whatsapp

1. Cihan harbi (2)

ANALİZ (SG) - Seydişehir Gündem | 23.06.2022 - 11:57, Güncelleme: 23.06.2022 - 11:57
 

1. Cihan harbi (2)

Bu gâvur harbinde ölmeyen var mı?
 (Konu bütünlüğü için ilk bölümleri okuyun lütfen) Karaviran'da sene-i devir 1914 Nisan, Karaviran gölü masmavi, koca höyük göl içinde kalmış ada gibi... Gölün üzerini hafiften kaplayan sis sanki gölün günahını kapatıyormuşçasına basık... Berilere geldikçe öbek öbek kızıl renklerle boyanmış resim tablosu gibi gelincikler tarlaları işgal etmiş. Köylü çoğu araziyi nadasa bıraktığı için tüm endemik çiçek türleri güzellikleriyle arazide bizlere sunum yapıyor. Bu pastoral güzelliklere eşlik eden doğanın çalgıcıları kör serçeler, alçaktan uçan kırlangıçlar ve çiçek çiçek ziyaretlerini eksik etmeyen arılar ve yusufçuklar uzay çağının habercisi gibi çiçeklere inip inip kalkıyorlar. Bu uyumlu armoniye tüm doğanın nimetleri olan kuşlar, böcekler eşlik ederken bir anda eşşeğin anırmasıyla klasik müzik resitalinde cümbüş sesi gibi ahenk bozuldu... Eşeğin avaz avaz anırmasına ala-tav toprağa uzanmış ve kendinden geçmiş Memiş bir anda uyandı. Sağına soluna baktı. Çok uzakta kim olduğu seçilemeyen eşeğe binmiş bir Karaviran'lı kendisine doğru geldiğini gördü. Memiş,'' Hayırdır inşallah. Kötü bir şey yoktur!'' Memiş kendince kafasından sorular sorarken, keçeden yapılmış kenarları ince poşu sarılı şapkadan köy bekçisi Ramazan olduğunu anladı. -Hayırdır Ramazan emmiii, noldu.. İnşallah kötü bir şey yoktur... -Yok, emmim araziyi kontrol etmeye geldim. Hem de bu gün öğleden sonra Han-önü ‘ne Bozkır’dan zabitler gelecekmiş, seferberlik için celp kâğıtları verilecekmiş, hemen asker alımları başlamış, Gavur dört bir yandan saldırıya geçmiş, muhtar Kalaycı-zade Süleyman efendi herkesin Han-önüne toplanmasını söyledi. Sanada haber vereyim... Memiş tarifi olamayan duygular yaşadı. Aklına bir anda kahvehane'de kör Mevlüt'ün söyledikleri geldi. Kendince hoca mektebinde Muslu hocanın ezberlettiği sureler, savaşta ölürse şehit olacağını, cennette onlarca huriler verileceğini peş-peşe filim şeridi gibi düşlerken arada İsmail, Mehmet, Abdullah ile Osman-köy bağlarında çaldıkları üzümler, Koyun güderken Nuzumla köylülerinin koyunlarını çalıp kestikleri ve kendi aralarında et ziyafetleri aklına gelip kul hakkı yemenin belki'de derin acısını hissetti. Kör Mevlüt hayalinde son noktayı koydu. Bu savaş gerçekten kimin savaşıydı. Bunları kendince sorgularken ya sevdiği Ümmü-gülsüm ne olacaktı. Bir anda ikilip kendine gelen Memiş. -Tamam, Ramazan emmii. Bende birazdan köye gideceğim dedi. Zaten geçen ay zabitler geldiklerinde yaşım 19 olunca beni de yazdılar. Bekçi Ramazan oradan ayrılırken bizim Memiş yavaş yavaş Eşeğin kaçmasın diye ayağındaki ip çıkarıp, heybeyi eşeğe yerleştirdi. Yavaş yavaş Armutlu mevkisin ‘den at arabası yolunu takip ederek Karaviran'a doğru yol aldı. Köye girerken insanlardaki telaş, heyecan bariz hissediliyor, halk Han-önü ‘ne doğru birer ikişer telaş içinde yürüyorlardı. Memiş eşşeği eve bile götürmeden direk Han-önüne geldi. Yaylacı zamanı olsa’ da Han-önü kalabalıklaşmış, Akkise, aşağı ve yukarı Karaviran köylüleride buraya davet edilmişlerdi. Meydanda bulunan koca cami önünde ilk kez bu kadar kalabalık vardı. 10-15 zabit, 5-10 kırmızı fesli, frenk pantolon giymiş memurlar ve yanlarında köy muhtarı Kalaycı-zade, köy imamı Hatip Mehmet hoca ve birkaç köyün ileri gelenleri ve 200-300 kişilik kalabalık. En arkada eski Rum Mezarlığı olan yerde dut ağacının altına oturmuş halka karışmak istemeyen Balkan savaş gazisi kör Mevlit ve bir kaç Karaviran'lı... Bozkır ve Seydişehir'den gelen Mülki ve idari amirler olduğu anlaşılan 2 fesli ve şık giyimli ayağa kalkıp büyük bir daire oluşturan ahalinin tam ortasında durdular. -Ben Seydişehir kaymakamı Serinhisar'lı Ahmet Hamdi Bey, muhterem