whatsapp

Atatürk'ün naaşının 15 yıl boyunca bozulmamasını sağlayan işlem: Tahnitleme

İZ BIRAKANLAR 10.11.2018 - 12:40, Güncelleme: 09.09.2021 - 14:46
 

Atatürk'ün naaşının 15 yıl boyunca bozulmamasını sağlayan işlem: Tahnitleme

Mustafa Kemal Atatürk'ün naaşı, Anıtkabir'in inşası esnasında Etnografya Müzesi'nde muhafaza edilmişti. 15 yıl boyunca naaşın bozulmamasını sağlayan işlem de "tahnitleme" adı verilen tıbbi bir yöntemdi. Malum, atatürk'ün ölümü aniden olmayıp bir hastalık neticesinde aşama aşama gerçekleşmiştir. dolayısıyla 10 kasım 1938 ve sonrasında yapılacaklar, kısmen önceden planlanmıştır: bir anıt mezar yapılması ve bu mezar inşa edilene kadar naaşın geçici olarak muhafaza edilmesi. muhafaza geçici olacaksa bunun için naaşın toprağa verilmeyip bekletilmesi gerekiyordu ki bunun için yapılacak işlem belliydi: tahnit. nitekim gata'nın patoloji profesörü Lütfi Aksu, bir gün sonra yani 11 kasım'da tahnit işlemine başlamıştır. lütfi bey'in bu işlemi nasıl bir yöntemle icra ettiği konusunda bilinenler, vücuda bazı kimyasallar enjekte ettiği ve akabinde de bu kimyasalların ne olduğu ve hangi dozda kullanıldığı gibi bilgilerin üstlerine yapıştırıldığı iki küçük ilaç şişesini atatürk'ün koltuk altlarına bıraktığıdır. kimyasal işlemlerin ardından bütün vücut sargılanıp muşambayla kaplandıktan sonra beyaz kefene sarılmış ve naaş, içi koruma solüsyonuyla ıslatılmış tahta talaşlarıyla dolu kurşundan yapılma bir sandukanın içerisine yerleştirilmiş. bu talaş yığının arasına koruma solüsyonunun bir örneğini içeren şişe de bırakılmış. daha sonra ise bu madeni sanduka gül ağacından yapılmış bir tabutun içerisine konmuş ve son olarak da tabut vidalanmış. Tabut, istanbul'dan ankara'ya götürüldükten sonra ise etnografya müzesi'nde hazırlanan mermer bir lahitin içerisine yerleştirilmiş. böylece atatürk'ün naaşı, 11 kasım 1938'den 9 kasım 1953 yılına kadar, yani 15 yıl süresince (tıpkı Lenin’in şu anki hali gibi) tahnitlenmiş bir şekilde ankara etnografya müzesi'nde bekletilir. ta ki anıtkabir'in inşası tamamlanana kadar. inşaat tamamlanıp da naaşın anıtkabir'e nakli gündeme gelince, tahnitin bozulmasına ve naaşın toprağa verilmesine karar verilir. ancak tahniti yapan kişi olan Lütfi Aksu 2 yıl önce ölmüştür ve bu görev ankara üniversitesi tıp fakültesi histoloji ve embriyoloji kürsüsü kurucu başkanı Kamile Şevki hanım'a düşer. nitekim 9 kasım 1953 tarihinde kamile hanım başkanlığında bir heyet, meclis başkanı Refik Koraltan, başbakan Adnan Menderes ve diğer üst düzey temsilciler ile Atatürk’ün kız kardeşi Makbule Atadan’ın huzurunda tabutu açarak tahniti bozarlar. Kamile Şevki hanım'a göre, Atatürk’e yapılan ideal bir tahnit idi ve cenaze 15 yıl içinde hemen hiç bozulmamıştı: "naaş kahverengi muşamba ile sarılı olarak göründü. Yüzünü örten ıslak pamuk kitlesi kaldırıldı ve, atanın müheykel yüzü ile karşılaştım. ata ve eseri, bir an birbirimize bakıştık sanki. Uzun kaşlarından ince bir tutam sol göz kapağının üzerine inmiş, ata sanki, on beş yıl önce dolmabahçe sarayındaki hasta yatağında uyuyor. o sırada hazır bulunanlardan biri olan ve o dönem henüz bir hukuk fakültesi öğrencisi olan Yekta Güngör Özden'e göre ise "Atatürk’ün yüzü bir gün önce traş olmuş gibidir." ancak naaşı gören etnografya müzesi çalışanlarına göre ise yüzünde bir iki günlük sakal vardır: Osman Ersoy: "sağlığında görmemiştim Atatürk’ü... korkunç heyecanlıydım. biz çalışanlar, asistanlar, memurlar sıra ile katafalka çıktık. Oldukça sararmış ve küçülmüş bir çehre... 1 - 2 günlük sakalı vardı. Kaşları fevkalade iyi şekilde fark ediliyordu." halide intepe: "tabut kapanmadan en son gittim baktım. Başı yana doğru eğikti. Yüzü hiç bozulmamıştı. Azıcık sakalları çıkmıştı. hani insan hasret giderek ölürse, gözleri aralık kalırmış ya, öyle aralıktı gözleri. Ama bir ölü yüzü yoktu. Uyuyor gibiydi." Aslında buraya kadar olan bütün tanıklıkların anlattıklarından lütfi aksu'nun Atatürk’ün naaşına yaptığı tahnit işlemenin başarılı olduğu sonucuna varılabilirdi. ancak böyle bir sonucun hatalı olabileceğine dair başka tanıklıklar da bulunmakta. Şöyle ki 9 kasım 1953 tarihinde tabut açıldığında çekilen ve sır gibi saklanan tek karelik siyah beyaz bir fotoğraf bulunmaktadır. işte bu fotoğraf Orhan Karaveli aracılığıyla hürriyet gazetesi'nin eline geçer. gazete yönetimi bu fotoğrafı yayımlayıp yayımlamamakta tereddüt eder, "çünkü naaş, 10 kasım 1938'de etnografya müzesi'ndeki geçici kabrine yerleştirilmeden önce tahnit (bozulmaması için ilaçlanması) edilmesine rağmen, zaman içinde bozulmuştu(r)." böylece hürriyet gazetesi "her insan öldükten 15 yıl sonra bu görüntüye kavuşur...aziz atatürk'ün manevi kişiliğine ve ebedi imajına saygımız nedeniyle, bu sürpriz fotoğrafı yayınlamamaya karar verdik" diyerek fotoğrafı yayımlamazlar. ayrıca (bkz: 10 kasım 1953'te çekilen Atatürk fotoğrafı) Bütün bunlar bir tarafa, yukarıda da belirtildiği üzere tahnit 9 Kasım’da bozulmuş ve naaş, 10 kasım 1953'de anıtkabir'de yer alan ve ancak genelkurmay başkanı'nın izniyle girilebilen mezar odasında toprağa verilmiştir. ancak wikipedia'da bulunan embalming maddesindeatatürk'ün naaşının halen tahnitli olduğu ve bu naaşı sadece genelkurmay başkanı ile naaşın durumunu kontrol eden doktorun görebildiği yazılı. wikipedia muhtemelen yanlışlarda. muhtemelen diyerek açık kapı bırakıyorum, zira malum burası türkiye. kurucusunun gerçek sesinin yıllar sonra bir manavdan çıktığı bir ülkede her olasılığa hazırlıklı olmakta fayda var.

