Seydişehir’i özüne döndürün

Alüminyum simgesi. Kavşağa bir ruh kazandırıyordu. Çünkü burası ilerde şehir meydanı ile anılacaktı. Yani Seydişehir’i simgeleyen eserlerden biri olacaktı.

Seydişehir’in geçmişine ait birçok konuyu anlatacaktı:

Bunlar yani simgeler, şehrin hafızasıdır.

Onları ortadan kaldırmamak gerekir. Bulunduğu yerde muhafaza edilir. Uygar ülkelerde böyledir. Şehre bunlar ruh verir.

 Şimdi düşünelim biraz;

Seydişehir’in geçmişini anlatacak kaç simge (yapı, eser ne derseniz deyin!) var. Sayabilir misiniz? Eski garajın olduğu yer ne oldu dersiniz?

Benim aklıma gelen Bir: Seyyid Harun Camii. Başka varsa siz saymaya devam edin.  Belki üç-en fazla dört!

Eski ne varsa yıkıp çöpe atmışız. Tarihi cumbalı evler kalmamış. Mesela bir zamanların Kaymakamlık önündeki 1967’lerin Alüminyum simgesi efsane oldu. Sanatsal özelliği büyük bir simgeydi. Şimdi nasıl da arıyoruz! Seyyid Harunu’un deve taşı nereye gitti? O da şehrin efsanesiydi.

Eski garajın değerli yerini söylemek istemiyorum. Beton yığını oldu. Eski belediye parkına bakın ne hale geldi. (adına yakışmayan yeşil vadinin olduğu yer) Nevzat Akbaş parkının da genleriyle oynadılar. Zaten orası millet parkıydı. Rahmetli yapmışımış!

Böyle nereye gideceğiz.

Bundan 40-50 yıl sonra da aynısı olacak ve bu günleri anlatan tek bir simge kalmayacak.

Atatürk caddesinin genleriyle oynandı. Şimdi otomobil akışını çekmiyor. Burayı oynamayla çok mu iyi yaptınız?

Böyle, böyle şehrin hafızası yani belleği silinecek. Şehrin caddeleri, meydanları gelecek kuşaklara anlatacak hikâye bulamayacak!

Şehrin hafızasıyla oynamayın, belleğimizi yok etmeyin lütfen! Bu simgesel yapıların, yolların caddelerin gelecek kuşaklara anlatacağı çok hikâyeler olacak.

Gerçek hikâyeler!

Yapılanları yıkıp bozacağınıza yenilerini yapın. Kent merkezine sıkışan şehri kenara yayın.          

Dün ne dediysek bu gün de aynı şeyi söylüyoruz.

Tramvay başlangıcı yapın! Bir devrim gerçekleştirin.

Akçay deresi kenarını gezinti yoluna çevirin. Bisiklet yolları açın. Vatandaş stresini atsın.

Seydişehir’i özüne döndürün.

Şehir merkezini  araçlarla doldurmaya meraklı bir toplum olmaktan kurtulalım. Gelişmiş toplumlarda bunları göremezsiniz! Eski çarşılarını bile prestij merkezi  haline dönüştürmüşlerdir.

Dün ne dediysek bugünde aynı şeyi söylüyoruz. Gereksiz şeylerle Seydişehir’e kıymayın!