whatsapp
Havva Dilek
Köşe Yazarı
Havva Dilek
 

Eğer 50 “like” gelmezse sileceğim bu yazıyı, ilk like benden!

Kapitalizmin her an beynimizi bombardımana tuttuğu "beğenilme isteği" iken, kitaptaki eksik sayfa "sevilme isteği" olmalıydı. Bütün canlıların o ortak hissi. O bombardımanın etkisiyle hemen karşı çıkanlar olacaktır, "beğenilirsen sevilirsin de zaten". Oysa beğeni, beğenilmek, arz ile sunulmak ile ilgidir ve tamamen nesnelere ait şeylerdir. İnsan ne oranda nesneleşirse o oranda kendi öz duygusundan uzaklaşır ve değişim değeri olan bir nesneye dönüşür esasında. Bir adamın arabasını sevdiği gibi beni sevmesini istemem mesela, çok sevse bile istemem. Böbürlenerek anlattığı evini beğendiği gibi beni beğenmesini de istemem. Saksıdaki sardunyalarımın bile böyle sevilmesini istemem. Sardunyalar nazik çiçeklerdir, küserler sonra hem neme lazım. “O konuşurken gözlerinin içinden nehirler akıyor sanki, hiç susmasın istiyorum, o konuştukça coşarak akan o nehirde kaybolup gidiyorum sonra.." İnsanın insanı dinlemesi, insanın insanda dinlenmesi ne kadar kıymetlidir değil mi? Hayatınız boyunca herhangi bir eşyaya böyle bir cümle kurar mıydınız yahut böyle bir cümleye kalbinizin kapılarını sonuna kadar açar mıydınız, açmaz mıydınız, doğruyu söyleyin. Beğenilme isteği, Maslov’un ihtiyaçlar hiyerarşisi’nin üçüncü basamağındaki “sevilme ihtiyacına denk düşüyor gibi olsa da bu gün insanı nesneleştiren yönde hızla ilerliyor olması ürkütücü. Örneğin sosyal medyaya herhangi bir fotoğraf koyacağınızda, “fotoğrafı koymadan önce iyice filtre yapmalıyım, şu saat diliminde paylaşım yaparsam görmezler şu saat diliminde paylaşırsam daha çok like alırım, ya az beğeni alırsam, görüyor musun bak otu böceği beğeniyor beni beğenmiyor…” vb gibi onlarca düşünce geçiriyor beyniniz. Ve bunun adına sevgi diyoruz öyle mi? Seksenli yılların ergenleri misali kalıp cümlelerle sevgi açlığınızın giderilebileceğini, beğeniler arttıkça bizi sevenlerin çoğalacağı sanrısına kapılarak yaşayıp gidiyoruz işte. Oysa sevgi herhangi bir karşılık beklemez. Bir annenin yeni doğan bebeğini kucağına aldığı o ilk andaki gibi, karşılıksızdır. O kucağındaki bebek büyüdükçe maruz kaldığı bombardıman o sevginin bir karşılığı olması gerektiğine inandırmaya çalışılarak büyütüyor bebeği ve anneyi. “Beni seviyorsan beni öp, beni seviyorsan şu tabağı ver, beni seviyorsan odanı topla…” Oysa karşılıksız sevgi karşısına herhangi bir koşul koymaz, işte o saf haliyle insanidir. “1.Parasız adamı annesi bile sevmez 2.Parasız erkeği sadece annesi sever” diyen bir cümle okumuştum geçen günlerin birinde sosyal medyada, işte o pompalanan cümlelerden bir tanesiydi. İlk bakışta eğlendiren, sevimli, kadınlara paralı erkeklere yönelim teması, insanların hoşlarına giden işte o kalıp cümlelerden vb. Oysa ne kadar ürkütücü. Öyle iç acıtıcı, öyle insani duygunun çürümüşlüğünü ortaya seriyordu ki. Beğenilme isteği de tam olarak burada devreye giriyor olmalıydı, parayla iç içe dönen şu dünyada. Para insani bir değere doğduğu günden bu yana asla ulaşamadı. Belki çoğu kapıları açtı, olmaz denilen şeyleri oldurdu, bitti denilen şeyleri yeniden başlattı ama hiç bir zaman insanlaşmadı para. Aslında doğduğu gün Lidyalılar bunca yol kat edebileceğini belki de hiç düşünmediler. Sıradan bir değişim aracının insanların hayatını alt üst edebileceğini, olmadık savaşlara sebep olacağını, devletler kuracağını, devletler yıkacağını bilselerdi belki de icat ettikleri parayı toprağın en derine gömerlerdi kim bilir. Yeryüzündeki bütün zenginliğin bir avuç zengin elinde toplanacağı akıllarının kıyısından bile geçmemiştir eminim. Son cümle olarak, “beğenirse sever” kurgusunun altında can çekişen “sevilme isteğinin direnişi. Gerçekten sevilmek istiyorsanız önce siz, yani kendiniz sevmeye başlayın karşınızdaki insanı. Hayat kısa kuşlar her zaman uçmuyor olabilir, ancak gerçek bir sevgi sizin hayata sımsıkı tutunmanızı sağlayacaktır, buna inanın.
Ekleme Tarihi: 26 Eylül 2021 - Pazar

Eğer 50 “like” gelmezse sileceğim bu yazıyı, ilk like benden!

