Umut ve beklenti arasındaki farkı yeniden keşfetmeliyiz
Tarihci Yazar; Mehmet Kiraz
Bu söz üzerine. Rosenthal Etkisi.
Hayatımızın pek çok döneminde ileride yaşanması muhtemel olayları kurgular ve onların olma ihtimallerinin korkusuyla kendimizi çıkmazlara sürükleriz.
“Bu dersten kesinlikle kalacağım.” ,
“Asla bu eve sahip olmak için yeterli parayı biriktiremeyeceğim.”,
“İş görüşmem berbat geçecek.”,
“İlk buluşmamda her şeyi elime yüzüme bulaştıracağımdan eminim.” vb şekillerde devam eden felaket senaryoları çoğu zaman gerçeğe dönüşürler.
Rutin yaşantımız içerisinde bazen farkında bile olmadan otomatik olarak kurguladığımız çeşitli felaket senaryoları zaten gerçekleşecekleri için mi yaşanırlar yoksa biz onları kurguladığımız için mi gerçekleşirler?
Robert Rosenthal ve Lenore Jocabson isimli iki Alman psikolog 1963 yılında yaptıkları deneyle rosenthal etkisi adını verdikleri ilginç bir gerçeklikle karşılaştılar. Araştırmacılar ilkokul öğrencileri ile gerçekleştirdikleri deneyde yılın başında öğrencileri bir genel zeka testine tabi tuttular ve normal zeka seviyesine sahip olan öğrencileri ikiye ayırdılar. Çocukların öğretmenlerine ise iki gruptan birinin ortalamanın üstünde zekaya sahip olduğunu söylediler ve öğretmenleri öğrencilerin aileleri konuşmamaları konusunda uyardılar. Yıl sonunda yapılan genel zeka testlerinde deneyin başında zeki oldukları söylenen öğrenciler diğer öğrencilerden ve ilk testteki performanslarından daha iyi bir performans sergilediler. Deney sonuçları oldukça şaşırtıcıydı, başta diğer çocuklarla aynı zeka düzeyindeki bu çocuklar “zeki öğrenciler” olarak etiketlendikten sonra nasıl daha iyi bir performans sergilemişlerdi? Bunun bir büyü olduğunu düşünebilirsiniz fakat kimse onlara büyü yapmadı, her şey etki – tepki ile ilgiliydi aslında. Deneyde bütün öğrencilerin normal zeka seviyesine sahip olduklarını bilmeyip zeki olduklarını varsaydıkları öğrencilere daha yakın ve daha ilgili davranan öğretmenler onların normalin üstünde performans sergilemelerinin esas nedeniydi. Daha özenli muamele gören öğrenciler derslerine daha çok çalıştılar ve sonuç olarak genel zeka testlerinde daha yüksek bir skor elde ettiler.
Rosenthal ve Jacobson’ın deney yönetimiyle bilime kazandırdığı bu bulgu bazen kendi egomuzu tatmin ederek “Ben zaten biliyordum.” demek için bazen de zaten yapamayacağımızı düşündüğümüz şeylere bahane üretmek için sıklıkla kullandığımız işlevsel bir gerçeklik. Yazının başına dönecek olursak, kesinlikle kalacağımızı söylediğimiz dersten gerçekten de kalmış olmamızın sebebi aslında o dersten kalacağımızı düşünüp o derse yeterli özeni göstermemiş olmamızdır. Hayatta hiçbir şey sebepsiz ve durağan bir biçimde gerçekleşmediği için düşüncelerimiz de davranışlarımızı çoğu zaman yor damakta diyebiliriz.
Rosenthal etkisi,
Türkçe karşılığı ile beklenti etkisi ya da kendini gerçekleştiren kehanet, sosyal-psikolojik olgusal bir kavram olmanın da dışında hayatımızın her alanında karşı karşıya kalacağımız yaşamsal bir gerçeklik, bu gerçekliği ne yönde kullanacağımız ise tamamen bizlerin elinde.
Beklentileriniz umutla yolunu bulsun.