whatsapp

11 Eylül saldırısının yirminci yılı: Emperyalist barbarlık devam ediyor

ANALİZ (SG) - Seydişehir Gündem | 12.09.2022 - 11:23, Güncelleme: 12.09.2022 - 11:35
 

11 Eylül saldırısının yirminci yılı: Emperyalist barbarlık devam ediyor

Bundan yirmi yıl önce, 11 Eylül 2001’de, New York’ta Dünya Ticaret Merkezinin bulunduğu İkiz Kuleler uçaklarla düzenlenen intihar saldırılarıyla yıkılırken, Pentagon da benzer bir saldırıya uğradı.
Araştırmacı yazar tarihçi; Mehmet Kiraz El Kaide’nin üstlendiği bu saldırılarda, çoğu İkiz Kulelerde çalışan işçilerden ve kurtarma ekibindeki itfaiyecilerden oluşan 3 binden fazla insan hayatını kaybetti. Ancak 11 Eylül pek çok açıdan bunlardan daha fazlasını ifade etmektedir. Bu sebeple onu yeni milenyumun siyasi tarihini belirleyen köşe taşlarından biri olarak değerlendirmek yanlış olmayacaktır. 11 Eylül saldırılarını başlangıçta bir terör eylemi olarak niteleyen ABD egemenleri, kısa bir süre sonra bunun bir savaş ilânı olduğunu açıklayarak, “bilinmeyen” bir düşmana karşı “sonsuz” bir savaş başlatacaklarını duyurarak Afganistan harekâtını başlatmışlardı. Bir ay sonra Afganistan’ın işgaliyle sonuçlanan bu askeri harekât, sadece bu kadarla kalmayıp, dünyanın dört bir yanındaki milyarlarca insanın hayatını şu ya da bu ölçüde etkileyen cehennemin kapılarını da açmıştı. 11 Eylül saldırılarına ve bu saldırıları bahane eden ABD’nin başlattığı savaşa ilişkin olarak O dönemde yer düşündüğüm ilk değerlendirme yazımı şu vurguyu yapmıştım: “Yeni bir döneme giriyoruz. Ve bu dönem hiçbir şekilde bir barış dönemi olmayacak. Bugün ABD’nin Afganistan’da yürüttüğü savaş, aslında önümüzde uzanan süreçte emperyalist güçlerin kendi aralarında hegemonya çekişmesi nedeniyle ve nüfuz alanlarının yeniden paylaşılması amacıyla kışkırtacakları yeni emperyalist savaşların bir ön hazırlığı gibi görünüyor. İşçi sınıfı bir kez daha çok ciddi bir sınavla karşı karşıyadır. Sınıfımızın bu sınavdan başarılı bir şekilde çıkabilmesi için bugün bir kez daha emperyalist savaşların doğası ve böylesi savaşlara karşı takınılması gereken sınıfsal tutum konusunda çok net olmak gerekiyor.” Ne var ki 11 Eylül sonrasında yapılan değerlendirmeler, Türkiye ve dünyadaki pek çok sol ve Anti-Amerikancı yapının ne denli yanlış bir kavrayışa sahip olduğunu bir kez daha gözler önüne sermişti. Yine o döneme ilişkin bir yazımızda belirttiğimiz üzere, esasında 11 Eylül’e yaklaşım konusunda solda üç eğilim ve İslamcı dünyada onlarca düşünce öne çıkacaktı. Birinci eğilime göre yaşananlar bireysel “terörizm” kapsamına girmekteydi. 11 Eylül’ün hemen ertesinde, tüm burjuva ideologları ve her fırsatta sözümona “terörizmi” kınayan küçük-burjuva entelijensiya takımı, ABD emperyalizminin bakış açısından bakarak yaşananları “terörizm” olarak adlandırıp ABD’nin savaş borusuna selam durdular. İkinci eğilime göre emperyalist sistemin başı ABD emperyalizmi, onca gücüne ve yenilmez gözükmesine karşın evinde büyük bir darbe almıştı! İkiz Kulelerin yıkılması ABD’nin yenilebilir olduğunun açık bir kanıtıydı! Bu eğilim, Üçüncü Dünyacılardan ortodoks sosyalistlere kadar uzanan tüm