Kapitalizmin her an beynimizi bombardımana tuttuğu "beğenilme isteği" iken, kitaptaki eksik sayfa "sevilme isteği" olmalıydı. Bütün canlıların o ortak hissi.

O bombardımanın etkisiyle hemen karşı çıkanlar olacaktır, "beğenilirsen sevilirsin de zaten". Oysa beğeni, beğenilmek, arz ile sunulmak ile ilgidir ve tamamen nesnelere ait şeylerdir. İnsan ne oranda nesneleşirse o oranda kendi öz duygusundan uzaklaşır ve değişim değeri olan bir nesneye dönüşür esasında.

Bir adamın arabasını sevdiği gibi beni sevmesini istemem mesela, çok sevse bile istemem. Böbürlenerek anlattığı evini beğendiği gibi beni beğenmesini de istemem. Saksıdaki sardunyalarımın bile böyle sevilmesini istemem. Sardunyalar nazik çiçeklerdir, küserler sonra hem neme lazım.

“O konuşurken gözlerinin içinden nehirler akıyor sanki, hiç susmasın istiyorum, o konuştukça coşarak akan o nehirde kaybolup gidiyorum sonra.." İnsanın insanı dinlemesi, insanın insanda dinlenmesi ne kadar kıymetlidir değil mi? Hayatınız boyunca herhangi bir eşyaya böyle bir cümle kurar mıydınız yahut böyle bir cümleye kalbinizin kapılarını sonuna kadar açar mıydınız, açmaz mıydınız, doğruyu söyleyin.

Beğenilme isteği, Maslov’un ihtiyaçlar hiyerarşisi’nin üçüncü basamağındaki “sevilme ihtiyacına denk düşüyor gibi olsa da bu gün insanı nesneleştiren yönde hızla ilerliyor olması ürkütücü. Örneğin sosyal medyaya herhangi bir fotoğraf koyacağınızda, “fotoğrafı koymadan önce iyice filtre yapmalıyım, şu saat diliminde paylaşım yaparsam görmezler şu saat diliminde paylaşırsam daha çok like alırım, ya az beğeni alırsam, görüyor musun bak otu böceği beğeniyor beni beğenmiyor…” vb gibi onlarca düşünce geçiriyor beyniniz. Ve bunun adına sevgi diyoruz öyle mi? Seksenli yılların ergenleri misali kalıp cümlelerle sevgi açlığınızın giderilebileceğini, beğeniler arttıkça bizi sevenlerin çoğalacağı sanrısına kapılarak yaşayıp gidiyoruz işte.

Oysa sevgi herhangi bir karşılık beklemez. Bir annenin yeni doğan bebeğini kucağına aldığı o ilk andaki gibi, karşılıksızdır. O kucağındaki bebek büyüdükçe maruz kaldığı bombardıman o sevginin bir karşılığı olması gerektiğine inandırmaya çalışılarak büyütüyor bebeği ve anneyi. “Beni seviyorsan beni öp, beni seviyorsan şu tabağı ver, beni seviyorsan odanı topla…”

Oysa karşılıksız sevgi karşısına herhangi bir koşul koymaz, işte o saf haliyle insanidir.

“1.Parasız adamı annesi bile sevmez 2.Parasız erkeği sadece annesi sever” diyen bir cümle okumuştum geçen günlerin birinde sosyal medyada, işte o pompalanan cümlelerden bir tanesiydi. İlk bakışta eğlendiren, sevimli, kadınlara paralı erkeklere yönelim teması, insanların hoşlarına giden işte o kalıp cümlelerden vb. Oysa ne kadar ürkütücü. Öyle iç acıtıcı, öyle insani duygunun çürümüşlüğünü ortaya seriyordu ki. Beğenilme isteği de tam olarak burada devreye giriyor olmalıydı, parayla iç içe dönen şu dünyada.

Para insani bir değere doğduğu günden bu yana asla ulaşamadı. Belki çoğu kapıları açtı, olmaz denilen şeyleri oldurdu, bitti denilen şeyleri yeniden başlattı ama hiç bir zaman insanlaşmadı para. Aslında doğduğu gün Lidyalılar bunca yol kat edebileceğini belki de hiç düşünmediler. Sıradan bir değişim aracının insanların hayatını alt üst edebileceğini, olmadık savaşlara sebep olacağını, devletler kuracağını, devletler yıkacağını bilselerdi belki de icat ettikleri parayı toprağın en derine gömerlerdi kim bilir. Yeryüzündeki bütün zenginliğin bir avuç zengin elinde toplanacağı akıllarının kıyısından bile geçmemiştir eminim.

Son cümle olarak, “beğenirse sever” kurgusunun altında can çekişen “sevilme isteğinin direnişi. Gerçekten sevilmek istiyorsanız önce siz, yani kendiniz sevmeye başlayın karşınızdaki insanı.

Hayat kısa kuşlar her zaman uçmuyor olabilir, ancak gerçek bir sevgi sizin hayata sımsıkı tutunmanızı sağlayacaktır, buna inanın.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve seydisehirgundem.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.