Mustafa Kemal Atatürk'ün naaşı, Anıtkabir'in inşası esnasında Etnografya Müzesi'nde muhafaza edilmişti. 15 yıl boyunca naaşın bozulmamasını sağlayan işlem de "tahnitleme" adı verilen tıbbi bir yöntemdi.

Malum, atatürk'ün ölümü aniden olmayıp bir hastalık neticesinde aşama aşama gerçekleşmiştir. dolayısıyla 10 kasım 1938 ve sonrasında yapılacaklar, kısmen önceden planlanmıştır: bir anıt mezar yapılması ve bu mezar inşa edilene kadar naaşın geçici olarak muhafaza edilmesi. muhafaza geçici olacaksa bunun için naaşın toprağa verilmeyip bekletilmesi gerekiyordu ki bunun için yapılacak işlem belliydi: tahnit. nitekim gata'nın patoloji profesörü Lütfi Aksu, bir gün sonra yani 11 kasım'da tahnit işlemine başlamıştır.

lütfi bey'in bu işlemi nasıl bir yöntemle icra ettiği konusunda bilinenler, vücuda bazı kimyasallar enjekte ettiği ve akabinde de bu kimyasalların ne olduğu ve hangi dozda kullanıldığı gibi bilgilerin üstlerine yapıştırıldığı iki küçük ilaç şişesini atatürk'ün koltuk altlarına bıraktığıdır. kimyasal işlemlerin ardından bütün vücut sargılanıp muşambayla kaplandıktan sonra beyaz kefene sarılmış ve naaş, içi koruma solüsyonuyla ıslatılmış tahta talaşlarıyla dolu kurşundan yapılma bir sandukanın içerisine yerleştirilmiş. bu talaş yığının arasına koruma solüsyonunun bir örneğini içeren şişe de bırakılmış. daha sonra ise bu madeni sanduka gül ağacından yapılmış bir tabutun içerisine konmuş ve son olarak da tabut vidalanmış.