küçük-burjuva milliyetçi devrimci çizgiyi temsil ediyordu. Üçüncü eğilim ise bu iki çizgiden de farklı bir değerlendirme yapan enternasyonalist devrimci eğilimdi. Enternasyonalist devrimciler olarak bizler, 11 Eylül’de ve sonrasında yaşananları “terörizm”e indirgeyenlerin korosuna katılmadığımız gibi, İkiz Kulelerin çökmesini ABD’nin “ağır darbe” alması biçiminde değerlendiren yorumlara da karşı çıktık. Marksist bir perspektiften bakarak olayların altındaki karmaşık süreçleri, iç eğilimleri ve çeşitli veçheleri diyalektik bir bütünlük içinde ele almadığımız müddetçe doğru bir politik tutum da alınamayacağının bilinciyle, durumu, kapitalizmin sistem krizi ve emperyalist paylaşım savaşı gerçekliği içinde bütünlüklü bir şekilde değerlendirmeye, işçi sınıfını bu gerçekler temelinde bilinçlendirmeye çalıştık. Aradan geçen bu süre zarfında, emperyalist savaşın gelişiminin ve büründüğü görünümlerin, öngörülerimizi ve politik tutumumuzu doğruladığını belirtmeliyiz. Üzerinden yirmi yıl geçmekle birlikte, bugün halen yaşanmakta olan emperyalist paylaşım savaşının kilit taşlarından birini oluşturan bu olaya ilişkin yazılarımızı bir kez daha dostlarımın dikkatine sunmakta yarar görüyorum. Zira bunun sadece 11 Eylül’ün tarihsel anlamını ve yarattığı sonuçları doğru değerlendirmek açısından değil, ABD’nin Afganistan’daki askerlerini tahliye ettiği ve Taliban’ın yeniden iktidara kurulduğu bugünkü gelişmeleri doğru değerlendirmek için de önem taşıdığını düşünüyoruz. Bir kez daha vurgulayarak belirtelim ki, içinden geçtiğimiz dönem emperyalist hegemonya kavgası dönemidir. Bu dönem emperyalist savaşlarla karakterize oluyor. Bu nedenle Sosyalistlerin işçi sınıfına ve emekçilere döne döne açıklaması gereken gerçek şudur: Emperyalist savaşları engellemenin ve durdurmanın tek yolu, kapitalist sistemi ortadan kaldırmaktır. Bu da ancak toplumsal bir devrimle mümkündür. Ve devrimci temellerde örgütlenmiş işçi sınıfı ve emekçilerden başka hiçbir güç böylesi bir devrimi başarıya ulaştıramaz. Kapitalizmi ortadan kaldırmak gibi emperyalist savaşlara da son vermenin, proleter devrim gibi meşakkatli bir yolunun dışında başka bir yolu bulunmuyor. Türkiye'de sosyal demokrasiden, sosyalistlere tüm parti ve kurumsal yapılar kendi duruş pencerelerinden yüzlerce açıklama ve duruş sergileseler'de öyle saçma sapan ve sağcılardan daha sağda duran perinçek ve tayfası El- Kaideyi bile devrimci bir yapı gibi algılamaya çalışmış, bunu meşru göstermek için için sistem eliyle bunu empoze etmeye kalkmıştır. Ama genel ekseniyle tüm İslami ve sol yapılar Türkiye'de siyasal anlamda hep bir ağızdan Anti-Amerikancı bir tutum sergilemesi olumlu görünse'de üretim ilişkileri noktasında Kapitalizme karşı ne bir tutum sergileyememişlerdir. Bu algı ve tanımla diyoruz ‘ki Emperyalist-Kapital ilişkiler 20 yıl önce Afganistan'da bugün Ukrayna'da, doğu-Türkistan'da, Venezuela'da barbarlıklarına devam etmektedir...
Bundan yirmi yıl önce, 11 Eylül 2001’de, New York’ta Dünya Ticaret Merkezinin bulunduğu İkiz Kuleler uçaklarla düzenlenen intihar saldırılarıyla yıkılırken, Pentagon da benzer bir saldırıya uğradı.