Devleti Osman-ı Aliye'nin ve Konya vilayetinin, Beyşehir sancağının, Seydişehir kaymakamı olarak Karaviran köyüne 3. gelişim, daha evvel çarşamba kanalının açılışı zamanında Konya vilayet amiri vali İbrahim Faik Bey'in emriyle kanal inşaat projelerini raporlamak için geldim. Muhterem Ümmet-i Muhammed burada bulunma sebeb-i ziyaretimiz malum olduğu gibi cihan devletimiz devleti Osmaniye’ye İngiliz gâvurunun saldırmasıdır. Halifemizin top-yekün cihat ilan etmiş Darul-İslam olan topraklarımızı kâfire karşı canımız, malımızla koruyacağımıza ve Halife haziretlerine olan borcumuzu ödemeye hazır olduğumuzu göstereceğiz. Eli silah tutan, reşit olan tüm Ümmet-i Muhammet silahaltına alınacaktır. Bozkır deftardarlığının ve karakol amirliğinin geçen ay kayıtlarına göre ve bizim son değerlendirmemiz sonucu O.Karaviran köyün'den 86, A.Karaviran köyünden 13, B.karaviran köyünden 8, Akkise köyünde 69 nefer olmaya uygun kişi tespit edilmiş, bu kişiler en geç 20 gün içinde Konya vilayet komutanlığına teslimatları yapılacaktır. Bu resmi konuşmadan sonra sırayla konuşmalar yapıldı. Konuşmalar genelde cihat, kâfirlerin Osmanlı topraklarına saldırması, birlik beraberlik gibi ajite temelli olsa’ da halkta bir karamsarlık, kaygı ve korku iklimi yarattı. Anlamsız anlamsız herkes bir birlerine bakarken herhâlde ilk-kez haline sevinenler çolak, sakatlar ve akil-bali olmayanlar ve listede isimleri olmayanlardı. Kalabalık kendi aralarında konuşmalar yaparken Hafız Mehmet Efendi toplanan cemaate -Muhterem cemaat misafirlerimize yemek ikramından sonra namaza geçeceğiz. Sonra isimleri tek tek sizlere muhtarımız Kalaycı-zade ibraz edecek.. Ahali yavaş yavaş dağılırken kadın, çoluk-çocuklar evlerine geçerken gençler ve erkekler camiye doğru yöneldiler. Namaz'dan sonra askere alınacak gençler tek-tek isim isim zikredildi. -Hacı Ali oğlu İdris, Tekeşenoğullarından Mustafa oğlu Mahmut, Hafız Abdullah oğlu Hüseyin, Davutoğullarından Mustafa oğlu Mehmet, Gözmenoğlu Yusuf oğlu Halil, Hatıpoğullarından Mustafa oğlu Mehmet, Mavinoğullarından Mehmet oğlu Ramazan, Kadıkıran oğullarından Veysel oğlu Kerim, Katipoğullarından Hasan. İsimler Kalaycı-zade tarafından uzun uzun sıralandı.. Bazı aileden 3, bazı aileden 2 isim bile vardı. Gözmenoğlu Yusuf'un 3 oğlu Halil, Mustafa, Ahmet’in isimleri okunmuş, emmileri hacı 30 yaşını geçtiği için soyu üremeye devam eder diye 3 yeğenin ide askere yazmışlardı. Bu gün heralde Karaviran'da hayatın en tanımsız, duyguların ifade edilemediği en dramatik gün bu olmasıydı. İnsanlar Cihat, vatan savunması demiş olsa’ da işin içinde gidipte dönmemek vardı. Fakirlik, salgınlar, haksızlıklar, eşkıya birde üstüne savaş. Sevkiyat günü yaklaştıkça Balkan gazisi kör Mevlüt Hanönü meydanına oturduğunda ahali çevresine toplanıp savaş anılarını hayretle nefes bile almadan dinlerdi. -Bu savaş bu saatten sonra Avrupalı devletlerle padişahın savaşı değil, Bizim olmayan toprakları zaten Balkanda, 93 harbinde, Trablusgarb'ta kaybettik. Bu savaş Anadolu Türküyle, gâvurun savaşı. Bu savaşı kaybedersen parça parça ülkemizi bölüp paylaşacaklar... Ben Balkan harbinde ne yiğitler gördüm. Yüzbaşı Mustafa Kemal’i, Kazım Karabekir’i bunlar olduğu sürece İngiliz gavuru ve senin İttihatcıların yarın kuyruklarına bakarak ülkeden kaçarlar. Bu yiğitler Osmanlıyı sizlerle omuz omuza kurtaracaklar. Bu millet tarih boyunca çok yıkıldı, çok bölündü ama her zaman devletini kurdu. Allah Türkü devletsiz bırakmaz... En zor zamanda bir yiğit gelir bizi feraha çıkarır... Kör Mevlüt Balkan harbinde karargâh bölüğünde posta eri olduğu için hem okuma-yazma öğrenmiş, hm’de subayların konuşmalarına kulak verip, devlet-siyaset sohbetlerine şahit olmuş bilgili biriydi. Konuştukça çevresindekilerin kaygıları dağılıp umutları yeşeriyordu. Hikâye devam edecek...
Bu gâvur harbinde ölmeyen var mı?

