whatsapp

Bahaddin Paslı ile röportaj

RÖPORTAJ 31.01.2019 - 00:13, Güncelleme: 09.09.2021 - 14:46
 

Bahaddin Paslı ile röportaj

Duayen gazeteci, şair-yazar Bahattin Paslı ile röportaj; Seydişehir ‘Küpe’ ve ‘Alüminyum Kent Gazetesi’nin kurucusu ve sahibi, şair-yazar Bahaddin Paslı ile evinde yaptığımız söyleşide 43 yıllık arşivini Seydişehir Gündeme açtı; Yaşam öykünüzü kısaca özetler misiniz? Bahattin Paslı: 1941 yılında Seydişehir’de doğdum. Ortaokulu bitirdim; eşimle 1960 yılında evlendim. İki oğlum var Cem ve Can. Cem İstanbul’da icra memuru, Can ise Konya’da öğretmenlik yapıyor. Şu gördüğünüz saz 63 yıllık… Gençlik yıllarımdan kalma. Günde 1 saat sabahları saz çalarım, evin içine yürüyüş yapar, günlük gazetelerimi inceler ve sonra çarşıya halkın içine çıkarım… Gazeteci olmaya nasıl karar verdiniz? Bahattin Paslı: 1962 yılında PTT’ye girdim; 8 yıl çalıştım. 1970 yılında istifa ettim. Bu arada teknik olarak yazdığım ‘Manyotalı telefon ve kullanışı’ adlı ilk kitabımı yayınladım. Bu kitabım 1970’lerde uzun süre gündemden düşmedi. Bu kitabı PTT Genel Müdürlüğü tüm Türkiye’ye dağıttı. PTT’den ayrıldıktan sonra Mehmet Ulaşan, Mustafa Ergun’la birlikte ilk matbaamızı kurarak 1968 yılında Küpe Gazetesi’ni çıkarmaya başladık; daha sonra arkadaşlarım gazeteyi bana devretti ve ben de haftalık olarak 5 yıl faaliyet gösterdim. 1975 yılında bu gazetenin yayın hayatına çeşitli nedenlerden ötürü kapattım. 1976 yılında ise Zeki Kamalı’yla birlikte Alüminyum Kent Gazetesi’ni çıkarmaya başladık. O günlerde gazete çıkarmak ve ayakta kalmak çok zor bir olaydı. Buradan 1977 yılında ben ayrılarak işçi bulma kurumuna memur olarak işe başladım ve 1987 yılında emekli oldum… Gazetenize okurların ilgisi nasıldı? Köşe yazarımız rahmetli Belediye Başkanımız Nevzat Akbaş idi. O yıllarda yazıları büyük bir ilgiyle okunuyordu; biz de halkımıza o günün şartlarında ilkeli, doğru haber götürmeye çalışıyorduk. Şu anda gazetecilik mesleğini bırakalı 52 yıl oldu ama kalemimi hâlâ bırakmadım... Evinizdeki gazete arşiviniz belge niteliği taşıyor mu? Bahattin Paslı: Evet; Bu koleksiyonum şehrin ilk yıllarına bir yolculuk yapmamızı sağlıyor. Gazetelerimi inceleme fırsatı bulanlar, Seydişehir basının yerini görmek açısından oldukça faydalı buluyor. Bugün bile o yıllarda çıkan bazı dava ilanlarını savcılık benden istiyor, ben ayrıca diğer çıkan gazeteleri de imkânlar ölçüsünde arşivliyorum… Şairliğinizde var, bu konuda neler söylemek istersiniz? Ben 12 yaşında iken şiir yazmaya başladım ve aralıksız yazıyorum.  1973 yılında ‘Şiirlerim’ isimli ilk kitabımı çıkardım; 1992 yılında ‘Şiir şiir Seydişehir’, 1997’de ‘Seydişehir destanı’, ‘Hey gidi gençlik hey’ isimli kitaplarım piyasaya çıktı. Şuanda da basılmaya hazır 3 şiir kitabım ve tiyatro eserim hazır beklemede… Müziğe olan ilginiz nerden geliyor? Ortaokul yıllarımda arkadaşlarımdan saz çalmayı öğrenmeye başladım. O yıllarda Fehime diye bir kızı seviyordum. Ona tutkum beni okumaktan alıkoyuyordu, bu yüzden okulu zar-zor bitirdim. Sonra liseye gittim; orada derse giren bir hocama ilanı aşktan dolayı okuldan kovuldum. 30 yaşıma kadar ise omzumda saz, belimde içki şişesiyle dolaştım. ‘Nerede çalgı orada kargı’ hesabı şehir delikanlısıydım. Babam Rüştiye mezunu Alaylar Cami İmam’ıydı… İleri görüşlüydü, hayatıma hiç karışmadı. Ben hayatımda onun gibi tahammüllü biri olamadım… Müzikle ilgili çalışmalarınız oldu mu? Evet; ‘Güfteler demeti’ adlı 10 cilt kitabım (Türk Halk Müziği, Türk Sanat Müziği, Türk Tasavvuf Müziği, Türk Pop Müziği) ve güftelerim 50 yıllık bir birikimim basılıp yayınlanmayı bekliyor. Buna da sponsor gerekiyor. Ayrıca bende Itri’nin kaybolmuş besteleri bile arşivimde yer alıyor… Yaşamınızı hep yazmaya ayırmışsınız neden? Şiirlerimi Seydişehir’de yazmak benim için bir avantaj; çünkü insanımızın geçmişten bugüne kadar kültür birikimi var. Elbette şehrin ve insanların yaşamını hissediyorum; toplumsal sorunlara duyarlıyım. Bunların çözümüne seslenmeyen şiirlere şiir demem. Yaşantımı insanlardan ayırmıyorum… Para kazanabildiniz mi? Tabii ki para kazandığım yıllar oldu. Ama ben para kazanmak bir yana bu şehirde yaşamaktan, bu şehirde gazetecilik yapmaktan ve bu şehrin gazetelerinde yazar olmaktan dolayı hep onur duydum, mutlu oldum… Son olarak söylemek istediğiniz bir şey var mı? Sizlere teşekkür ediyorum. Bana zamanınızı ayırdınız ve ben de sizlerle şöyle bir geçmişe uzandım. Bizler bu şehirde doğduk, bu şehirde büyüdük, bu şehirde kazandık ve bu şehirde yaşıyoruz. Bu vesile ile tüm hemşerilerimize buradan teşekkür ediyor, sizlere çalışmalarınızda kolaylıklar diliyorum…

