur, nede CHP dir.

-8 Milyon Mülteciyi başımıza bela eden NE kemal KIÇTAROĞLU'dur nede CHP'dir.

Sevgili dostlarım. çok uzatmaları olan bir makale yazdım.. belki yüzlerde helalleşilmesi gereken konuları sıralamış olsaydım sanırım 100 sayfa sıralamam gerekirdi. Bu ülkede erdem göstermiş bir liderin Helalleşelim derken , bu ülkeyi bu hale getirenlerin pişkin pişkin sırıtması sadece komediden başka bir şey değil. Bizlerde bir gün soracağız bu ülkeyi 1950'lerden bu güne yöneten sağcılar utanıpta bizlerle HELALLEŞECEKMİ çok merak ediyorum...

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve seydisehirgundem.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.