Halide Edip Adıvar’ın Handan isimli kitabı

Halide Edip Adıvar’ın kendi yaşamından izler taşıyan eseri Handan; kadını bireysel ve toplumsal tüm yönleriyle ele alan ve bugünün okuruna yüz yıl önceden seslenen bir roman. Zekâsı, bilgisi, becerisi, duruşu ile çağdaşlarından çok farklı bir kadın karakterin odağında olduğu bir hikâye anlatıyor.

1912 yılında, önce Tanin gazetesinde tefrika edilen Handan, aynı yıl kitap olarak da basılır. Aşk ve evlilik konularını irdeleyen, kadının iç dünyasını cesaretle kaleme getiren roman, edebiyat çevrelerinde şimşekleri üzerine çeker ve çok tartışılır. Bunda hem bir kadın yazar hem de alışılmış kalıpların dışında çok farklı bir kadın karakter yaratılmasının da rolü vardır.
Eser teknik olarak da farklıdır. Roman kişilerinin birbirlerine yazdıkları mektuplarla kurgulanan romanda ruh çözümlemeleri önemli yer tutar.

1900’lerin başında İstanbul, İstibdatın ağır baskısı altındadır. Kuzguncuk’ta, Cemal Bey’in alafranga kızları; toplumdaki geleneksel yapının dışında Batılı eğitim anlayışı doğrultusunda yetiştirilir. Cemal Paşa’nın şefkatini esirgemediği, anne babasının kaybetmiş, onlarla birlikte büyüyen kuzenleri Neriman’la Handan arasında büyük bir sevgi vardır.
Felsefeye, sosyolojiye, edebiyata ilgisi nedeniyle Handan’a, Nazım adlı genç bir hocadan dersler aldırılır. Sosyalist fikirlere bağlı, idealist Nazım Handan’a âşık olur ve onunla evlenmek ister. Handan, Nazım’ın davasına olan inancının kendisinden önce geldiğini düşünerek teklifi reddeder ve zengin, kendinden oldukça büyük Hüsnü Paşa ile sessiz sedasız evlenir,

Avrupa’ya gider. Nazım, sürgüne gönderilmek üzere yakalanır, hapishanede intihar eder.
Evcimen biri olan Neriman ise hariciyede çalışan Refik Cemal’le mutlu bir evlilik yapar. Doğan çocuklarına Handan’ın isteği ile Nazım adını koyarlar. Refik Cemal, sakıncalı bulunarak İstanbul’dan uzaklaştırılıp Londra’da görevlendirilir. Orada; Neriman, Refik Cemal ve Handan sık sık bir araya gelir. Karısını seven ama kültürel açıdan eşiyle düşüncelerini paylaşamayan Refik Cemal ile Handan arasında söze dökülmeyen bir aşk gelişmeye başlar. Paris’te yaşayan Hüsnü Paşa ise giderek daha az gelmeye başlar yanlarına. Handan, mektuplar yazsa da Paşa gelmez. Handan hastalanır, bilincini kaybeder…

Romanda Handan’ı; kendini gerçekleştirebilme olanağına sahip bir kadın karakter olarak kurguluyor Halide Edip. Görünenin altındaki görünmeyen kadını çıkarıyor ortaya yavaş yavaş. Çok güzel değil ama derinliği olan, Batı kültürüne hâkim, donanımlı, etkileyici Handan’ın iç dünyası ise bambaşka. Kocasının aşağılamalarına karşın evliliğe yüklediği anlam, Neriman’ın eşine âşık oluşunun getirdiği utanç arasında yaşadığı bunalımla başa çıkmakta zorlanan; değerleri ile duyguları arasında sıkışan, çıkışı, umudu kocasının dönmesine bağlayan bir kadın.
Kahramanların Handan’a ve birbirlerine yazdıkları mektuplar, Handan’nın hastalığı sırasındaki sayıklamaları aynı zamanda bilinç akışının başarıyla kullanıldığı bölümler hem bireysel dünyaları, hem zıtlıkları hem de toplumun birey üzerindeki baskın etkisini yansıtan çözümleme örnekleriyle de parlıyor eser.

Hepsi muhalif olmakla birlikte Avrupa’da rahat yaşama koşullarına sahip, dil bilen, entelektüel- sosyal birikime sahip roman kişilerinin anlatımlarına sızıyor, dönemi yansıtan davranışlar, tutumlar ve baskı ortamının boğuntusu.
Handan ve romandaki erkek karakterler; Refik Cemal, Server, Nazım, Hüsnü Paşa’nın hayatları Tanzimat ile somutlanan yüzünü Batı’ya dönmeye çalışan toplumun ikilemlerini de gösteriyor.

Halide Edip; kadınların toplumda görünür olması için mücadele vermiş, haklarını alabilmeleri için onların örgütlenmesinin yolunu açmış öncü bir kadın. Millî Mücadele’nin başında İstanbul’un işgali üzerine, Sultanahmet Mitingi ile halkı işgale karşı direnişe çağıran, Kurtuluş Savaşı’nda onbaşı rütbesiyle Mustafa Kemal’in yanında savaşan, mandayı savunup onunla ters düşse de daha sonra “Atatürk haklıydı.” diyen İstanbul Üniversitesi İngiliz Filolojisini kuran ve kürsü başkanı olan hayatının her anını dolu dolu yaşayan bir yazar. Roman, hikâye, anı, oyun türlerinde pek çok eseri olan Halide Edip, eserleriyle olduğu kadar yaşamıyla da önemli bir tarihsel değer.

Handan; dönemindeki tartışmalar, eleştiriler nedeniyle atmışlı yıllara kadar hak ettiği ilgiyi görememiş bir roman. O günlerde Handan için en isabetli yaklaşımı “Bir beyin, bir sinir, bir ruhtan mürekkep bir kadın, üç defa sevmiş, üç defa da başka türlü sevmiş. Bir kere beyinden, bir kere sinirden, bir kere ruhtan.” sözleriyle Yakup Kadri Karaosmanoğlu getirmiş.
Neriman’a yazdığı bir mektupta Handan “Ben de varım, yaşıyorum, düşünüyorum.” diyor. Yaşamın sihirli sözcükleri gibi. Kadın aydınlanması açısından okura çok şeyler söyleyen bir roman Handan. Ne mutlu ki günümüzde yeniden basılıyor ve eser okurlarla buluşuyor.