Araştırmacı yazar tarihçi; Mehmet Kiraz

El Kaide’nin üstlendiği bu saldırılarda, çoğu İkiz Kulelerde çalışan işçilerden ve kurtarma ekibindeki itfaiyecilerden oluşan 3 binden fazla insan hayatını kaybetti. Ancak 11 Eylül pek çok açıdan bunlardan daha fazlasını ifade etmektedir. Bu sebeple onu yeni milenyumun siyasi tarihini belirleyen köşe taşlarından biri olarak değerlendirmek yanlış olmayacaktır.

11 Eylül saldırılarını başlangıçta bir terör eylemi olarak niteleyen ABD egemenleri, kısa bir süre sonra bunun bir savaş ilânı olduğunu açıklayarak, “bilinmeyen” bir düşmana karşı “sonsuz” bir savaş başlatacaklarını duyurarak Afganistan harekâtını başlatmışlardı. Bir ay sonra Afganistan’ın işgaliyle sonuçlanan bu askeri harekât, sadece bu kadarla kalmayıp, dünyanın dört bir yanındaki milyarlarca insanın hayatını şu ya da bu ölçüde etkileyen cehennemin kapılarını da açmıştı. 11 Eylül saldırılarına ve bu saldırıları bahane eden ABD’nin başlattığı savaşa ilişkin olarak O dönemde yer düşündüğüm ilk değerlendirme yazımı şu vurguyu yapmıştım:

“Yeni bir döneme giriyoruz. Ve bu dönem hiçbir şekilde bir barış dönemi olmayacak. Bugün ABD’nin Afganistan’da yürüttüğü savaş, aslında önümüzde uzanan süreçte emperyalist güçlerin kendi aralarında hegemonya çekişmesi nedeniyle ve nüfuz alanlarının yeniden paylaşılması amacıyla kışkırtacakları yeni emperyalist savaşların bir ön hazırlığı gibi görünüyor. İşçi sınıfı bir kez daha çok ciddi bir sınavla karşı karşıyadır. Sınıfımızın bu sınavdan başarılı bir şekilde çıkabilmesi için bugün bir kez daha emperyalist savaşların doğası ve böylesi savaşlara karşı takınılması gereken sınıfsal tutum konusunda çok net olmak gerekiyor.”

Ne var ki 11 Eylül sonrasında yapılan değerlendirmeler, Türkiye ve dünyadaki pek çok sol ve Anti-Amerikancı yapının ne denli yanlış bir kavrayışa sahip olduğunu bir kez daha gözler önüne sermişti. Yine o döneme ilişkin bir yazımızda belirttiğimiz üzere, esasında 11 Eylül’e yaklaşım konusunda solda üç eğilim ve İslamcı dünyada onlarca düşünce öne çıkacaktı.

Birinci eğilime göre yaşananlar bireysel “terörizm” kapsamına girmekteydi. 11 Eylül’ün hemen ertesinde, tüm burjuva ideologları ve her fırsatta sözümona “terörizmi” kınayan küçük-burjuva entelijensiya takımı, ABD emperyalizminin bakış açısından bakarak yaşananları “terörizm” olarak adlandırıp ABD’nin savaş borusuna selam durdular.

İkinci eğilime göre emperyalist sistemin başı ABD emperyalizmi, onca gücüne ve yenilmez gözükmesine karşın evinde büyük bir darbe almıştı! İkiz Kulelerin yıkılması ABD’nin yenilebilir olduğunun açık bir kanıtıydı! Bu eğilim, Üçüncü Dünyacılardan ortodoks sosyalistlere kadar uzanan tüm küçük-burjuva milliyetçi devrimci çizgiyi temsil ediyordu.