 (Konu bütünlüğü için ilk bölümleri okuyun lütfen)

Karaviran'da sene-i devir 1914 Nisan, Karaviran gölü masmavi, koca höyük göl içinde kalmış ada gibi... Gölün üzerini hafiften kaplayan sis sanki gölün günahını kapatıyormuşçasına basık... Berilere geldikçe öbek öbek kızıl renklerle boyanmış resim tablosu gibi gelincikler tarlaları işgal etmiş. Köylü çoğu araziyi nadasa bıraktığı için tüm endemik çiçek türleri güzellikleriyle arazide bizlere sunum yapıyor. Bu pastoral güzelliklere eşlik eden doğanın çalgıcıları kör serçeler, alçaktan uçan kırlangıçlar ve çiçek çiçek ziyaretlerini eksik etmeyen arılar ve yusufçuklar uzay çağının habercisi gibi çiçeklere inip inip kalkıyorlar. Bu uyumlu armoniye tüm doğanın nimetleri olan kuşlar, böcekler eşlik ederken bir anda eşşeğin anırmasıyla klasik müzik resitalinde cümbüş sesi gibi ahenk bozuldu...

Eşeğin avaz avaz anırmasına ala-tav toprağa uzanmış ve kendinden geçmiş Memiş bir anda uyandı. Sağına soluna baktı. Çok uzakta kim olduğu seçilemeyen eşeğe binmiş bir Karaviran'lı kendisine doğru geldiğini gördü.

Memiş,'' Hayırdır inşallah. Kötü bir şey yoktur!''

Memiş kendince kafasından sorular sorarken, keçeden yapılmış kenarları ince poşu sarılı şapkadan köy bekçisi Ramazan olduğunu anladı.

-Hayırdır Ramazan emmiii, noldu.. İnşallah kötü bir şey yoktur...