Tabut, istanbul'dan ankara'ya götürüldükten sonra ise etnografya müzesi'nde hazırlanan mermer bir lahitin içerisine yerleştirilmiş.

böylece atatürk'ün naaşı, 11 kasım 1938'den 9 kasım 1953 yılına kadar, yani 15 yıl süresince (tıpkı Lenin’in şu anki hali gibi) tahnitlenmiş bir şekilde ankara etnografya müzesi'nde bekletilir. ta ki anıtkabir'in inşası tamamlanana kadar. inşaat tamamlanıp da naaşın anıtkabir'e nakli gündeme gelince, tahnitin bozulmasına ve naaşın toprağa verilmesine karar verilir. ancak tahniti yapan kişi olan Lütfi Aksu 2 yıl önce ölmüştür ve bu görev ankara üniversitesi tıp fakültesi histoloji ve embriyoloji kürsüsü kurucu başkanı Kamile Şevki hanım'a düşer. nitekim 9 kasım 1953 tarihinde kamile hanım başkanlığında bir heyet, meclis başkanı Refik Koraltan, başbakan Adnan Menderes ve diğer üst düzey temsilciler ile Atatürk’ün kız kardeşi Makbule Atadan’ın huzurunda tabutu açarak tahniti bozarlar.

Kamile Şevki hanım'a göre, Atatürk’e yapılan ideal bir tahnit idi ve cenaze 15 yıl içinde hemen hiç bozulmamıştı: "naaş kahverengi muşamba ile sarılı olarak göründü. Yüzünü örten ıslak pamuk kitlesi kaldırıldı ve, atanın müheykel yüzü ile karşılaştım. ata ve eseri, bir an birbirimize bakıştık sanki. Uzun kaşlarından ince bir tutam sol göz kapağının üzerine inmiş, ata sanki, on beş yıl önce dolmabahçe sarayındaki hasta yatağında uyuyor.

o sırada hazır bulunanlardan biri olan ve o dönem henüz bir hukuk fakültesi öğrencisi olan Yekta Güngör Özden'e göre ise "Atatürk’ün yüzü bir gün önce traş olmuş gibidir." ancak naaşı gören etnografya müzesi çalışanlarına göre ise yüzünde bir iki günlük sakal vardır:
Osman Ersoy: "sağlığında görmemiştim Atatürk’ü... korkunç heyecanlıydım. biz çalışanlar, asistanlar, memurlar sıra ile katafalka çıktık. Oldukça sararmış ve küçülmüş bir çehre... 1 - 2 günlük sakalı vardı. Kaşları fevkalade iyi şekilde fark ediliyordu."

halide intepe: "tabut kapanmadan en son gittim baktım. Başı yana doğru eğikti. Yüzü hiç bozulmamıştı. Azıcık sakalları çıkmıştı. hani insan hasret giderek ölürse, gözleri aralık kalırmış ya, öyle aralıktı gözleri. Ama bir ölü yüzü yoktu. Uyuyor gibiydi."

Aslında buraya kadar olan bütün tanıklıkların anlattıklarından lütfi aksu'nun Atatürk’ün naaşına yaptığı tahnit işlemenin başarılı olduğu sonucuna varılabilirdi. ancak böyle bir sonucun hatalı olabileceğine dair başka tanıklıklar da bulunmakta.

Şöyle ki 9 kasım 1953 tarihinde tabut açıldığında çekilen ve sır gibi saklanan tek karelik siyah beyaz bir fotoğraf bulunmaktadır. işte bu fotoğraf Orhan Karaveli aracılığıyla hürriyet gazetesi'nin eline geçer. gazete yönetimi bu fotoğrafı yayımlayıp yayımlamamakta tereddüt eder, "çünkü naaş, 10 kasım 1938'de etnografya müzesi'ndeki geçici kabrine yerleştirilmeden önce tahnit (bozulmaması için ilaçlanması) edilmesine rağmen, zaman içinde bozulmuştu(r)." böylece hürriyet gazetesi "her insan öldükten 15 yıl sonra bu görüntüye kavuşur...aziz atatürk'ün manevi kişiliğine ve ebedi imajına saygımız nedeniyle, bu sürpriz fotoğrafı yayınlamamaya karar verdik" diyerek fotoğrafı yayımlamazlar. ayrıca (bkz: 10 kasım 1953'te çekilen Atatürk fotoğrafı)

Bütün bunlar bir tarafa, yukarıda da belirtildiği üzere tahnit 9 Kasım’da bozulmuş ve naaş, 10 kasım 1953'de anıtkabir'de yer alan ve ancak genelkurmay başkanı'nın izniyle girilebilen mezar odasında toprağa verilmiştir. ancak wikipedia'da bulunan embalming maddesindeatatürk'ün naaşının halen tahnitli olduğu ve bu naaşı sadece genelkurmay başkanı ile naaşın durumunu kontrol eden doktorun görebildiği yazılı. wikipedia muhtemelen yanlışlarda. muhtemelen diyerek açık kapı bırakıyorum, zira malum burası türkiye. kurucusunun gerçek sesinin yıllar sonra bir manavdan çıktığı bir ülkede her olasılığa hazırlıklı olmakta fayda var.

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve seydisehirgundem.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.