Duayen gazeteci, şair-yazar Bahattin Paslı ile röportaj;

Seydişehir ‘Küpe’ ve ‘Alüminyum Kent Gazetesi’nin kurucusu ve sahibi, şair-yazar Bahaddin Paslı ile evinde yaptığımız söyleşide 43 yıllık arşivini Seydişehir Gündeme açtı;

Yaşam öykünüzü kısaca özetler misiniz?

Bahattin Paslı: 1941 yılında Seydişehir’de doğdum. Ortaokulu bitirdim; eşimle 1960 yılında evlendim. İki oğlum var Cem ve Can. Cem İstanbul’da icra memuru, Can ise Konya’da öğretmenlik yapıyor. Şu gördüğünüz saz 63 yıllık… Gençlik yıllarımdan kalma. Günde 1 saat sabahları saz çalarım, evin içine yürüyüş yapar, günlük gazetelerimi inceler ve sonra çarşıya halkın içine çıkarım…

Gazeteci olmaya nasıl karar verdiniz?

Bahattin Paslı: 1962 yılında PTT’ye girdim; 8 yıl çalıştım. 1970 yılında istifa ettim. Bu arada teknik olarak yazdığım ‘Manyotalı telefon ve kullanışı’ adlı ilk kitabımı yayınladım. Bu kitabım 1970’lerde uzun süre gündemden düşmedi. Bu kitabı PTT Genel Müdürlüğü tüm Türkiye’ye dağıttı.

PTT’den ayrıldıktan sonra Mehmet Ulaşan, Mustafa Ergun’la birlikte ilk matbaamızı kurarak 1968 yılında Küpe Gazetesi’ni çıkarmaya başladık; daha sonra arkadaşlarım gazeteyi bana devretti ve ben de haftalık olarak 5 yıl faaliyet gösterdim. 1975 yılında bu gazetenin yayın hayatına çeşitli nedenlerden ötürü kapattım. 1976 yılında ise Zeki Kamalı’yla birlikte Alüminyum Kent Gazetesi’ni çıkarmaya başladık. O günlerde gazete çıkarmak ve ayakta kalmak çok zor bir olaydı. Buradan 1977 yılında ben ayrılarak işçi bulma kurumuna memur olarak işe başladım ve 1987 yılında emekli oldum…

Gazetenize okurların ilgisi nasıldı?