-Yok, emmim araziyi kontrol etmeye geldim. Hem de bu gün öğleden sonra Han-önü ‘ne Bozkır’dan zabitler gelecekmiş, seferberlik için celp kâğıtları verilecekmiş, hemen asker alımları başlamış, Gavur dört bir yandan saldırıya geçmiş, muhtar Kalaycı-zade Süleyman efendi herkesin Han-önüne toplanmasını söyledi. Sanada haber vereyim...

Memiş tarifi olamayan duygular yaşadı. Aklına bir anda kahvehane'de kör Mevlüt'ün söyledikleri geldi. Kendince hoca mektebinde Muslu hocanın ezberlettiği sureler, savaşta ölürse şehit olacağını, cennette onlarca huriler verileceğini peş-peşe filim şeridi gibi düşlerken arada İsmail, Mehmet, Abdullah ile Osman-köy bağlarında çaldıkları üzümler, Koyun güderken Nuzumla köylülerinin koyunlarını çalıp kestikleri ve kendi aralarında et ziyafetleri aklına gelip kul hakkı yemenin belki'de derin acısını hissetti. Kör Mevlüt hayalinde son noktayı koydu. Bu savaş gerçekten kimin savaşıydı. Bunları kendince sorgularken ya sevdiği Ümmü-gülsüm ne olacaktı.

Bir anda ikilip kendine gelen Memiş.

-Tamam, Ramazan emmii. Bende birazdan köye gideceğim dedi. Zaten geçen ay zabitler geldiklerinde yaşım 19 olunca beni de yazdılar.

Bekçi Ramazan oradan ayrılırken bizim Memiş yavaş yavaş Eşeğin kaçmasın diye ayağındaki ip çıkarıp, heybeyi eşeğe yerleştirdi.

Yavaş yavaş Armutlu mevkisin ‘den at arabası yolunu takip ederek Karaviran'a doğru yol aldı. Köye girerken insanlardaki telaş, heyecan bariz hissediliyor, halk Han-önü ‘ne doğru birer ikişer telaş içinde yürüyorlardı.

Memiş eşşeği eve bile götürmeden direk Han-önüne geldi. Yaylacı zamanı olsa’ da Han-önü kalabalıklaşmış, Akkise, aşağı ve yukarı Karaviran köylüleride buraya davet edilmişlerdi. Meydanda bulunan koca cami önünde ilk kez bu kadar kalabalık vardı. 10-15 zabit, 5-10 kırmızı fesli, frenk pantolon giymiş memurlar ve yanlarında köy muhtarı Kalaycı-zade, köy imamı Hatip Mehmet hoca ve birkaç köyün ileri gelenleri ve 200-300 kişilik kalabalık. En arkada eski Rum Mezarlığı olan yerde dut ağacının altına oturmuş halka karışmak istemeyen Balkan savaş gazisi kör Mevlit ve bir kaç Karaviran'lı...

Bozkır ve Seydişehir'den gelen Mülki ve idari amirler olduğu anlaşılan 2 fesli ve şık giyimli ayağa kalkıp büyük bir daire oluşturan ahalinin tam ortasında durdular.

-Ben Seydişehir kaymakamı Serinhisar'lı Ahmet Hamdi Bey, muhterem Devleti Osman-ı Aliye'nin ve Konya vilayetinin, Beyşehir sancağının, Seydişehir kaymakamı olarak Karaviran köyüne 3. gelişim, daha evvel çarşamba kanalının açılışı zamanında Konya vilayet amiri vali İbrahim Faik Bey'in emriyle kanal inşaat projelerini raporlamak için geldim.

Muhterem Ümmet-i Muhammed burada bulunma sebeb-i ziyaretimiz malum olduğu gibi cihan devletimiz devleti Osmaniye’ye İngiliz gâvurunun saldırmasıdır. Halifemizin top-yekün cihat ilan etmiş Darul-İslam olan topraklarımızı kâfire karşı canımız, malımızla koruyacağımıza ve Halife haziretlerine olan borcumuzu ödemeye hazır olduğumuzu göstereceğiz. Eli silah tutan, reşit olan tüm Ümmet-i Muhammet silahaltına alınacaktır. Bozkır deftardarlığının ve karakol amirliğinin geçen ay kayıtlarına göre ve bizim son değerlendirmemiz sonucu O.Karaviran köyün'den 86, A.Karaviran köyünden 13, B.karaviran köyünden 8, Akkise köyünde 69 nefer olmaya uygun kişi tespit edilmiş, bu kişiler en geç 20 gün içinde Konya vilayet komutanlığına teslimatları yapılacaktır.

