İnancın sonunda vardığı çıkış noktası: Ruh

Yüzlerce farklı inanış var, yüzlerce kültürel yönelim var ama nasıl oluyorsa neredeyse tamamen hepsi bir şekilde ruh olgusunda birleşiyor. Tam bir tanımı da yok alabildiğine soyut bir şey sanırım o yüzden herkese uyuyor.

Oysa milyonlarca yıllık evrimden binlerce yıllık medeniyetten sonra bakıyoruz ki ruha dair elimizde en ufak kanıt yok. ufolar, unicornlar, ejderhalarla aynı kategoride değerlendirilmesi lazımken inanılmaz bir biçimde dünya çapında bir konsensus var ruh hakkında.

Bilmemenin rahatsızlığından kaynaklanıyor sanırım bu durum

İnsan istiyor ki merak ettiklerinin cevabı olsun. Üstelik bunu şimdi de istemiyor, okyanusta tek hücreli canlıyken de veriyi topluyor çevresini anlamaya çalışıyordu, karaya çıktığında da, devlerin dünyasında deliklerde saklanan ufak bir memeliyken de, ağaçlarda uyurken de ve yere basıp ayağa kalktığında da hep merak içindeydi canlı. Yıldırımın düştüğünü gördüğünde, yangını seyrettiğinde korkarak merak etti, onu tanrı sandı.

Ateşi kontrol edince onu anladı ama bu sefer volkanı gördü onu tanrı sandı,
volkanı tanıyınca, güneşi gördü onu tanrı sandı,
güneşi tanıyınca, evreni gördü onu tanrı sandı,
evreni tanıyınca, tanrı evrenin dışına itildi şu an onu tanrı sanıyor.

insan öğrendikçe tanrı elle tutulur gözle görülür formunu terk edip daha soyut daha metaforik bir hale doğru evrimleşiyor. Şimdi elimizde ondan bize yadigâr bir ruh var. Nereye koyacağımızı nasıl anlayacağımızı bilmiyoruz ama var deniyor hepimiz meşrebimize göre bir rafa oturtuyoruz onu. Ölçülmüyor tartılmıyor ama kesin var ondan eminiz.