Üçüncü eğilim ise bu iki çizgiden de farklı bir değerlendirme yapan enternasyonalist devrimci eğilimdi. Enternasyonalist devrimciler olarak bizler, 11 Eylül’de ve sonrasında yaşananları “terörizm”e indirgeyenlerin korosuna katılmadığımız gibi, İkiz Kulelerin çökmesini ABD’nin “ağır darbe” alması biçiminde değerlendiren yorumlara da karşı çıktık. Marksist bir perspektiften bakarak olayların altındaki karmaşık süreçleri, iç eğilimleri ve çeşitli veçheleri diyalektik bir bütünlük içinde ele almadığımız müddetçe doğru bir politik tutum da alınamayacağının bilinciyle, durumu, kapitalizmin sistem krizi ve emperyalist paylaşım savaşı gerçekliği içinde bütünlüklü bir şekilde değerlendirmeye, işçi sınıfını bu gerçekler temelinde bilinçlendirmeye çalıştık. Aradan geçen bu süre zarfında, emperyalist savaşın gelişiminin ve büründüğü görünümlerin, öngörülerimizi ve politik tutumumuzu doğruladığını belirtmeliyiz.

Üzerinden yirmi yıl geçmekle birlikte, bugün halen yaşanmakta olan emperyalist paylaşım savaşının kilit taşlarından birini oluşturan bu olaya ilişkin yazılarımızı bir kez daha dostlarımın dikkatine sunmakta yarar görüyorum. Zira bunun sadece 11 Eylül’ün tarihsel anlamını ve yarattığı sonuçları doğru değerlendirmek açısından değil, ABD’nin Afganistan’daki askerlerini tahliye ettiği ve Taliban’ın yeniden iktidara kurulduğu bugünkü gelişmeleri doğru değerlendirmek için de önem taşıdığını düşünüyoruz.

Bir kez daha vurgulayarak belirtelim ki, içinden geçtiğimiz dönem emperyalist hegemonya kavgası dönemidir. Bu dönem emperyalist savaşlarla karakterize oluyor. Bu nedenle Sosyalistlerin işçi sınıfına ve emekçilere döne döne açıklaması gereken gerçek şudur: Emperyalist savaşları engellemenin ve durdurmanın tek yolu, kapitalist sistemi ortadan kaldırmaktır. Bu da ancak toplumsal bir devrimle mümkündür. Ve devrimci temellerde örgütlenmiş işçi sınıfı ve emekçilerden başka hiçbir güç böylesi bir devrimi başarıya ulaştıramaz. Kapitalizmi ortadan kaldırmak gibi emperyalist savaşlara da son vermenin, proleter devrim gibi meşakkatli bir yolunun dışında başka bir yolu bulunmuyor.

Türkiye'de sosyal demokrasiden, sosyalistlere tüm parti ve kurumsal yapılar kendi duruş pencerelerinden yüzlerce açıklama ve duruş sergileseler'de öyle saçma sapan ve sağcılardan daha sağda duran perinçek ve tayfası El- Kaideyi bile devrimci bir yapı gibi algılamaya çalışmış, bunu meşru göstermek için için sistem eliyle bunu empoze etmeye kalkmıştır. Ama genel ekseniyle tüm İslami ve sol yapılar Türkiye'de siyasal anlamda hep bir ağızdan Anti-Amerikancı bir tutum sergilemesi olumlu görünse'de üretim ilişkileri noktasında Kapitalizme karşı ne bir tutum sergileyememişlerdir.

Bu algı ve tanımla diyoruz ‘ki Emperyalist-Kapital ilişkiler 20 yıl önce Afganistan'da bugün Ukrayna'da, doğu-Türkistan'da, Venezuela'da barbarlıklarına devam etmektedir...

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve seydisehirgundem.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.