Bu resmi konuşmadan sonra sırayla konuşmalar yapıldı. Konuşmalar genelde cihat, kâfirlerin Osmanlı topraklarına saldırması, birlik beraberlik gibi ajite temelli olsa’ da halkta bir karamsarlık, kaygı ve korku iklimi yarattı. Anlamsız anlamsız herkes bir birlerine bakarken herhâlde ilk-kez haline sevinenler çolak, sakatlar ve akil-bali olmayanlar ve listede isimleri olmayanlardı. Kalabalık kendi aralarında konuşmalar yaparken Hafız Mehmet Efendi toplanan cemaate

-Muhterem cemaat misafirlerimize yemek ikramından sonra namaza geçeceğiz. Sonra isimleri tek tek sizlere muhtarımız Kalaycı-zade ibraz edecek..

Ahali yavaş yavaş dağılırken kadın, çoluk-çocuklar evlerine geçerken gençler ve erkekler camiye doğru yöneldiler. Namaz'dan sonra askere alınacak gençler tek-tek isim isim zikredildi.

-Hacı Ali oğlu İdris, Tekeşenoğullarından Mustafa oğlu Mahmut, Hafız Abdullah oğlu Hüseyin, Davutoğullarından Mustafa oğlu Mehmet, Gözmenoğlu Yusuf oğlu Halil, Hatıpoğullarından Mustafa oğlu Mehmet, Mavinoğullarından Mehmet oğlu Ramazan, Kadıkıran oğullarından Veysel oğlu Kerim, Katipoğullarından Hasan.

İsimler Kalaycı-zade tarafından uzun uzun sıralandı.. Bazı aileden 3, bazı aileden 2 isim bile vardı. Gözmenoğlu Yusuf'un 3 oğlu Halil, Mustafa, Ahmet’in isimleri okunmuş, emmileri hacı 30 yaşını geçtiği için soyu üremeye devam eder diye 3 yeğenin ide askere yazmışlardı.

Bu gün heralde Karaviran'da hayatın en tanımsız, duyguların ifade edilemediği en dramatik gün bu olmasıydı. İnsanlar Cihat, vatan savunması demiş olsa’ da işin içinde gidipte dönmemek vardı. Fakirlik, salgınlar, haksızlıklar, eşkıya birde üstüne savaş. Sevkiyat günü yaklaştıkça Balkan gazisi kör Mevlüt Hanönü meydanına oturduğunda ahali çevresine toplanıp savaş anılarını hayretle nefes bile almadan dinlerdi.

-Bu savaş bu saatten sonra Avrupalı devletlerle padişahın savaşı değil, Bizim olmayan toprakları zaten Balkanda, 93 harbinde, Trablusgarb'ta kaybettik. Bu savaş Anadolu Türküyle, gâvurun savaşı. Bu savaşı kaybedersen parça parça ülkemizi bölüp paylaşacaklar... Ben Balkan harbinde ne yiğitler gördüm. Yüzbaşı Mustafa Kemal’i, Kazım Karabekir’i bunlar olduğu sürece İngiliz gavuru ve senin İttihatcıların yarın kuyruklarına bakarak ülkeden kaçarlar. Bu yiğitler Osmanlıyı sizlerle omuz omuza kurtaracaklar. Bu millet tarih boyunca çok yıkıldı, çok bölündü ama her zaman devletini kurdu. Allah Türkü devletsiz bırakmaz... En zor zamanda bir yiğit gelir bizi feraha çıkarır...

Kör Mevlüt Balkan harbinde karargâh bölüğünde posta eri olduğu için hem okuma-yazma öğrenmiş, hm’de subayların konuşmalarına kulak verip, devlet-siyaset sohbetlerine şahit olmuş bilgili biriydi. Konuştukça çevresindekilerin kaygıları dağılıp umutları yeşeriyordu.

Hikâye devam edecek...

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve seydisehirgundem.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.