Köşe yazarımız rahmetli Belediye Başkanımız Nevzat Akbaş idi. O yıllarda yazıları büyük bir ilgiyle okunuyordu; biz de halkımıza o günün şartlarında ilkeli, doğru haber götürmeye çalışıyorduk. Şu anda gazetecilik mesleğini bırakalı 52 yıl oldu ama kalemimi hâlâ bırakmadım...


Evinizdeki gazete arşiviniz belge niteliği taşıyor mu?

Bahattin Paslı: Evet; Bu koleksiyonum şehrin ilk yıllarına bir yolculuk yapmamızı sağlıyor. Gazetelerimi inceleme fırsatı bulanlar, Seydişehir basının yerini görmek açısından oldukça faydalı buluyor. Bugün bile o yıllarda çıkan bazı dava ilanlarını savcılık benden istiyor, ben ayrıca diğer çıkan gazeteleri de imkânlar ölçüsünde arşivliyorum…

Şairliğinizde var, bu konuda neler söylemek istersiniz?

Ben 12 yaşında iken şiir yazmaya başladım ve aralıksız yazıyorum.  1973 yılında ‘Şiirlerim’ isimli ilk kitabımı çıkardım; 1992 yılında ‘Şiir şiir Seydişehir’, 1997’de ‘Seydişehir destanı’, ‘Hey gidi gençlik hey’ isimli kitaplarım piyasaya çıktı. Şuanda da basılmaya hazır 3 şiir kitabım ve tiyatro eserim hazır beklemede…

Müziğe olan ilginiz nerden geliyor?

Ortaokul yıllarımda arkadaşlarımdan saz çalmayı öğrenmeye başladım. O yıllarda Fehime diye bir kızı seviyordum. Ona tutkum beni okumaktan alıkoyuyordu, bu yüzden okulu zar-zor bitirdim. Sonra liseye gittim; orada derse giren bir hocama ilanı aşktan dolayı okuldan kovuldum. 30 yaşıma kadar ise omzumda saz, belimde içki şişesiyle dolaştım. ‘Nerede çalgı orada kargı’ hesabı şehir delikanlısıydım. Babam Rüştiye mezunu Alaylar Cami İmam’ıydı… İleri görüşlüydü, hayatıma hiç karışmadı. Ben hayatımda onun gibi tahammüllü biri olamadım…

Müzikle ilgili çalışmalarınız oldu mu?

Evet; ‘Güfteler demeti’ adlı 10 cilt kitabım (Türk Halk Müziği, Türk Sanat Müziği, Türk Tasavvuf Müziği, Türk Pop Müziği) ve güftelerim 50 yıllık bir birikimim basılıp yayınlanmayı bekliyor. Buna da sponsor gerekiyor. Ayrıca bende Itri’nin kaybolmuş besteleri bile arşivimde yer alıyor…

Yaşamınızı hep yazmaya ayırmışsınız neden?

Şiirlerimi Seydişehir’de yazmak benim için bir avantaj; çünkü insanımızın geçmişten bugüne kadar kültür birikimi var. Elbette şehrin ve insanların yaşamını hissediyorum; toplumsal sorunlara duyarlıyım. Bunların çözümüne seslenmeyen şiirlere şiir demem. Yaşantımı insanlardan ayırmıyorum…

Para kazanabildiniz mi?

Tabii ki para kazandığım yıllar oldu. Ama ben para kazanmak bir yana bu şehirde yaşamaktan, bu şehirde gazetecilik yapmaktan ve bu şehrin gazetelerinde yazar olmaktan dolayı hep onur duydum, mutlu oldum…

Son olarak söylemek istediğiniz bir şey var mı?

Sizlere teşekkür ediyorum. Bana zamanınızı ayırdınız ve ben de sizlerle şöyle bir geçmişe uzandım. Bizler bu şehirde doğduk, bu şehirde büyüdük, bu şehirde kazandık ve bu şehirde yaşıyoruz. Bu vesile ile tüm hemşerilerimize buradan teşekkür ediyor, sizlere çalışmalarınızda kolaylıklar diliyorum…

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve seydisehirgundem.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.